Politik Filmler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Politik Filmler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Eylül 2015 Pazar

SİNEMADA ÜÇLEMELER: 50. Yunan sinemasının en önemli yönetmenlerinden Theodoros Angelopoulos'un "SESSİZLİK ÜÇLEMESİ"

Angelopoulos’un ilk dönemi, Yunanistan’ın kırk yıllık süreç içinde yaşadığı toplumsal dönüşümü, siyasi olayları, göçün neden olduğu boşluğu ve kimliğinden uzaklaşan insanları konu edinir. İlk dönemini, “Batı Avrupa’daki genel ideolojik çalkantı dönemine denk düşen tarihsel ve siyasal filmler zamanı” olarak tanımlayan yönetmen, ikinci döneminde ise tarihsel arka planı kaybetmeden karakterleri öne çıkarır. Sessizlik Üçlemesi diyeceği ve "tarihin sessizliği" ile imleyeceği üçlemesinin ilk filmi olan Kitara’ya Yolculuk, komünizmle birlikte dünyanın değişebileceğine dair inanç taşıyan bir kuşağın ideallerinin peşinden giderek sonrasında hayal kırıklığına uğramasının hüzünlü bir izdüşümüdür. İlk dönem filmlerinde yönetmenin bütün sorunlara karşın siyasal olarak bir coşku taşıdığı, ideallerine sıkı sıkıya bağlı olduğu görülür. Oysa Kitara’ya Yolculuk’la birlikte bir kopuş yaşanır. 60’lı yıllarda Paris’te dünyayı değiştirebileceğine inanan ve içinde büyük bir coşku taşıyan Angelopoulos, tarihin sessizliğini kabullenmiştir. Sessizlik Üçlemesi’nin ikinci filmi olan ve "sevginin sessizliği"ne karşılık gelen Arıcı (O Melissokomos, 1986) da bu yabancılaşma ve ev arayışı daha da kesif bir boyuta geçer. Arıcı’da, yönetmen yaşanan kopuşun “kayıp” diye tabir ettiği kendi kuşağına ve ülkesinin kolektif belleğine etkisinin izlerini sürer... Yönetmen, üçlemenin son filminde "Tanrının sessizliği"ni Puslu Manzaralar (Topio stin Omichli, 1988)’da ifade eder. İki çocuğun Almanya’da olduğu söylenen babalarını bulmak için masalsı bir yolculuğa çıktıkları film, aslında Angelopoulos’un kendi zihninde filmleri ve karakterleri arasında gerçekleştirdiği bir serüven gibidir. Filmdeki karakterler ve mekânlar yönetmenin önceki filmlerine referans verirken, bu bir anlamda yolculuğun da mahiyetini değiştiren bir bakış açısı doğurur. Denilebilir ki, filmdeki iki çocuğun babalarını arayışının altında yatan motivasyon Angelopoulos’un bağlı olduğu kayıp kuşağın bir arayışıdır; yönetmenin kendi zihninde ve ruhunda yaptığı bir içsel yolculuktur. Filmin düşsel atmosferi de bu olguyu güçlendirerek, esasında çocukların hiç varolmadığını ve bu yolculuğun hiç yapılmadığını destekler niteliktedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, Puslu Manzaralar üçlemenin son filmi olmasının dışında yönetmenin daha varoluşsal hikâyelere yoğunlaşacağı yeni döneminin de ilk somut işaretçisidir.




KITARA'YA YOLCULUK  -  "Ταξίδι στα Κύθηρα (Taxidi sta Kythira)"  -  "Voyage to Cythera"
(1984 - Yunanistan, İtalya, İngiltere, B. Almanya)  -  IMDb:7,9 (2 ödül)
Yönetmen + Senaryo: Theodoros Angelopoulos
Oyuncular: Manos Katrakis, Mary Chronopoulou, Dionysis Papagiannopoulos, ...
Açıklama: Yunan mitolojisinde Kitera, insanın kendisini mutluluğa adayabileceği (ya da mutluluğun peşinden gidebileceği) düşler adasıdır. Bu arayış içinde, babanın geri dönüş öyküsü sanki oğlu Telemakhos'un gözünden ve sanki Telemakhos bir sinemacıymış gibi, ayrıca bir oğlu olan orta yaşlı bir adamını gözünden anlatılır.   

Mesleğinin yanılsamalarından ve kurgularından yorgun düşen bir film yönetmeni, politik sürgünden yeni dönmüş yaşlı bir adama bağlanarak asıl olanın öyküsünü aramaya koyulur. 32 yıl Sovyetler Birliği'nde yaşayan ve artık yurtsuz olan bu adam, kendisini bir yolculuğun sonunda değil başında bulur ve Angelopoulos, gerçeklik ile hayal arasındaki açığı kapatmak için geçmişi, bugünü ve geleceği anımsatır. Kitera'ya Yolculuk, ülkenin sol tarihinden gelen ve ülkesinin bugünüyle barışamayan yaşlı bir adam hakkındadır. Belki de geçmişi ile mücadeleye hazır olmayan Yunanistan'dır. Sonunda yaşlı adam, gidecek bir yuvası olmaksızın, bir teknede Yunanistan'dan uluslararası sulara doğru, yanında karısı çağa uygun Penelope ile sürüklenmektedir. Penelope, bunca yıldan sonra adam kendisi için bir kocadan çok bir yabancı olmasına rağmen, yaşamının geri kalanını onunla paylaşmayı tercih eder ve böyle yaparak onun tüm geçmişini, kederini, politik düşüncelerini ve başarısız düşlerini kabul eder. Bu, Yunan tarihinin karanlık yanına yapılan ve yolların mitlerle aşıldığı bir yolculuktur.






