13 Eylül 2015 Pazar

SİNEMADA ÜÇLEMELER: 50. Yunan sinemasının en önemli yönetmenlerinden Theodoros Angelopoulos'un "SESSİZLİK ÜÇLEMESİ"

Angelopoulos’un ilk dönemi, Yunanistan’ın kırk yıllık süreç içinde yaşadığı toplumsal dönüşümü, siyasi olayları, göçün neden olduğu boşluğu ve kimliğinden uzaklaşan insanları konu edinir. İlk dönemini, “Batı Avrupa’daki genel ideolojik çalkantı dönemine denk düşen tarihsel ve siyasal filmler zamanı” olarak tanımlayan yönetmen, ikinci döneminde ise tarihsel arka planı kaybetmeden karakterleri öne çıkarır. Sessizlik Üçlemesi diyeceği ve "tarihin sessizliği" ile imleyeceği üçlemesinin ilk filmi olan Kitara’ya Yolculuk, komünizmle birlikte dünyanın değişebileceğine dair inanç taşıyan bir kuşağın ideallerinin peşinden giderek sonrasında hayal kırıklığına uğramasının hüzünlü bir izdüşümüdür. İlk dönem filmlerinde yönetmenin bütün sorunlara karşın siyasal olarak bir coşku taşıdığı, ideallerine sıkı sıkıya bağlı olduğu görülür. Oysa Kitara’ya Yolculuk’la birlikte bir kopuş yaşanır. 60’lı yıllarda Paris’te dünyayı değiştirebileceğine inanan ve içinde büyük bir coşku taşıyan Angelopoulos, tarihin sessizliğini kabullenmiştir. Sessizlik Üçlemesi’nin ikinci filmi olan ve "sevginin sessizliği"ne karşılık gelen Arıcı (O Melissokomos, 1986) da bu yabancılaşma ve ev arayışı daha da kesif bir boyuta geçer. Arıcı’da, yönetmen yaşanan kopuşun “kayıp” diye tabir ettiği kendi kuşağına ve ülkesinin kolektif belleğine etkisinin izlerini sürer... Yönetmen, üçlemenin son filminde "Tanrının sessizliği"ni Puslu Manzaralar (Topio stin Omichli, 1988)’da ifade eder. İki çocuğun Almanya’da olduğu söylenen babalarını bulmak için masalsı bir yolculuğa çıktıkları film, aslında Angelopoulos’un kendi zihninde filmleri ve karakterleri arasında gerçekleştirdiği bir serüven gibidir. Filmdeki karakterler ve mekânlar yönetmenin önceki filmlerine referans verirken, bu bir anlamda yolculuğun da mahiyetini değiştiren bir bakış açısı doğurur. Denilebilir ki, filmdeki iki çocuğun babalarını arayışının altında yatan motivasyon Angelopoulos’un bağlı olduğu kayıp kuşağın bir arayışıdır; yönetmenin kendi zihninde ve ruhunda yaptığı bir içsel yolculuktur. Filmin düşsel atmosferi de bu olguyu güçlendirerek, esasında çocukların hiç varolmadığını ve bu yolculuğun hiç yapılmadığını destekler niteliktedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, Puslu Manzaralar üçlemenin son filmi olmasının dışında yönetmenin daha varoluşsal hikâyelere yoğunlaşacağı yeni döneminin de ilk somut işaretçisidir.




KITARA'YA YOLCULUK  -  "Ταξίδι στα Κύθηρα (Taxidi sta Kythira)"  -  "Voyage to Cythera"
(1984 - Yunanistan, İtalya, İngiltere, B. Almanya)  -  IMDb:7,9 (2 ödül)
Yönetmen + Senaryo: Theodoros Angelopoulos
Oyuncular: Manos Katrakis, Mary Chronopoulou, Dionysis Papagiannopoulos, ...
Açıklama: Yunan mitolojisinde Kitera, insanın kendisini mutluluğa adayabileceği (ya da mutluluğun peşinden gidebileceği) düşler adasıdır. Bu arayış içinde, babanın geri dönüş öyküsü sanki oğlu Telemakhos'un gözünden ve sanki Telemakhos bir sinemacıymış gibi, ayrıca bir oğlu olan orta yaşlı bir adamını gözünden anlatılır.   

