22 Eylül 2015 Salı

FANTASTİK FİLM

Fantastik: Sözcüğün etimolojisine baktığımda köken olarak bir noktada hayal anlamına gelen Yunanca bir sözcükle karşılaştım: Phantasia. Bundan phantasma (hayalet), phantastikon (imgelemi ilgilendiren), phantastike (hayal edebilme yeteneği) gibi sözcükler türetilmiş. 

Ortaçağ'da "cin tutmuş" anlamında fantastique "sıfat" olarak kullanılmış ilk kez. Fantasie kelimesi klasik Fransızca'da "imgelem"i belirtiyor. 19. yüzyılın ortalarında bu kavram bugünkü yerleşik anlamına kavuşmuş: Yalnızca imgelemde var olan ve yalnızca cismanî bir varlığın görüntüsüne sahip olan olarak iki ayrı anlam ifade etmeye başlamış.
Bugün TDK fantastik sözcüğünü aslında çok da farklı olmayan bir biçimde tanımlıyor: Gerçekte var olmayan, gerçek olmayan, hayalî.


• • •
Derlenen bu kısa etimolojik verilerden yola çıkarak fantastik edebiyatı tanımlayamaya çalıştığımızda çok farklı tanım arayışları ile karşılaşıyoruz. Örneğin Tzvetan Todorov'un edebiyatta fantastiği tanımladığı incelemesine başvurabiliriz. Öncelikle Todorov'un tekinsiz ve olağanüstü diye iki ayrı ana tür tanımlıyor. Ona göre fantastik bu iki komşu türün arasında yer alıyor. Bunu şöyle açabiliriz: Sözgelimi bir öykü okuduğunuzu varsayın ve bu öyküde geçen olaylara dair, bunların doğal mı yoksa doğaüstü olaylar mı oldukları konusunda bir kararsızlık çekiliyor olsun. Todorov'a göre, bu kararsızlık hâli sürdüğü sürede fantastik denilen tür ortaya çıkar. Yani okuyucu ve çoğunlukla onunla aynı anda öykü kahramanın içine düştüğü karar verememe hâli fantastiğin temel koşuludur ona göre. Bir noktada artık olayların doğal açıklamaları olduğu kanaatine varılırsa o zaman fantastik biter ve tekinsiz denilen türe geçilir, ya da aksine olayların doğal olmayan türden olaylar oldukları kanaatine erişilirse, yine fantastik biter ve olağanüstü denilen türün sınırlarına adım atılır.

Çoğumuzun öyle ya da böyle bir şekilde tanıdığı H. P. Lovecraft'ın tanım çabası şöyledir:  "En önemlisi atmosferdir; çünkü (fantastiğin) özgünlüğünün ana ölçütü olayın yapısından çok yaratılan özel izlenimdir. Bu nedenle fantastik masalı, yazarın niyetinden çok, uyandırdığı heyecan yoğunluğuna göre değerlendirmeliyiz. Okuyucu derin bir korku ve terör duygusuna kapılıyorsa ve alışılmamış güçlerin varlığını duyuyorsa o masal fantastiktir, işte bu kadar basit."
Peki, bu yeterli mi? Şüphesiz korku klasik fantastikte çok sık ortaya çıkar fakat her zaman değil. Yani bu tanım Lovecraft için yeterli olsa bile klasik fantastik edebiyat içinde yer alan fakat korku hissi uyandırmayan eserler için yetersiz kalacaktır.

İşin aslı şu ki, fantastik edebiyat etrafına sınırlar çizilmesi zor bir edebi alan. Burada da görülebilir; bugün bildiğimiz şekliyle modern fantastik edebiyat ne Todorov'un yapısalcı fantastiğine ne Lovecraft'ın korku ve dehşet hissi üzerine kurulmuş fantastiğine tam olarak denk düşmüyor. 
Peki, öyleyse Yüzüklerin Efendisi'ni ve benzerlerini nereye yerleştireceğiz? Aslında yerleri örneğin Todorov'un kuramına baktığımızda olağanüstü denilen türün içine alınabilirmiş gibi duruyor. Fakat bu noktada şunu belirtmek elzem olacak; klasik fantastik üzerine söz söyleyen yazar ve eleştirmenler peri masallarını ya da bu yapıdaki anlatıları fantastik dedikleri metinlerden ayırma yoluna gitmişler. 

Alıntı: 2007© www.turkedebiyati.org