ARICI  -  "Ο Μελισσοκόμος (O melissokomos)"  -  "The Beekeeper"
(1986 - Yunanistan, Fransa, İtalya)  -  IMDb: 7,4
Yönetmen + Senaryo: Theodoros Angelopoulos
Oyuncular: Marcello Mastroianni, Nadia Mourouzi, Serge Reggiani, Jenny Roussea, Dinos Iliopoulos, ...
Açıklama: Film, yönetmene has drama unsurlarını barındıran sessiz ve sakince ilerleyen planları ile dikkat çekmektedir. Marcello Mastroianni'nin başarılı bir performans ile hayat verdiği Arıcı, arıları ile birlikte kendi çizmiş olduğu rotada bahar mevsimine doğru yol almaktadır. Yolda hissettiği her rüzgar uğultusu, arıları için yeni bir göç haberinin ve kendisinin de göç etmesi gerektiğinin habercisidir. Arıcı, hep geçmişte yaşamaktadır, arılarını gezdirdiği ve kovanlarını teker teker dizdiği coğrafyalarda hep birer anı saklıdır. Karşısına çıkacak olan genç kız, Arıcı’nın geçmiş ile bağlantısını kendi içinde sorgulamasına neden olacak ve bu sorgulama bir iç hesaplaşmaya dönüşecektir. Yapım, yönetmenin her daim yanında olan Eleni Karaindrou'ya ait müzikler, yönetmenin diğer filmlerindeki gibi karakteristik havasını perçinlemiştir.






PUSLU MANZARALAR  -  "Τοπίο στην Ομίχλη (Topio stin omichli)"  -  "Landscape in the Mist"
(1988 - Yunanistan, İtalya, Fransa)  -  IMDb: 8,0 (9 ödül)
Yönetmen + Senaryo: Theodoros Angelopoulos
Oyuncular: Michalis Zeke, Tania Palaiologou, ...
Açıklama: Film, Almanya'da yaşadığına inandıkları babalarını arayan iki çocuğun hikayesini anlatıyor. Yola çıktından sonra çocuklar, birçok tehlike atlatıyor ve yeni insanlarla tanışıyorlar; bu insanlara bir grup oyuncu da dahil. (Angelopoulos burada önceki filmi Kumpanya'ya bir gönderme yapıyor.) Filmin sonunda, çocuklar bir nehiri aşıyor ve umdukları noktaya vardıklarını düşünüyorlar. Bu yol ikisinin de çocukluktan yetişkinliğe geçiş yolculuğu olacak aynı zamanda.











Üçleme, "triloji" veya "üçlü yapıt" ...
Birbirinin devamı niteliğinde olan, birbiri ile karakterler veya konu açısından bağlantılı olan üç eserden oluşur. Genellikle edebiyat, sinema, video oyunu ve tiyatro alanlarında kullanılır.  Bu türdeki eserler bazen bir bütün, bazen de üç ayrı çalışma olarak kabul edilir.

Ben sinema tarihinde önemli yeri olan üçlemeleri öğütüyorum...

SİNEMADA ÜÇLEMELER: 49. Yunan sinemasının en önemli yönetmenlerinden Theodoros Angelopoulos'un "MODERN TARİH ÜÇLEMESİ"


Modern Tarih Üçlemesi, üçlemeleriyle tanınan sinemacı Angelopoulos'un uluslararası alanda tanınmasını, hatta Auteur sinemacılar arasında yer almasını sağlayan ilk üçlemesidir. Yunanistan’ın 1936-1977 yılları  arasıdanki sosyal-siyasal değişimlere, çalkantılara Marx, Freud ve Brecht'in etkisinde politik bir kendince bakıştır. 



'36 GÜNLERİ  -  "Meres tou '36" 
(1972 - Yunanistan)  -  IMDb: 7,0 (3 ödül)
Açıklama: Angelopoulos'un çalkantılı Yunan yakın tarihiyle yüzleştiği ve bu tarihin kolektif bilinçaltında bıraktığı izleri araştırdığı "Modern Tarih Üçlemesi"nin ilk filmi. Yunanistan'ın son kırk yılını anlatan film, '36 darbesine ve albaylar cuntasına da göndermelerde bulunur. Yunan diktatörü Metaxas’ın iktidarının yaklaştığı dönemlerin de dahil olduğu uzunca bir süreci anlatıyor. Gerçek olaylara dayanan film grev sahnesi ile açılıyor. Sendika yöneticisine düzenlenen suikast, işçilerin çil yavrusu gibi dağılması dönemin siyasal atmosferini, faşizmin ayak seslerinin gümbürtüye dönüştüğü dönemlerde oldukça manidar bir sahne... İktidarın kirli işlerini yapan bir piyon, verilen sözlerin tutulmamasını protesto etmek amacıyla, kendisini ziyarete gelen sağcı milletvekilini rehin alır. Muktedirlerin milletvekilini kurtarma çabası anlatılmaya başlanır tarih sıçramalarıyla. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Yunan Halk Kurtuluş Ordusu’nun (Elas) halk iktidarı mücadelesinin kanlı bir şekilde bastırılmasında İngilizlerin önemli rolü vardır. Sinematografik açıdan zirve noktası ise mahkumların isyan ettiği sahneler ve isyanın kısa sürede korku salarak bastırılması... Üçlemenin diğerlerine göre en kısa ve biraz da eksik bir film olmuş. 





