Lütfi Ö. Akad'ın “Göç Üçlemesi” Gelin (1973), Düğün (1973) Diyet (1974) filmlerinden oluşur. Lütfi Akad ustanın üçleme çekme düşüncesiyle arka arkaya çektiği filmlerdir bunlar. Ustanın gözlemlerine dayanır.
Akad bu durumu şöyle anlatır: "Yıllardan beri bir gerçek vardır; kır kesiminden büyük kentlere akınlar oluyor. Yalnız büyük kentlere değil, yurtdışına da akınlar oluyor. (…) On iki yıla yakın Mecidiyeköy’de oturdum. Bu insanlar çevremde oturan insanlardı. Bunların içinden bazıları da bize yardımcı olarak evde çalışmaya gelirlerdi. Gerek bahçede bahçıvan olarak, gerek evde eşime yardımcı olarak gelenler oldu. Müşahede ettiğim ana müşterek vasıfları şu: Hangi sınıftan, hangi kesimden gelirse gelsin Anadolu’dan gelen insanlarımız sıradan insanlar değil. Hepsi çetin ceviz. Mücadeleci ve başarılı insanlar. Gelip de başarısız olan hemen hemen yok. Başarısız olacak olan zaten gelmiyor. Bir de bir şey var: Son derece efendi, son derece iyi ve geleneksel kültürlerinin bütün iyi vasıflarını taşıyan insanlar. Yalnız gelirken bir ormana geldiklerinin bilinci içinde geliyorlar. Ve bu ormanda yaşamanın kurallarına uyuyorlar. O zaman yırtıcı ve kırıcı oluyorlar. Ama kökenlerinde son derece iyi insanlar... Bu insanların hikâyelerini anlatmayı düşündüm. Yani İstanbul’a gelenlerin nasıl tutunmaya gayret ettiklerini ve bu orman kavgası içinde tutunmak mecburiyetinde olduklarını. Geri de dönemezler. Geri dönmelerinin olanaksızlığını anlatmak istedim. Bunun birçok örneğini gerçek hayatta gördüm.
Gelin’de ilk gelenler: Taşra eşrafı, küçük sermaye sahibidir. Memlekette bütün varlarını yoklarını satıp burada sermayeleriyle tutunma kavgasına girişiyorlar.
İkinci film ‘Düğün’… Bu kez gelenlerin ne sermayesi var ne zenaatleri. Hiçbir şeyleri yok. Çırılçıplak geliyorlar. Anadan doğma bir çıplaklıkla geliyorlar. Altı kardeş, Urfalı. Ve bunlar orada tutunuyorlar. Örneklerini de gözlerimle gördüm. Seyyar satıcılık yapıyorlar. Fakat tutunmak için birbirlerini de yemek zorundalar. Tutunmak için birbirlerinin etini rahatlıkla yiyebiliyorlar.
Üçüncü film ‘Diyet’te de kır kesiminden gelip fabrikada çalışan, gene sermayesiz olarak gelip fabrikada çalışan insanların yavaş yavaş sınıf bilincine ulaşması… Bu bilince ermelerinin hikâyesini anlatmaya çalıştım.
(Lütfi Ö. Akad. Âlim Şerif Onaran, Afa, 1990. İkinci Basım Agora Kitaplığı, 2013)
Lütfi Akad’ın göç üçlemesinin yapımcısı Erman Film’dir. Akad bu filmlerle muhasebe işlerinden sorumlu olarak girdiği ve yönetmenliğe başladığı ve bu üçlemeyi çekmesine olanak sağlayan Erman Film’e karşı filmleri başarıyla tamamlayarak ödevini yerine getirdiğini düşünür.