Mesleğinin yanılsamalarından ve kurgularından yorgun düşen bir film yönetmeni, politik sürgünden yeni dönmüş yaşlı bir adama bağlanarak asıl olanın öyküsünü aramaya koyulur. 32 yıl Sovyetler Birliği'nde yaşayan ve artık yurtsuz olan bu adam, kendisini bir yolculuğun sonunda değil başında bulur ve Angelopoulos, gerçeklik ile hayal arasındaki açığı kapatmak için geçmişi, bugünü ve geleceği anımsatır. Kitera'ya Yolculuk, ülkenin sol tarihinden gelen ve ülkesinin bugünüyle barışamayan yaşlı bir adam hakkındadır. Belki de geçmişi ile mücadeleye hazır olmayan Yunanistan'dır. Sonunda yaşlı adam, gidecek bir yuvası olmaksızın, bir teknede Yunanistan'dan uluslararası sulara doğru, yanında karısı çağa uygun Penelope ile sürüklenmektedir. Penelope, bunca yıldan sonra adam kendisi için bir kocadan çok bir yabancı olmasına rağmen, yaşamının geri kalanını onunla paylaşmayı tercih eder ve böyle yaparak onun tüm geçmişini, kederini, politik düşüncelerini ve başarısız düşlerini kabul eder. Bu, Yunan tarihinin karanlık yanına yapılan ve yolların mitlerle aşıldığı bir yolculuktur.






ARICI  -  "Ο Μελισσοκόμος (O melissokomos)"  -  "The Beekeeper"
(1986 - Yunanistan, Fransa, İtalya)  -  IMDb: 7,4
Yönetmen + Senaryo: Theodoros Angelopoulos
Oyuncular: Marcello Mastroianni, Nadia Mourouzi, Serge Reggiani, Jenny Roussea, Dinos Iliopoulos, ...
Açıklama: Film, yönetmene has drama unsurlarını barındıran sessiz ve sakince ilerleyen planları ile dikkat çekmektedir. Marcello Mastroianni'nin başarılı bir performans ile hayat verdiği Arıcı, arıları ile birlikte kendi çizmiş olduğu rotada bahar mevsimine doğru yol almaktadır. Yolda hissettiği her rüzgar uğultusu, arıları için yeni bir göç haberinin ve kendisinin de göç etmesi gerektiğinin habercisidir. Arıcı, hep geçmişte yaşamaktadır, arılarını gezdirdiği ve kovanlarını teker teker dizdiği coğrafyalarda hep birer anı saklıdır. Karşısına çıkacak olan genç kız, Arıcı’nın geçmiş ile bağlantısını kendi içinde sorgulamasına neden olacak ve bu sorgulama bir iç hesaplaşmaya dönüşecektir. Yapım, yönetmenin her daim yanında olan Eleni Karaindrou'ya ait müzikler, yönetmenin diğer filmlerindeki gibi karakteristik havasını perçinlemiştir.






PUSLU MANZARALAR  -  "Τοπίο στην Ομίχλη (Topio stin omichli)"  -  "Landscape in the Mist"
(1988 - Yunanistan, İtalya, Fransa)  -  IMDb: 8,0 (9 ödül)
Yönetmen + Senaryo: Theodoros Angelopoulos
Oyuncular: Michalis Zeke, Tania Palaiologou, ...
Açıklama: Film, Almanya'da yaşadığına inandıkları babalarını arayan iki çocuğun hikayesini anlatıyor. Yola çıktından sonra çocuklar, birçok tehlike atlatıyor ve yeni insanlarla tanışıyorlar; bu insanlara bir grup oyuncu da dahil. (Angelopoulos burada önceki filmi Kumpanya'ya bir gönderme yapıyor.) Filmin sonunda, çocuklar bir nehiri aşıyor ve umdukları noktaya vardıklarını düşünüyorlar. Bu yol ikisinin de çocukluktan yetişkinliğe geçiş yolculuğu olacak aynı zamanda.











Üçleme, "triloji" veya "üçlü yapıt" ...
Birbirinin devamı niteliğinde olan, birbiri ile karakterler veya konu açısından bağlantılı olan üç eserden oluşur. Genellikle edebiyat, sinema, video oyunu ve tiyatro alanlarında kullanılır.  Bu türdeki eserler bazen bir bütün, bazen de üç ayrı çalışma olarak kabul edilir.

Ben sinema tarihinde önemli yeri olan üçlemeleri öğütüyorum...