KUMPANYA  -  "O thiasos"
(1975 - Yunanistan)  -  IMDb: 8,0 (11 ödül)
Açıklama: Kumpanya, epik bir dönem filmidir. Özgün adı O Thiasos (O Θίασος) olan film uluslararası festivallerde ve İngilizce konuşulan ülkelerde The Travelling Players (Gezici Oyuncular) adıyla gösterime sunulmuş. Yunan yönetmen Theo Angelopoulos'un hem senaryosunu yazdığı hem de yönettiği bu 4 saate yakın uzunluktaki destansı film, yönetmenin seyircisini yakın Yunan tarihine bir yolculuğa çıkardığı ve 1970'lerde tamamladığı bir üçlemenin ikinci filmidir. "Kumpanya", epik sinemanın en önemli örneklerindendir. Gezici bir tiyatro kumpanyasının 1939 ve 1952 yılları arasında Yunanistan'da çıktıkları uzun turne sırasında uğradıkları her ada, köy ve kasabada "Kadın Çoban Golfo" adlı aynı kırsal oyunu sergilerlerken, gerçek hayatta kendi aralarında yaşadıkları birtakım olayların da klasik bir Yunan trajedisi olan Oresteia'yı andırması konu edilir. Bu bağlamda Yunanistan'ın çalkantılı yakın tarihine dramatik ve alegorik bir yolculuk yaparlar. Bu tarih Nazi işgalinin sürdüğü 2. Dünya Savaşı yıllarından başlayıp, Kralcılar ve Komünistler arasında geçen yıkıcı Yunan İç Savaşı'nı da içine alan süreyi kapsar. Brechtvari bir anlatım tarzıyla filmde zaman bir ileri bir geri sıçrar durur. Yunanistan'ın en eski tarihi (bir anlamda mitoloji) ile yakın tarihi (1939-1952) arasındaki zamanda gidip gelmeler tiyatro aracılığıyla yapılır. 






AVCILAR  -  "Oi kynigoi"
(1977 - Yunanistan, Fransa)  -  IMDb: 7,4
Açıklama: Angelopoulos için mekan ve mevsimler filmin önemli unsurlarının başında gelir. Yönetmenin söyleşilerinde belirttiği gibi mevsim değişimleri sırasında yönetmen filmin çekimlerini bir süre ötelemeyi bile göze almıştır. Mekan seçimlerinde de titizdir. Plan sekansların da etkisiyle öykü ve oyuncular kadar dağ, taş, nehir, yollar da başroldedir. Avcılar’da da mekanın seçimi zorlamıştır yönetmeni. Uzun uğraşılardan sonra mekan olarak seçtiği otel filmin mesajının layıkıyla verilmesi açısından anahtar bir rol üstlenmiştir. Filmde sıklıkla görülen aynı mekanda zaman geçişleri mekanın bütünlüğüyle etkisini arttırmıştır. Film bir grup avcının av esnasında bir Elas direnişçisinin yarası hala sıcak cesediyle karşılaşmasının ardından gelişen olayları anlatıyor. Otelci, sanatçı, bürokrat, milletvekili, subay ve eski bir devrimciden mürekkeptir bu grup.  Cesedi otele taşırlar ve 1945 ile 1977 yılları arasında yaşadığı çalkantılı anlatmaya başlar yine kendi üslubuyla. Kronolojik yap boz bu filmde de devam eder. Bulunan ceset yok edilen ‘düşmanın’ simgesidir. Yeniden karşılaşmak ürpertir yukarıda bahsi geçen çeşitli sınıflardan avcıları. Av ve avcı yine karşılaşmıştır. Elas özelinde Yunan halkının geleceğini karartan kişilerin korkularını izleriz. Bu korkuların, emperyal etkilerin göründüğü bölümlerin ardından filmin sonunda olayların akışını ters düz eden sahneyle noktalarız filmi. Angelopoulos sinemasında spoiler riski olmadığı için rahatlıkla bahsedebilirim. Avcılar bu kez devrimcinin cesedini taşımazlar, vahşi  hayvanların toprağı kazımasını andıran bir şekilde karları eşerek gömerler cesedi. Burjuvazinin, işbirlikçilerin günahlarını örtme çabasıdır bu.














Üçleme, "triloji" veya "üçlü yapıt" ...
Birbirinin devamı niteliğinde olan, birbiri ile karakterler veya konu açısından bağlantılı olan üç eserden oluşur. Genellikle edebiyat, sinema, video oyunu ve tiyatro alanlarında kullanılır.  Bu türdeki eserler bazen bir bütün, bazen de üç ayrı çalışma olarak kabul edilir.

Ben sinema tarihinde önemli yeri olan üçlemeleri öğütüyorum...

11 Eylül 2015 Cuma

SİNEMADA ÜÇLEMELER: 46. Polonya asıllı Amerikalı film yönetmeni, yazar ve yapımcı Alan J. Pakula'nın "PARANOYA ÜÇLEMESİ"




FAHİŞE  -  "Klute" 
(1971 - ABD)  -  IMDb: 7,2 (1 Oscar + 5 ödül)
Yönetmen: Alan J. Pakula
Açıklama: Türkiye’de “Fahişe” adıyla bilinen “Klute”, ABD’nin 70’lerdeki paranoya döneminde Watergate Skandalı’nın ‘ses kaydı’ korkusunu devreye sokan bir kara film. Ancak politik-gerilimin kilit özelliklerini kullanan ilk eser olarak öne çıkıyor esasen. Öyle ki yönetmeni Alan J. Pakula, alanın soğukkanlı yönetmenlik stilini benimseyerek çığır açıyor burada. Böylece kariyerinin ilerleyen bölümünün de ipuçlarını vermiş oluyor.

