20 Ekim 2015 Salı

RETORİK (ikna kuramı)


Retorik ya da hitabet sanatı, eski ismiyle Belâgat, etkileyici ve ikna edici konuşma sanatı. Genellikle lisanın kullanımıyla ikna teknik veya sanatı. Fikirleri, düşünceleri en iyi bir biçimde ifade etme, etkili konuşma dili mahkemede adaleti gerçekleştirmek, politikada yarar sağlamak vb, temelde ikna etmek etkili ve cezbedici bir biçimde kullanma sanatı. Retorik, Batıdaki üç orijinal liberal sanat veya ''trivium`dan (diğerleri diyalektik ve gramerdir) biridir. Terim Fransızca rhétorique'den Türkçeye geçmiştir ki rhétorique Latince vasıtasıyla Yunanca rhētorikē (tekhnē), "retorik sanatı"ndan türemiştir. Rhētorikē ise rhētōr "hatip"ten gelmektedir.
kopyala-yapıştır kaynak: www.turkcebilgi.com

Retorik ya da eski ismiyle Belâgat, etkileyici ve ikna edici konuşma sanatı. Sözcük güncel kullanımda "etkileyici ve ikna edici olmakla beraber içtenlikten veya anlamlı içerikten yoksun lisan" anlamında da kullanılır. Kavram Yunanca rhētorikos (ῥητορικός) "hitabet" kavramından türemiştir. Antik Yunanistan'da MÖ 5. yüzyılda Sokrates çevresindekiler tarafından kullanılmış olan bu kelime, ilk kez Platon’un Gorgias adlı eserinde geçmiştir.

Retoriğe felsefede, edebiyatta, siyasette, hukukta, doğal dilde, bilim dışı akıl yürütmede, fikirde, güzel konuşmada ve örtülü ifadelerde rastlanır. Farklı disiplinlerdeki anlamları her zaman birebir örtüşmez.

Retoriğin olabilmesi için üç temel öge gereklidir: Bir söylevci, bir dinleyici ve bunların düşündüklerini ve görüşlerini iletebilmelerine aracılık eden bir dil

Retorik, bir konu üstünde bireylerin farklılığı tartışmalarıdır. Retorik aracılığıyla, benzerlik, farklılık, kendimizin veya başkasının benzerliği, bunları donduran toplum, bunları yasallaştıran ve kimi zaman sarsan siyaset, bunların içlerinde dalgalandığı psikoloji ve ahlak tartışılır. 

Retorik, bireyler arasındaki benzerlik ve farklılıklar üstünde durur ve mesleğini somutlaştıran özel, kesin sorular aracılığıyla bu sorunu işler. Retorikle insanlara, onların durumlarına, onlarda bulunduğunu sandığımız özelliklere, onlarda bulunmasını istediğimiz ya da reddettiğimiz özelliklere hitap ederiz.

Retoriğin 3 Logos, Pathos ve Ethos boyutu vardır;
Ethos: Ben simgesi, karakter, yaşam ve amaç tercihidir. Ethos hatiptir, daha doğrusu hatibin erdemidir. Söylevcinin mesleği ya da sosyal kökeni ne olursa olsun ahlaken herkese örnek olması gerekir. Ethos, Latince mores (ahlak) anlamındadır. Yani güzel konuşan kişi ahlaksal yetiye sahip olmalıdır. Söylevci tartışma yaratan ve üstünde tartışılan sorulara cevap vermesi gereken kişidir. Söylevci karşı karşıya bulunduğu sorunsala göre kendisini gizler ya da gösterir; silinir ya da çarpıcı biçimde sergiler. Temkinlidir veya öyle görünür. 
Pathos: Söylevcinin kandırmak, razı etmek, heyecanlandırmak ya da büyülemek istediği dinleyiciyi niteler. Pathos dinleyicinin duygulanımıdır. Ethos cevaplara gönderme yapar, Pathos ise soruların kaynağıdır. Yani dinleyici çekingendir; kendi duygularının ve söylevcinin etkisinde kalır. 
Logos: Dinleyici ve söylevciyi kendi kurallarına bağlar. Dinleyiciyi güçlü kanıtlarla ikna eder ve güzel üslubuyla onun beğenisini kazanır. Soruları ve cevapları farklılıklarını koruyarak açıklayabilmedir.

