22 Eylül 2015 Salı

BİLİM-KURGU FİLM

Bilim kurgu filmi, sıklıkla fütüristik uzay mekikleri, robotlar veya diğer teknolojiler eşliğinde; dünya dışı yaşam formları, yabancı gezegenler ve zaman yolculuğu gibi hayali fenomenlerin spekülatif ve bilime dayalı tasvirlerini kullanan film türüdür. Bilim kurgu filmi, geçmişten günümüze siyasal ve toplumsal konularda toplumsal eleştiri yapma ve "bizi insan yapan şeyin ne olduğu" gibi felsefi konuları araştırma amaçlı olarak sıklıkla kullanılan bir film türü olmuştur. 

Bilim kurgu film türü, sessiz sinemanın ilk yıllarından -Georges Melies'in hileli fotoğraf efektleriyle izleyiciyi büyüleyen Aya Seyahat (1902) filminin yapılışından beri varlığını sürdürmektedir. Bilim kurgu filmleri, 1930'lardan 1950'lere kadar düşük bütçeli B filmleri olarak çekilmekteydi. Ancak Stanley Kubrick'in dönüm noktası niteliğindeki 2001: Bir Uzay Destanı (1968) filminden sonra, bilim kurgu film türü daha ciddi biçimde ele alınmaya başladı. 1970'lerin sonlarında, özel efektlerle doldurulan yüksek bütçeli bilim kurgu filmleri sinema seyircisi arasında popüler hale geldi. 1977 yılında çekilen ve muazzam biçimde etkili olan Yıldız Savaşları ve Üçüncü Türden Yakınlaşmalar filmleri, E.T. (1982) ve Siyah Giyen Adamlar (1997) gibi gelecek on yıllar içinde çekilecek büyük bütçeli hit bilim kurgu filmlerinin yolunu açmıştır.


● ● 
Bilim kurgu ya da bilimkurgu, İngilizce Science-Fiction kelimesinden dilimize çevrilmişir. Yakın ya da uzak gelecek ile ilgili öykülerin bugün olası olmayan bilim ve teknoloji unsurlarını da kullanarak oluşturulmasıdır. Bilim kurgu bazen geçmişi de kurgulayabilir. 

Bilim kurgu kitap, sanat eserleri, televizyon, film, bilgisayar oyunları, tiyatro eserleri ve diğer kitle iletişim araçlarında bulunabilir. 

Yapısal ve pazarlama bağlamında bilim kurgu güncel gerçeklik içinde bulunmayacak kurgusal öğeler içeren yaratıcı çalışmaları tanımlamak için kullanılabilir. Bu tanımlama fantastik, korku ve ilgili türleri de içerir. Bilim kurgu eserlerinin fantastik eserlerden farkı hikâye kapsamındaki kurgusal öğelerin çoklukla doğa kanunları üzerine yapılmış bilimsel önermeler ya da ispatlar dahilinde olası olmasıdır (yine de hikâyedeki bazı öğeler hala tamamen yaratıcı kurgulardan ibarettir). Böylesi farklılıkların sonuçlarını keşfetmek bilim kurgunun, onu "fikirlerin edebiyatı" yapan geleneksel amacıdır. Bilim kurgu çoklukla, bilinen gerçekliğe aykırı kurgulamalar içindeki alternatif olasılıklar hakkında eğlendirici ve rasyonel olarak yazmak üzerine kuruludur.

Bu kurgulamalar
• Gelecek, alternatif zaman dilimleri ya da bilinen tarih ve arkeolojik kayıtlarla çelişen geçmiş zaman kurgulamaları. 
• Dış uzay, diğer dünyalar ya da uzaylılar içeren kurgulamalar.  
• Bilinen doğa yasalarına aykırı teknoloji ve bilimsel kurallar içeren hikâyeler. 
• Zamanda yolculuk ya da psiyonik, nanoteknoloji gibi yeni teknolojiler, ışık hızı üzerinde seyahat, robotlar ya da yeni politik ya da sosyal sistemler (örnek: distopya) gibi yeni bilimsel kuralların keşfi ya da uygulanmasını içeren hikâyeler olabilir.

Bilimkurgu çok çeşitli alt türleri ve temaları içerdiğinden tanımını yapmak zordur. 