John Klute (Donald Sutherland), kasabalarda çalışan sıradan bir dedektifdir. Ancak mühendislik yapan arkadaşı Tom Gruneman (Robert Milli), bir anda kayıplara karışınca, bu duruma el atmaya karar verir. Klute, Gruneman’ın tek kaynağı olan telekız Bree Daniels’ı (Jane Fonda) izlemeye başlar. Daniels, Klute’un telefonuna çağrı cihazı yerleştirdiğini keşfedince ise ikili arasında tehlikeli bir ilişki start alacaktır. Öyle ki Bree, bir taraftan Klute’u tutkulu bir aşka sokarken, bir diğer taraftan da tanımadığı bir adam tarafından takip edilmektedir. 

1970’lerde doğan politik-gerilim türünün en önemli esin kaynaklarından olan eser, Alan J. Pakula gibi dingin, röntgenci ve minimalist yönetmenliği ile çığır açmış bir ismin imzasını taşır. Yönetmenin paranoya üçlemesinin ilk halkası olan “Fahişe” (“Klute”, 1971), aslında Watergate Skandalı, Soğuk Savaş ve Vietnam Savaşı ile doğan ‘içimizdeki düşman’ sorunsalını sinemasal olarak masaya yatıran zeki bir filmdir. Kara filmi politik-gerilim kalıplarıyla sinemaya aktarması da önemini arttırır. 





PARALLAX ESRARI  -  "The Parallax View" 
(1974 - ABD)  -  IMDb: 7,3 (2 ödül)
Yönetmen: Alan J. Pakula  
Oyuncular: Warren Beatty (Joseph Frady), Paula Prentiss (Lee Carter), ...
Açıklama: Amerikalı akademisyen yazar Loren Singer'ın 1970 tarihli romanından beyazperdeye yansıyan etkili bir gerilim filmi. 
Kennedy kardeşlerin suikaste kurban gitmesi, Vietnam Savaşı'nın sürdürülmesindeki politik skandallar ve nihayet Nixon dönemindeki Watergate skandalı; 1970'li yılların sinemasında bir süreliğine "Amerikan Rüyası" temasını arka sıralara itip politik gerilimleri ön plana çıkarmıştı. Ya da daha doğru bir deyişle Amerikan sinemasında "paranoya dönemi" başladı. Bu dönemde Francis For Coppola (The Conversation Konuşma), Sydney Pollack (Three Days of the Condor - Akbabanın Üç Günü) gibi yönetmenler de sinema tarihini çok önemli filmlerle etkilemişlerdi. 

Parallax Esrarı'nda Pakula siyasi bir cinayet sonrası olayın tanıklarının tek tek öldürülmesini araştıran Joseph Frady (Warren Beatty) adlı bir muhabirin gözünden kurumsal bozulmaların geldiği noktayı anlatıyor. Film cinayeti araştıran kurumun raporunu açıklamasıyla başlıyor. Ardından Frady olayları eşeledikçe, Parallax adlı bir şirketin varlığı ve bu şirketin devletin üst kademeleriyle olan gizli ilişkileri ortaya çıkıyor.
"The Parallax View"in sadece 70’lerin değil tüm sinema tarihinin en iyi siyasi filmlerinden 
İlginç Bilgi: Parallax Esrarı'nın açılış sahnesiyle Alfred Hitchcock'un Saboteur/Sabotajcı filminin finali birbirine çok benzer.






BAŞKANIN BÜTÜN ADAMLARI  -  "All the President's Men" 
(1976 - ABD)  -  IMDb: 8,0 (4 Oscar + 13 ödül)
Yönetmen: Alan J. Pakula
Oyuncular: Dustin Hoffman (Carl Bernstein), Robert Redford (Bob Woodward), Jack Warden (Harry Rosenfeld), Martin Balsam (Howard Simons), ...
Açıklama: Bob Woodward ve Carl Bernstein'ın beraber yazdığı biyografik-belgesel niteliğindeki kitap All the President's Men (Başkanın Adamları), 1974'te yayımlandığında dönemin en çok satan kitabı olmuş ve 1976 yılında aynı adla sinemaya uyarlanmış. Alan J. Pakula'nın yönettiği ve başrollerini Robert Redford (Woodward) ile Dustin Hoffman'ın (Bernstein) paylaştığı Başkanın Adamları'nın gösterime girmesinin ardından iki gazetecinin ünü daha da artmış. 
Başkan Nixon, Watergate Skandalı olarak bilinen olayların açığa çıkmasıyla Amerikan tarihinde istifaya zorlanmış ilk ve "şimdilik" tek başkandır. Film, 1972 seçimlerinden önce Washington Post Gazetesi muhabirleri Carl Bernstein ve Bob Woodward, siyasal çevredeki bir hırsızlık olayının ortaya çıkmasının ardından başlattıkları araştırmada bambaşka bir entrikayı ortaya çıkarmak için kolları sıvarlar ve gözleri Nixon ve adamlarına çevrilir. Demokratların Cumhuriyetçiler tarafından dinlendiğini ortaya çıkaracak bu iki gözü pek gazeteci, dedektif hikayelerini aratmayacak sıkı bir takibe başlar.  Filmin akıcı senaryosunun, bu yaşanmış olayı sinemaya aktarırken senaryoyu bizzat yaşayan iki gazetecinin kaleme almış olması, filmi daha da çekici kılıyor. Daha da önemlisi, gerçek hayatta olayı yaşayan kişilerin isimleri değiştirilmeden karakterler filmde canlandırılmış.  Konunun derinliği bir yana, iki kahraman olayı araştırırken film izleyiciyi öyle bir içine alıyor ki siz de kendinizi kahramanların yönelttiği sorulara filmin diğer karakterlerinin verdikleri cevaplarda bir ipucu ararken buluyorsunuz. Cevaplardaki ipucu  Bob Woodward, Beyaz Saray’da başkanın özel danışmanı Charles Calson’n danışmanı olarak çalışan Halkla İlişkiler uzmanı Howard Hunt’a ulaşmaya çalışırken bir halkla ilişkilercinin ona "Ne Bay Calson’ın ne de Beyaz Saray’dan herhangi bir kimsenin Demokratik Ulusal Komite’de meydana gelen üzücü olayla ilgili bir bilgisi olduğuna ya da bu olaya karıştığına inamıyorum" demesi üzerine Beyaz Saray’ın bu olayla ilgisi olduğundan emin olur çünkü Woodward Watergate’le ilgili bir soru sormamış, sadece Hunt’ın Beyaz Saray’daki görevini sorduktan sonra bu cevabı almıştır. Bu konuşmayı şefine anlatırken Woodward şöyle der: "Kimse onun suçlu olup olmadığını sormadan masum olduğunu söyleyiverdiler."  Aynı şekilde kütüphaneye telefon edip ne tür kayıtlar aldığını sorduğu görevli önce, bir sürü kayıt aldığını söyleyip bakmak için izin istedikten hemen sonra öyle birini tanımadığını ve kütüphaneden hiç kayıt almadığını söylediğinde Woodward, birilerinin onlara ulaşıp bilgi vermelerini engellediğinden emin olur. Bu, evlerine görüşmeye gittikleri kişilerin çekingen ve korku dolu tavırları, hatta "sizi görecekler" gibi ifadeleriyle iyice kesinlik kazanır. İki gazeteci hayatlarını tehlikeye atacak bu araştırmayı yaparken Richard Nixon başkan seçilir ve filmin son sahnesinde kadrajda, sol tarafta Richard Nixon’ın başkanlık yemini ettiği görüntülerin gösterildiği televizyon varken ekranın sağında iki gazeteci, Nixon’ın tarihte istifa eden tek başkan olarak geçmesini sağlayacak araştırma sonuçlarını daktilo etmektedir. Bir gazeteciyle konuşurken dikkatli olmanızın gerekliliğini gözünüze sokan, özellikle şirketlerin medyayla iletişimini sağlayan çalışanlarının, basın sözcülerinin, halkla ilişkiler uzmanlarının izlemesi gereken önemli bir film.