Alıntı: http://www.bubenimkoyum.com
Yazar: Mesut KARA
Akad bu durumu şöyle anlatır: "Yıllardan beri bir gerçek vardır; kır kesiminden büyük kentlere akınlar oluyor. Yalnız büyük kentlere değil, yurtdışına da akınlar oluyor. (…) On iki yıla yakın Mecidiyeköy’de oturdum. Bu insanlar çevremde oturan insanlardı. Bunların içinden bazıları da bize yardımcı olarak evde çalışmaya gelirlerdi. Gerek bahçede bahçıvan olarak, gerek evde eşime yardımcı olarak gelenler oldu. Müşahede ettiğim ana müşterek vasıfları şu: Hangi sınıftan, hangi kesimden gelirse gelsin Anadolu’dan gelen insanlarımız sıradan insanlar değil. Hepsi çetin ceviz. Mücadeleci ve başarılı insanlar. Gelip de başarısız olan hemen hemen yok. Başarısız olacak olan zaten gelmiyor. Bir de bir şey var: Son derece efendi, son derece iyi ve geleneksel kültürlerinin bütün iyi vasıflarını taşıyan insanlar. Yalnız gelirken bir ormana geldiklerinin bilinci içinde geliyorlar. Ve bu ormanda yaşamanın kurallarına uyuyorlar. O zaman yırtıcı ve kırıcı oluyorlar. Ama kökenlerinde son derece iyi insanlar... Bu insanların hikâyelerini anlatmayı düşündüm. Yani İstanbul’a gelenlerin nasıl tutunmaya gayret ettiklerini ve bu orman kavgası içinde tutunmak mecburiyetinde olduklarını. Geri de dönemezler. Geri dönmelerinin olanaksızlığını anlatmak istedim. Bunun birçok örneğini gerçek hayatta gördüm.
Gelin’de ilk gelenler: Taşra eşrafı, küçük sermaye sahibidir. Memlekette bütün varlarını yoklarını satıp burada sermayeleriyle tutunma kavgasına girişiyorlar.
İkinci film ‘Düğün’… Bu kez gelenlerin ne sermayesi var ne zenaatleri. Hiçbir şeyleri yok. Çırılçıplak geliyorlar. Anadan doğma bir çıplaklıkla geliyorlar. Altı kardeş, Urfalı. Ve bunlar orada tutunuyorlar. Örneklerini de gözlerimle gördüm. Seyyar satıcılık yapıyorlar. Fakat tutunmak için birbirlerini de yemek zorundalar. Tutunmak için birbirlerinin etini rahatlıkla yiyebiliyorlar.
Üçüncü film ‘Diyet’te de kır kesiminden gelip fabrikada çalışan, gene sermayesiz olarak gelip fabrikada çalışan insanların yavaş yavaş sınıf bilincine ulaşması… Bu bilince ermelerinin hikâyesini anlatmaya çalıştım.
(Lütfi Ö. Akad. Âlim Şerif Onaran, Afa, 1990. İkinci Basım Agora Kitaplığı, 2013)
Lütfi Akad’ın göç üçlemesinin yapımcısı Erman Film’dir. Akad bu filmlerle muhasebe işlerinden sorumlu olarak girdiği ve yönetmenliğe başladığı ve bu üçlemeyi çekmesine olanak sağlayan Erman Film’e karşı filmleri başarıyla tamamlayarak ödevini yerine getirdiğini düşünür.
Alıntı: http://www.bubenimkoyum.com
Yazar: Mesut KARA
GELİN
(1973 - Türkiye) - IMDb: 7,8 (3 ödül)
Yönetmen + Senaryo: Ö. Lütfi Akad
Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Kerem Yılmazer, Kahraman Kıral, Ali Şen, Kamran Usluer, Aliye Rona, Seden Kiziltunç, Aliye Rona, Jeyan Mahfi Tözüm, ...