Retorik, kendi içinde bir bilgi bütünü oluşturmaktan çok kendi dışındaki bir nesneye, düşüncenin gerçeklikle, önermelerin verili bir olguyla uyuşmasına yani doğruluğa (aletheia) erişme yolu, yordamıdır. Retoriğin nesnesi olan doğruluk türü bilimsel tanıtlamayla (Latince, demonstratio) doğruluğu bilinen öncüllere dayanarak yapılan çıkarımla gösterilemez; konuşanla dinleyeni ortak varsayımlar temelinde buluşturan olası öncüllere dayalı çıkarımla ancak yaklaşık olarak betimlenebilir. Antik retoriğin kurucu ilkesi bu yüzden, doğruluğun zorunlu olarak ancak belli koşullarda, belli kişiler içinde geçerli olduğu biçimindedir.

Retoriğin Tarihçesi: 
Antik Yunan toplumu sözlü kültürün egemen olduğu bir toplumdu. Hukuk, eğitim, siyaset, felsefe konuşmaya dayanır. Antik Yunanların doğal bir konuşma yeteneğine sahip oldukları söylenebilir. Nitekim daha Homeros'ta kahramanların olağanüstü söylevleriyle meclislerde ve toplantılarda halkı etkilediklerini görüyoruz. Fakat anlık bir ilhamla doğan ve iz bırakmadan kaybolan bu söylev ile söylevcinin hiçbir şeyi tesadüfe bırakmadan belirli bir düzene göre hazırlayıp yaptığı konuşmalar, yani edebi bir tür halindeki söylev ancak 5.yüzyılın sonlarına doğru ve özellikle 4. yüzyılda gelişmiştir. Yani söylev bu çağda henüz doğal bir yetenek halindedir. MÖ 5. yüzyıla kadar bir konuşmayı belli bir düzen göre hazırlamayı, özenle seçilmiş kelimeleri kullanarak sonuca varmayı öğreten bir söylev doktrini yoktu.

Retorik kuramının doğuşu doğrudan demokrasiyle bağlantılıdır. Atina’nın siyasal, hukuksal yapısı retoriğin ortaya çıkması için uygun bir ortamdır. Özellikle MÖ 5. yüzyıl Atina'sında tüm yurttaşlar askeri görev dışında, yargıçlık gibi her türlü kamu görevini kısa süreli dönüşümlü olarak üstleniyorlardı. Her özgür yurttaş halk meclisinin doğal üyesidir, kenti ilgilendiren her türlü sorunla doğrudan ilgilenir. Bir dava açılacağında önce şikâyet kamu görevlisine iletilir ardından halktan kurulu bir jüri önünde davalı ile davacı doğrudan konuşarak jüriyi ikna etmeye, yanlarına çekmeye çalışırlar; davayı yürütecek bir savcı ya da savunmayı üstlenecek bir avukat yoktur. Davalı kendini savunmak durumunda olduğundan dolayı, kendini daha iyi savunabilmek için belli bir konuşma yetisine sahip olmalıdır. Böylece konuşma yetisine sahip olanlar sivrilip önder olabilir. İşte böyle bir ortamda retorik zamanla sanat haline gelebilmiştir.

Demokrasilerde doğru ile yanlış kavramlarının içeriğinin belirlenmesi bir buyruğun konusu olmaktan çok bir toplumsal uylaşımın (Latince; consensus) sonucudur. Diktatörlükte retorik gereksizdir. Çünkü kişinin inanmak dışında bir seçeneği yoktur. ‘Özgür’ biri seçebilir, seçiminin sonucuna gönüllü olarak katlanır.

Retorik, antik dünya demokrasisinin desteği, yardımcısı olmuştur. Retoriğin tarihsel evriminde iki önemli sonuç doğmuştur: Demokrasilerde retorik özgür bir konuşmanın altında yatan törel ilkeleri altüst edebilir, retorik retoriği yıkabilir, yıkmıştır da; Öte yandan uygun ‘doğru’ retoriği oluşturma yolunda harcanan çabalar özgür konuşmanın en çok tehlikeye düştüğü dönemlerde gündeme gelmiştir.

Retorik türünün edebi bir nitelik kazanması ve gelişmesi Atina’da olmuştur. Atina bu gelişme için çok uygun bir ortamdı. Çeşitli siyasi sorunlar halk meclislerinde incelenirdi ve bütün vatandaşların söz alma hakkı vardı. Özel davaların bakıldığı mahkemelerde ise vatandaşlar kendilerini savunmak zorundaydı. Bunların dışında siyasi veya hukuki amaçlı olmayan bir söylev türü daha vardı. Buna örnek olarak, vatan uğruna savaşırken ölmüş olan kahramanların övüldüğü konuşmaları verebiliriz. O halde Atina’da retorik üç tür haline gelmiştir: Adli (hukuki) söylev, Siyasi söylev ve Serilmeme söylevi.