Filmin Kahramanları Günümüzde Ne Durumda?  
Bob Woodward:  Halen Washington Post gazetesindeki görevine ünlü bir araştırmacı gazeteci olarak devam etmektedir ve birçok kitabı yayınlanmıştır.  
Ülkemizde yayınlanan kitapları: Maestro Fed, Greenspanve, Amerikan Ekonomisi, Saldırı Planı, Bush Savaşta  
Carl Bernstein: Vanity Magazine’de editör olarak çalışmakta olan Bernstein da yayınlanmış birçok politik kitabı bulunmaktadır.  
Howard Hunt: Watergate skandalının kilit ismi olarak anılan Hunt, skandalın ortaya çıkmasının ardından 33 ay hapse çaptırılmıştır. Yayınlanmış birok kitabının arasında Türkiye’de geçen İzmir adında bir de romanı bulunmaktadır. 2007 yılında zatürre sonucu 88 yaşında hayatını kaybetmiştir.
Richard Nixon: İki kez başkan yardımcılığı ve iki kez de başkanlık yapan Nixon, Watergate skandalının ortaya çıkması sonucu istifa edereken tarihte bu görevden istifa eden tek başkan olmuş ve bu ünvanını da hala korumaktadır. Nixon, olaydan sonraki birkaç gün içinde FBI’ın olayı araştırmasını engellediğini itiraf etti ve hem Kongre hem de parti içindeki desteği yitirince başkanlıktan çekildiğini açıkladı. Başkanlık görevini devrald R. Ford’un 1974’te Nixon’ı bağışladığını açıklaması kamuoyunda sert tepkilere yol açtı. Nixon adına yazılmış birçok oyun, film, hatta opera eseri bulunmaktadır.  1994 yılında hayatını kaybetmiştir.


Yeniden "Watergate"
Yazan: Mark Felt
Derleyen: Melis Danişmend
Yayın Tarihi: 06. 08. 2005 

Gazeteci Bob Woodward'a verdiği bilgilerle Watergate skandalının ortaya çıkmasını sağlayan ve kim olduğunu 30 yıl sonra açıklayan 'Derin Gırtlak', Woodward'un yeni kitabında tüm detaylarıyla anlatılmış.