Açıklama: Ömer Lütfi Akad’ın “Köyden Kente Göç“ üçlemesinin ilk filminde, Yozgat’tan “taşı toprağı altın“ İstanbul’a göçen ailenin beraberinde getirdiği umutları ve gelenekleriyle ayakta kalma mücadelesine tanık oluyoruz. Kendilerini bekleyen bu bambaşka dünyada en önemli kavgalarının para ve daha fazla kazanmak olduğu bu ailenin en küçük ferdi Osman, amansız bir hastalığa yakalanır ve bunu görebilen tek kişi annesi Meryem (Hülya Koçyiğit)’dir. Meryem, diğer aile üyelerine bu gerçeği kabul ettirmek ve tedaviye başlanması için türlü uğraşlar verirken, bu insanların tek derdi yeni açılan marketin borçlarını ödeyebilmektir. Kadının bağımsızlığını kazanmasıyla ve dönemin Anadolu ailesinin feodal yapısını yerle bir eden finaliyle Gelin, sadece döneminin değil Türk sinemasının en önemli yapıtlarından biridir.
Ödüller:
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (5. Adana Altın Koza Film Şenliği-1973)
En İyi Film (5. Adana Altın Koza Film Şenliği-1973)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (5. Adana Altın Koza Film Şenliği-1973)
Ödüller:
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (5. Adana Altın Koza Film Şenliği-1973)
En İyi Film (5. Adana Altın Koza Film Şenliği-1973)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (5. Adana Altın Koza Film Şenliği-1973)
DÜĞÜN
(1973 - Türkiye) - IMDb: 7 (2 ödül)
Yönetmen + Senaryo: Ö. Lütfi Akad
Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Ahmet Mekin, Kamuran Usluer, Erol Günaydın, ...
Açıklama: Urfa’dan İstanbul’a göç eden altı kardeşin büyük şehirde tutunma hikâyesi. Lütfi Akad’ın “Göç Üçlemesi"nin ikinci filmi. İlk film “Gelin” ile aynı yıl, çekilen film, yine bir göç hikâyesi anlatıyor. Ama ilk filmin aksine İstanbul’a sermayesiz gelen ve bu nedenle ticarete değil seyyar satıcılığa ve triko atölyelerinde işçiliğe soyunan bir aile söz konusu. Akad yine yalın üslubu ile, yerelliği arka plana atmayan ve seyrederken içinde bulunduğunuz toplumun gerçeklerine dokunduğunu hissettiğiniz bir hikâye anlatıyor 1970’lerin Türkiye’sinden.
Burada da anne ve babanın öldüğü bir ailede, kendisinden küçük beş kardeşine annelik yapmaya ve aileyi bir arada tutmaya çalışan bir karakter var karşımızda. Trajediler de onun sadece “annelik”, ama erkeğine boyun eğen bir annelik rolü içine skıştırılmasından kaynaklanıyor. Finalde “annelik” belki de “babalık” ile yer değiştiriyor ve ilk filmde olduğu gibi burada da umut dolu bir son sunuluyor seyirciye.
“Gelin” bize Hz. İbrahim’in oğlunu Tanrı’ya kurban etme hikâyesine göndermelerde bulunarak anlatıyordu derdini.
Bu filmde ise üç kutsal kitapta da adı geçen Hz. Yusuf’a göndermelerde bulunuyor Akad kendi yazdığı senaryo ile. Kutsal metinlere göre kardeşlerinin kıskandığı için kuyuya attıkları Yusuf burada ailenin en küçüğü olan oğlana adını vermiş. Kardeşlerin kendi çıkarları için Yusuf’u gözden çıkarmalarının bir güncel karşılığını üretiyor burada Akad. Yönetmen “Işıkla Karanlık Arasında” adlı otobiyografisinde bu filmine değinirken büyük şehirde tutunmaya çalışan karakterleri için şunları yazıyor: “… fakat tutunmak için birbirlerini de yemek zorundalar. Tutunmak için birbirlerinin etini rahatlıkla yiyorlar”. Filmin anlattığı da tam olarak bu gerçekten: Ayakta kalabilmek için birbirlerinin etini yiyen insanlar. Tıpkı sonsuz bir açlığın pençesine düşmüş insanlar gibi vahşileşen ve birbirlerini yemeye başlayan karakterleri getiriyor karşımıza Akad. Bunu yaparken de kitabında belirttiği gibi “İnsan eti yemekle, emeğini yemek arasında bir fark yok” diyor seyircisine.