Yazar ve editör Damon Knight "bilimkurgu söylediğimiz zaman gösterdiğimiz şeydir." demiş. 
Yazar Mark C. Glassy tarafından yapılan bir tanımlama bilimkurgu tanımını pornografiye benzetir: "Onun ne olduğunu bilmezsiniz ama onu görünce tanırsınız.". 
Vladimir Nabokov eğer tanımlamalarımızı çok dikkatli yaparsak William Shakespeare'in The Tempest (Fırtına, 1610) adlı oyununun bilimkurgu olarak kabul edilmesi gerektiğini söyler.
Bilimkurgu yazarı Robert A. Heinlein'e göre bilimkurgunun kısa ve kullanışlı tanımı: " gelecekteki olası olaylar hakkında, tamamen gerçek dünya, geçmiş ve gelecek ile ilgili yeterli bilgiye, doğa ve bilimsel yöntemin tam olarak anlaşılmasına dayalı gerçekçi kurgular"dır. 
Rod Serling'in tanımı şöyledir: "Fantastik imkânsızın olası yapılmasıdır. Bilimkurgu ise olanaksızın mümkün kılınmasıdır." 
Lester Del Rey ise şöyle yazar: "Sadık bir hayranı bile bilimkurgunun ne olduğunu açıklamakta zorlanır; tam ve tatminkar bir açıklamasının olmaması ise bilimkurgunun kolayca tanımlanabilecek sınırlarının olmamasındandır."

Forrest J. Ackerman ilk olarak 1954 yılında "sci-fi" (kısaltma: science fiction) terimini kullanmıştır. Bilimkurgu popüler kültüre girdikçe bu alanda aktif olan yazarlar ve bilimkurgu hayranları bu terimi düşük bütçeli, düşük teknolojili ve kalitesiz filmlerle özdeşleştirmişlerdir. 1970'lerde Terry Carr ve Damon Knight gibi bilim kurgu eleştirmenleri "sci-fi" terimini çalıntı ve kalitesiz çalışmaları gerçek bilim kurgu eserlerinden ayırt etmek için kullanıyorlardı. 1978'de Susan Wood ve diğerleri terimin ingilizcedeki telaffuzundan esinlenerek skiffy kelimesini türettiler. Peter Nicholls bilim kurgu yazar ve okurları arasındaki yaygın tercihin "SF" (ya da "sf") kısaltmasını kullanmak olduğunu yazar. 

David Langford'un aylık fanzini Ansible'da, "Diğerlerinin Bizi Gördüğü Gibi..." adında, insanların bilim kurguyu aşağılamak için kullandıkları sayısız "sci-fi" örneklerini sunan düzenli bir köşe vardır.

İlk bilim kurgu eserleri olarak 2. yy'da Lucian'ın True History'si (Gerçek Bir Hikaye), 1001 Gece Masalları'ndaki bazı hikâyeler, 10. yy'da Japon miti The Tale of the Bamboo Cutter (Ay Prensesi veya Prenses Kaguya), 13. yy'da İbn al-Nafis'in Theologus Autodidactus'u, Cyrano de Bergerac'ın Voyage de la Terre à la Lune'u (Devletlerin ve Ay'ın İmparatorluklarının Komik Tarihi - 1657) ve Des états de la Lune et du Soleil (Ay ve Güneş'in Açıklamaları - 1650) görülmesine rağmen dünyayı kurgu ve hikâyecilik vasıtasıyla anlama konusunda bilimkurgunun ilkleri mitolojiye dayanır. Akıl çağı ve modern bilimin gelişmesini takiben Voltaire'in Micromégas'ı, Jonathan Swift'in Gulliver'in Seyahatleri ve Kepler'in Somnium'u ilk gerçek bilim kurgu örneklerindendir. Somnium Carl Sagan ve Isaac Asimov tarafından ilk bilim kurgu hikâyesi olarak gösterilir. Aya yapılan bir yolculuğu ve oradan dünyanın hareketinin nasıl göründüğünü anlatır.

18. yy'da roman'ın bir edebiyat türü olarak gelişmesini takiben, 19. yy başlarında Mary Shelley'in kitapları Frankenstein ve The Last Man bilim kurgu roman formunun tanımlanmasına yardımcı olmuştur; ardından Edgar Allan Poe aya seyahat ile ilgili bir hikâye yazmıştır. 19. yy boyunca daha başka örnekler de ortaya çıkmıştır. Elektrik, telgraf ve yeni ulaşım teknolojilerinin doğuşuyla birlikte Jules Verne ve H.G. Wells gibi yazarlar bilim kurgu camiasında yaygın kabul gören yeni bir tür yarattılar. Bu tür 19. yy sonlarında Britanya'da "bilimsel macera" olarak adlandırılıyordu. "Bilimsel macera" terimi 20. yy başlarına kadar Olaf Stapledon gibi yazarlarca kullanılmaya devam etti.