"Derin Gırtlak"ın arkasındaki gerçek Tarih 17 Haziran 1972, Cumartesi saat 09:00. The Washington Post'un genç muhabiri Bob Woodward'un telefonu çalar. Arayan, gazetenin editörlerinden biridir. Demokrat Parti'nin merkez binası Watergate'e hırsız girmiştir ve Woodward, bu olayı araştırmakla görevlendirilmiştir. Uyku sersemi evden çıkıp mahkemenin yolunu tuttuğunda, sıradan bir hırsızlık vakasıyla karşı karşıya olduğunu düşünmektedir. Fakat mahkeme salonuna giren beş hırsızın takım elbiseler içinde olması, binaya girdiklerinde yanlarında dinleme cihazları ve yüzlerce dolar bulunması, bunun sıradan bir hırsızlık olmadığının ilk işaretidir.  Yargıcın "Kimin için çalışıyorsunuz?" sorusuna yanıt gelmez. Kısa bir süre sonra, aralarından biri, James McCord, yavaşça bir şeyler mırıldanır. Hakim, "Yüksek sesle konuş!" diye bağırdığında McCord'un cevabı mahkemeye yıldırım gibi düşer: "CIA."  Woodward'un karşı karşıya olduğu, sıradan bir hırsızlık vakası değil, ABD tarihinin en büyük skandallarından biri olan Watergate'tir. Fakat, genç gazeteci henüz olayın boyutlarının farkında değildir. Meslektaşı Carl Bernstein ile birlikte konuyu araştırmaya başladığında, kendilerine çok önemli bilgiler verecek bir kaynak olacaktır: 'Derin Gırtlak.'  ABD tarihinin en gizemli bilgi kaynağı olan, kimliği 30 yıldan fazla gizli tutulan, kim olduğuna dair sayısız spekülasyon üretilen 'Derin Gırtlak', iki genç gazeteciye verdiği bilgilerle olayla ilgili soruşturmanın derinleşmesini sağlar. "Devam edin çocuklar, burada sandığınızdan da fazlası var," diyen gizli kaynağın lakabı, dönemin hasılat rekoru kıran porno filmi Deep Throat'tan yola çıkılarak konulmuştur. Woodward, 'Derin Gırtlak'la geceleri metro istasyonlarında, araba parklarında buluşur. Olayla ilgili bilgiler alır.  Woodward ve Bernstein, 1973 yılında, 'Derin Gırtlak'tan edindikleri bilgiler ışığında skandalı ortaya çıkarırlar. ABD Başkanı Cumhuriyetçi Richard Nixon, 1972 seçimleri öncesinde, Demokrat Parti'nin Washington'daki genel merkezinin telefonlarına CIA yardımıyla dinleme cihazı yerleştirtmiş ve seçim sonucunda ikinci dönem için başkan seçilmiştir. Tartışmalarla birlikte soruşturma açılır.  Woodward and Bernstein, ilk kitapları All the President's Men'i (Başkanın Adamları) yazmaya başlar. Skandalın ortaya çıkmasını sağlayan bazı kaynaklar, isimlerinin yazılmasını kabul eder. 'Derin Gırtlak' onlardan biri değildir. Kitap, 1974 Nisanı'nda yayımlanır. 'Derin Gırtlak' ismi orada ilk kez kullanılır. Kitapta, Woodward'la nerede ve nasıl buluştukları da ayrıntılı bir biçimde anlatılmaktadır. Birden herkes 'Derin Gırtlak'la ilgilenmeye ve aynı soruyu sormaya başlar: "Bob Woodward'un gizli kaynağı kim?" Woodward, bu olayların ardından 'Derin Gırtlak'ı evinden aradığında ummadığı bir şey olur: Telefon suratına kapatılır. Çünkü gizli bilgi kaynağı, aşağılandığını düşünmektedir. Öte yandan Nixon'ın durumu kötüye gitmekte, adamları yargılanmakta, kimi hapse atılmaktadır. Bir süre sonra Richard Nixon, ABD tarihinin istifa eden ilk başkanı olur. 

'Ben 'Derin Gırtlak'ım'  
İsmi yıllarca gizli tutulan 'Derin Gırtlak', birkaç ay önce Vanity Fair dergisine kim olduğunu açıkladı: FBI'ın iki numaralı adamı Mark Felt. Verdiği bilgilerle Watergate skandalının derinleştirilmesini sağlayan Felt, artık 91 yaşındaydı. California'da emekli hayatı sürüyordu ve hafızasını yitirmeye başlamıştı. Yıllardır 'Derin Gırtlak' adayları arasında yer alan Felt'e o dönem 'Derin Gırtlak'ı araştırma görevi de verilmişti. Ailesinin baskısı sonucu yaptığı açıklama, Woodward, Bernstein ve gazetenin eski haber yönetmeni Ben Bradlee tarafından da doğrulandı. Felt'in evinin önü basının akınına uğradı. "Kimliğimi ilk kez 2002'de, iş arkadaşlarımdan ipucu alan kızımın zorlamasıyla aileme açıkladım," diyen Felt'in, Nixon döneminde FBI Başkanı atanmaması sebebiyle bilgi sızdırdığı öne sürülse de, ailesi olayı 'kahramanlık' olarak yorumluyor.  Felt, 91 yaşında ortaya çıktı. Oysa, Woodward ve Bernstein, spekülasyonlar karşısında hep ketum davranmış ve "Söyleyecek bir şeyimiz yok. Bu kişi öldüğünde, kimliğini açıklayacağız," demişlerdi. Felt'in gerçekleri ifşa etmesiyle birlikte, Woodward da Mark Felt'le ilişkisini anlatan kitabı The Secret Man'i yayımladı. Kitapla birlikte Woodward'un, 'Derin Gırtlak'la aslında Watergate skandalından önce tanıştığı ortaya çıktı. 1970'de donanmada görev yapan Woodward, Beyaz Saray'a gittiği bir gün, görevlilerden biriyle sohbet etmişti. Adam, FBI'dan Mark Felt'ti. Woodward'a direkt telefonunu veren Felt'i gazeteciliğe başladıktan sonra arayan Woodward, ondan bazı konularda yardım almıştı.  Watergate skandalıyla birlikte derinleşen, hatta Woodward'un deyimiyle "baba oğul" gibi olan ilişkileri, zaman içinde bozuldu. 20 yıl boyunca konuşmadılar. Felt, kimsenin tanımadığı bir adam olarak yaşlandı. Woodward ise ünlü ve zengin bir gazeteci oldu. Sadece 2000'de bir gece yemek yediler ve eskilerden bahsettiler. Gerçeklerin ortaya çıkmasıyla birlikte tartışmalar da alevlendi. Kimileri Felt'in 'hain' olduğunu söylüyor, kimileri Woodward'un Felt'i kullandığını düşünüyor. Woodward ise hâlâ "arkadaşım" dediği Felt'i yıllar sonra ilk defa mutlu gördüğünü söylüyor. "Hafızasını kaybetti. Ama dergideki resminde güldüğünü gördüm. Bu gülümsemeyi çok çok uzun zamandır hiç görmemiştim." 