Ödüller:
En İyi Film (11. Antalya Film Şenliği-1974)
En İyi Yönetmen (11. Antalya Film Şenliği-1974)
Bu filmde ise üç kutsal kitapta da adı geçen Hz. Yusuf’a göndermelerde bulunuyor Akad kendi yazdığı senaryo ile. Kutsal metinlere göre kardeşlerinin kıskandığı için kuyuya attıkları Yusuf burada ailenin en küçüğü olan oğlana adını vermiş. Kardeşlerin kendi çıkarları için Yusuf’u gözden çıkarmalarının bir güncel karşılığını üretiyor burada Akad. Yönetmen “Işıkla Karanlık Arasında” adlı otobiyografisinde bu filmine değinirken büyük şehirde tutunmaya çalışan karakterleri için şunları yazıyor: “… fakat tutunmak için birbirlerini de yemek zorundalar. Tutunmak için birbirlerinin etini rahatlıkla yiyorlar”. Filmin anlattığı da tam olarak bu gerçekten: Ayakta kalabilmek için birbirlerinin etini yiyen insanlar. Tıpkı sonsuz bir açlığın pençesine düşmüş insanlar gibi vahşileşen ve birbirlerini yemeye başlayan karakterleri getiriyor karşımıza Akad. Bunu yaparken de kitabında belirttiği gibi “İnsan eti yemekle, emeğini yemek arasında bir fark yok” diyor seyircisine.
Ödüller:
En İyi Film (11. Antalya Film Şenliği-1974)
En İyi Yönetmen (11. Antalya Film Şenliği-1974)
Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Hakan Balamir, Erol Taş, Erol Günaydın, Güner Sümer, Turgut Savaş, Günay Güner, ...
Açıklama: Afyon'dan İstanbul'a gelen Hasan (Hakan Balamir), köylüsü Bilal Usta'nın (Erol Taş) yardımıyla büyük bir imalathanede işe başlar. Bu sırada imalathanede yeni gelişmeler olmaktadır. Bazı işçiler sendikaya girmişlerdir. İşveren ve onun en yakın adamı olan Bilal Usta (Erol Taş) ise buna karşı çıkmaktadırlar. Hasan bir süre sonra evli olan ama eşi iki yıl önce onu ve iki çocuğunu terkederek Almanya'ya giden Hacer'le (Hülya Koçyiğit) tanışır. İkisi arasında duygusal bir bağ oluşur. Bilal Usta'nın yardımıyla Hacer'le evlenir. Bu arada çalışmakta olduğu makinenin arızalı olduğunu, kendinden önce çalışan adamın iş kazasına uğrayıp bacağının kesildiğini öğrenir. O sırada sendikayla ilgili bazı gelişmeler, iki genç arasında sorunlar çıkarır. Hacer sendikaya girer. Hasan bir yandan kendisine danışmadığı için bir yandan da bu yüzden Bilal Usta'ya karşı mahçup düştüğü için Hacer'e kızar.
Ödüller:
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (12. Antalya Film Şenliği-1975)
En İyi Kadın Oyuncu (12. Antalya Film Şenliği-1975)
Üçleme, "triloji" veya "üçlü yapıt" ...
Birbirinin devamı niteliğinde olan, birbiri ile karakterler veya konu açısından bağlantılı olan üç eserden oluşur. Genellikle edebiyat, sinema, video oyunu ve tiyatro alanlarında kullanılır. Bu türdeki eserler bazen bir bütün, bazen de üç ayrı çalışma olarak kabul edilir.
Ben sinema tarihinde önemli yeri olan üçlemeleri öğütüyorum...