'Derin Gırtlak' nasıl yeniden hortladı?  
Mart 2003'te Vanity Fair dergisinin editörü Graydon Carter, kendisiyle 'Derin Gırtlak' hakkında konuşmak isteyen birinden telefon alır. Arayan Felt ailesinin avukatıdır. Aile, 'Derin Gırtlak'ın kim olduğuyla birlikte, kitap ve film haklarının telifleriyle ilgili taleplerinden söz etmeye başlar. Carter hiçbir şey ödemeyeceklerini ancak bu haberin Vanity Fair'de çıkacak olmasının, onlara çok büyük bir fırsat yaratacağını söyler. Aileden yaklaşık altı ay boyunca ses seda çıkmaz. Daha sonra Mark Felt'in 91 yaşında olması ve hafızasının gidip gelmesi göz önüne alınarak, ailenin avukatı Vanity Fair'e gelir. Avukata 10,000 dolar ödenir. Vanity Fair çalışanları ailelerine bile söylemeden, gizlice Mark Felt'in yanına gidip 'Derin Gırtlak'ın kim olduğunu açıkladıkları haberi yaparlar. 

Bob Woodward kimdir?  
26 Mart 1943'te Illinois'de doğdu. Bursla Yale Üniversitesi'ne girdi. 1965'te mezun oldu. Beş sene boyunca ABD Donanması'nda iletişim görevlisi olarak çalıştı. 1970'de hukuk okullarıyla birlikte Washington Post'a muhabirlik görevi için başvurdu. Gazetenin editörü iki haftalık deneme süresinin ardından tecrübesizliği yüzünden Woodward'u işten çıkardı. Fakat o gazeteci olmak konusunda azimliydi; Montgomery Sentinel'a girdi. 1971'de oradan ayrılarak The Washington Post'a geçti. 17 Haziran 1972'de çalışma arkadaşı Carl Bernstein'la birlikte, Demokratik Parti'nin Watergate adlı binasındaki hırsızlık olayını araştırmakla görevlendirildi. Watergate skandalını ortaya çıkarmasıyla birlikte ABD'nin en ünlü gazetecilerinden biri oldu. 12 best seller kitap yazdı. İki Pulitzer Ödülü kazandı. Kitap yazmaya ve The Washington Post'a haberler yapmaya devam eden Woodward, aynı zamanda gazetenin idare editörü asistanı. Nixon'dan Clinton'a kadar uzanan dönemde Beyaz Saray'daki bilinmeyenleri anlatan kitaplar yayımlayan ünlü gazeteci, en son Bush at War (2002) ve Plan of Attack (2004) adlı iki kitap yazmıştı. Woodward'un son kitabı The Secret Man, ABD'de temmuz sonunda yayımlandı. 















Üçleme, "triloji" veya "üçlü yapıt" ...
Birbirinin devamı niteliğinde olan, birbiri ile karakterler veya konu açısından bağlantılı olan üç eserden oluşur. Genellikle edebiyat, sinema, video oyunu ve tiyatro alanlarında kullanılır.  Bu türdeki eserler bazen bir bütün, bazen de üç ayrı çalışma olarak kabul edilir.

Ben sinema tarihinde önemli yeri olan üçlemeleri öğütüyorum...


10 Eylül 2015 Perşembe

SİNEMADA ÜÇLEMELER: 45. Hint sinemasının sosyal yaralara parmak basan yönetmenlerinden Mrinal Sen'in "KALKÜTA ÜÇLEMESİ"




GÖRÜŞME  -  "Interview" 
(1971 - Hindistan)  -  IMDb: 7,6 
Yönetmen: Mrinal Sen






KALKÜTA 71  -  "Calcutta 71" 
(1972 - Hindistan)  -  IMDb: 6,6 
Yönetmen: Mrinal Sen






PİYADE  -  "Padatik" 
(1973 - Hindistan)  -  IMDb: 7,5 (1 ödül) 
Yönetmen: Mrinal Sen












Üçleme, "triloji" veya "üçlü yapıt" ...
Birbirinin devamı niteliğinde olan, birbiri ile karakterler veya konu açısından bağlantılı olan üç eserden oluşur. Genellikle edebiyat, sinema, video oyunu ve tiyatro alanlarında kullanılır.  Bu türdeki eserler bazen bir bütün, bazen de üç ayrı çalışma olarak kabul edilir.

Ben sinema tarihinde önemli yeri olan üçlemeleri öğütüyorum...

9 Eylül 2015 Çarşamba

SİNEMADA ÜÇLEMELER: 43. Bengladeşli yönetmen Satyajit Ray'in "KALKÜTA ÜÇLEMESİ"




"Pratidwandi"  -  "The Adversary" 
(1970 - Hindistan)  -  IMDb: 8,0
Yönetmen: Satyajit Ray 




"Seemabaddha"   "Company Limited" 
(1971 - Hindistan)  -  IMDb: 7,9
Yönetmen: Satyajit Ray  




"Jana Aranya"  -   "The Middleman" 
(1976 - Hindistan)  -  IMDb: 8,0
Yönetmen: Satyajit Ray


8 Eylül 2015 Salı

SİNEMADA ÜÇLEMELER: 41. Yunan asıllı Fransız yönetmen Costa-Gavras'ın siyasal hoşgörüsüzlük üzerine yaptığı üçleme; "SIKIYÖNETİM ÜÇLEMESİ"



ÖLÜMSÜZ  -  "Z"
(1969 - Fransa, Cezayir)  -  IMDb: 8,2 (2 Oscar + 12 ödül)
Yönetmen: Costa-Gavras
Oyuncular: Yves Montand, Irene Papas, Joan-Louis Trintignant, Jacques Perrin, ...
Açıklama: Filmin başında perdeden şu sözler akar; "Gerçek olaylarla, sağ ya da ölü olsun gerçek kişilerle olan benzerlikler tesadüfi değildir. Herşey KASITLIDIR!"
Film, yönetmenin en yankı yaratmış filmidir. Yunanlı sosyalist, barışçı milletvekili Gregorios Lambrakis'in Polaris füzelerinin Yunanistan'a yerleştirilmesi aleyhine yaptığı bir konuşmasından sonra, 22 Mayıs 1963'te, bir triportörle gelen saldırganlar tarafından öldürülmesini ve sonra bu cinayetin soruşturulmasını anlatır; iktidar ve yargı ilişkilerini inceler. 





İTİRAF  -  "L'Aveu" 
(1970 - Fransa, İtalya)  -  IMDb: 7,9 (3 ödül)
Yönetmen: Costa-Gavras
Oyuncular: Yves Montand, Simone Signoret, ...
Açıklama: Artur London'ın 1968 tarihli "Doznání (İtiraf)" adlı otobiyografik romanından sinemaya uyarlanmış film, Demirperde filmlerinin öncülerinden kabul ediliyor. 
Costa-Gavras'ın siyasal üçlemesinin ikincisi olan İtiraf, Çekoslovakya'yı anlatır. 1951 Prag'ı; Dışişleri bakan yardımcısı Arthur London izlendiğini hisseder. London, İspanya'da Uluslararası Tugayın eski bir dövüşçüsü, Fransa'da bir direnişçi, Nazi Kamplarında bir sürgündür. Budapeşte'deki Rajk ve Sofya'daki Kostov duruşmalarından beri tutuklamalar birbirini izler. Arthur London kaçırılmış, hapsedilmiş ve yargılanmıştır. Kendini savunur, inkâr eder, pes eder, itiraf eder. Tüm bu zaman içerisinde, karısı onu arar, kavga eder, işini kaybeder; ideallerine sadık olduğu için kocasının itiraflarını öğrenince bunu kabul etmez.  





SIKIYÖNETİM (Görünmeyen Ayaklanma)  -  "État de siège" 
(1972 - Fransa, İtalya, B. Almanya)  -  IMDb: 7,8 (3 ödül)
Yönetmen: Costa-Gavras
Oyuncular: Yves Montand, Reneto Salvatori, O. H. Hasse, ...
Açıklama: Uruguay'ın bağımsızlığı için silahlı mücadele veren Tupamaro gerillaları, ülke yönetiminde etkin bir ABD'li diplomat ve "askeri danışman"ı kaçırır. Uruguay'da, 1958 yılında yapılan seçimleri Blanco'ların kazanmasıyla ülkenin siyasal ve ekonomik bunalıma girişi ve ABD'nin etkisinin artışıyla birlikte toplumsal bir muhalefetin doğmasına yol açan; bunun sonucunda genç aydınlar tarafından kurulan, 1963'ten başlayarak da kentlerde adam kaçırmalara ve silahlı eylemlere girişen Tupamaro gerillaları tarafından öldürülen Don Mitrione suikastinin üzerinden henüz iki yıl geçmemiştir. Tupamarolar, ABD ajanının maskesini düşürmüş ve onun tarım yardımı adı altında çeşitli güney Afrika cumhuriyetlerine yaptığı yolculuklar sırasında sürdürdüğü faaliyetlerini ortaya çıkarmışlardı. Senaryo, bir yığın silahıyla, işkence aletleriyle, yanıltıcı konuşmalarıyla ve faşist mantalitesiyle, bunu, Yves Montand'ın yüzü aracılığıyla veriyor. 

Cumhuriyet Gazetesi'nin filmi tanıtırken kullandığı ifade şöyle: "Costa-Gavras, bu ilginç yapıtında, iktidara gelme yöntemi olarak silahlı mücadeleyi seçen Tupamaroların eylemini geniş, ayrıntılı biçimde verirken, gerilim, savaş ve ajitasyon filmi klişelerini büyük bir hünerle kaynaştırıyor. Öyküsü bizde de yayınlanan `Sıkıyönetim', 1970'lerde açık biçimde silahlı mücadeleyi öven bir film olarak algılanmıştı. Gerçekten de ilkbakışta böyle bir izlenim uyandırıyor. Ancak bugün, böyle bir yaklaşım yüzeysel olacaktır. Yönetmen, daha önceki filmlerinde `solcu kahramanlar'ı oynattığı Montand'a CIA ajanı rolünü vererek belki de bu yaklaşımı daha o zaman önlemek istemişti. Costa-Gavras'ın en eleştirilmesi gereken yanı, önemli siyasal konuları işlediği filmlerinde izleyicinin sinirleriyle çok fazla oynamasıdır."










Üçleme, "triloji" veya "üçlü yapıt" ...
Birbirinin devamı niteliğinde olan, birbiri ile karakterler veya konu açısından bağlantılı olan üç eserden oluşur. Genellikle edebiyat, sinema, video oyunu ve tiyatro alanlarında kullanılır.  Bu türdeki eserler bazen bir bütün, bazen de üç ayrı çalışma olarak kabul edilir.

Ben sinema tarihinde önemli yeri olan üçlemeleri öğütüyorum...