Güncel Anlamda DİYALEKTİK: Akıl yürütme yoluyla araştırma ve doğrulara ulaşmaktır.
Bir tez veya görüşü, onun mantıksal sonuçlarını incelemek yoluyla çürütme yöntemi veya gerçeklik ile gerçekliğin çelişmelerini incelemeye, aşmaya yarayan yolları arayan, akıl yürütme yöntemidir. Aklın, deneyime aşkın nesneleri konu alırken, deneyimin sınırlarını aştığı zaman düştüğü çelişkilerin dikkate alınarak eleştirilmesi anlamına gelir. Modern zamanda bir tezle antitezden, söz konusu iki karşıtın bir senteze varmak üzere gelişmesini gösteren varlık ve düşünce kanunu olarak ortaya çıkmıştır. Etimoloji bakımından diyalektik, tartışma demektir.
Konuşma anlamına gelen dialektikos: Müzakere anlamındaki dialegomaiden türemiştir. Dia- arasında ve logos- konuşmak, akıl etmek sözcüklerinden türemiştir.
FELSEFEDE DİYALEKTİK: Diyalektikten ilk bahseden Efesli Herakleitos’tur (MÖ 535?-475). M.Ö. 500 yıllarında Anadolu’da, sürekli dönüşüm yasasını bulmuştur. Herşeyin sürekli olarak değiştiğini ve sonsuz bir süreç halinde aktığını görmüştür. Doğadaki zıtlıkların birliğini keşfeden Herakleitos’tur.
Elealı Zenon (MÖ 490-430), zamanındaki göreliliği yıkmak için diyalektiği kullanmıştır. Sofistler siyasette başarı sağlamak isteyenlere diyalektik öğreterek halkı kandırma aracı olarak algılanmasına yol açmışlardır. Düşünceleri mantıksal olarak çürütmekte diyalektik kullanmışlardır. Tabi söylemek gerekir ki o zaman bu sözcük "tartışma" anlamına daha yakın kullanılmaktadır. Daha sonraları soyut düşünceye ulaşmak için tikel örneklerden yola çıkılarak sürdürülen akıl yürütmeye dayalı araştırma yöntemi olarak algılanmıştır.
Doğa filozoflarından Parmenides (MÖ. 515-460), değişim olgusunu reddederek onun yerine kendi kendisiyle aynı kalan, değişmeyen varlık anlayışını koymuştur. Varlık eğer değişirse var olamayan bir şey haline gelir. Parmenides son derece net ve kesin bir biçimde sadece var olan bir şeyin düşünülebileceğini, var olmayan bir şeyin ise düşünülemeyeceğini ileri sürmüştür. Parmenides’e göre akıl bize gerçeği, duyu verileri ise sanıyı verir. Zenon da ortaya koyduğu paradokslarla (çelişkilerle) Parmenides’i bu noktada desteklemiştir. Bu paradokslarda, çokluğun ve değişimin varlığını ileri sürenlerin görüşlerinden saçma ve kabul edilemez sonuçlar çıkarması nedeniyle diyalektik bir işleyiş mevcuttur.
Sokrates (MÖ. 469-399), çarşıda pazarda dolaşarak insanlara doğruları buldurmayı amaçlıyordu. Hiç dikte etmiyordu. Beyanat vermek yerine insanların doğruları bulmasını istiyordu. Bunun için de diyalektik (tartışma) yöntemini kullanıyordu. Kendisi doğruları buldurma şekline "doğurtma" diyordu. Tartışma yoluyla gerçeklerin tarifini yapmaya çalıştı.
Platon'da diyalektik, erken Sokratik diyaloglarda da uyguladığı tartışma yöntemidir. Kendi diyalektik sistemini oluşturmuştur. Sokrates Platon’daki olumlu diyalektik algısında etkilidir. Platon'a göre diyalektik, doğru bilgilere ulaştıracak varsayımları çıkış noktası alarak ilkeye yükselme yöntemlerinin incelenmesidir. İdeaları ve bunların aralarındaki ilişkileri kavramayı sağlayan düşünce etkinliğidir. Varsayımlar ilke değil dayanak olmalıdır. Varsayımların üzerinde bütün idesine yükselip, genel bir kavrama varılır.
Fransız filozof Descartes (1596-1650), diyalektiği laf kalabalığına benzetmiş ve manipülasyon (yönlendirme) olduğunu söylemiştir.
Alman filozof Immanuel Kant (1724 - 1804), diyalektiği "yanlış düşünme mantığı" ve "yanlış çıkarımlar öğretisi" olarak betimler ve olumsuz bir etkinlik olduğumu söyler. Ona göre diyalektik görüntüler diyarının sanatıdır. Gerçeklikte yeri olamaz.
Alman filozof Friedrich Hegel (1770-1831), çağdaş diyalektiğin kurucusudur. Dönemindeki diyalektiği tümüyle etkilemiştir. O'na göre her şey kendi zıttıyla gelir; her şey kendiyle çatışır. Bunların temel yasalarını bulmalıdır. Hegel bunları belirlemeye çalışır. Düşünceyi maddenin özü kabul eder. Tanrı'yı bilimsel hipotezlerinde (varsayımlarında) kullanmaya çalışır. Hegel, karşıtların ve çelişiklerin sentezine (bileşenine) diyalektik der. Buna göre diyalektiğin başlangıçtan beri iye (sahip) olduğu temel özelliklerin tez ve antitez olduğu görülmektedir. Bu iki kavram hem karşıt hem de çelişik olgularda bulunabilir. Prusya Devleti (1713-1867 yılları arasında kendine Prusya Krallığı adını veren Alman devleti) ve metafizik takıntıları olmasa O'nun hizmetleri zamanını aşabilirdi. Bugün ancak döneminin koyu bir idealistidir.
Materyalist bir filozof olan Karl Marks (1813-1883) ve arkadaşı Friedrich Engels (1820-1895) Hegel’le ahlakçı filozof Feuerbach’ı sentezledi. Çağdaş diyalektiğin temelleri atıldı. Hegel de, Marx da hareketin temelinde çelişme olduğuna inanıyordu. Temel gerçek, tüm olumsuzluklar veya olumsuzluğun bütünüdür. Sistemi anlamak için soyut ilişkileri soyut kavramlarla incelemek ve oradan maddi unsurlara inmek gerekir. Hegel için bu bütün fikir bütündür. Marx’ta ise bütün, tarihtir. Olumsuzluklar (antitezler), tarihi harekete geçiren çelişmelerdir. Bunların esası sınıf çatışmasıdır. Bu çatışmalar olumsuzluğun olumsuzlanması, yani tez-antitez savaşının bir sentezde son bulmasıyla çözümlenir. Bu çözümün adı da devrimdir. Devrim olması için insanların temel çelişmeyi görmeleri gerekir.
Engels: diyalektik “dış dünyada ve insan düşüncesindeki hareketin genel yasalarını inceleyen bilimdir” der.
Diyalektiğin gelişmesinin bilimlere bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Buna karşılık, diyalektik yöntem bilimlerin genel yöntemi durumundadır.
kopyala-yapıştır kaynak: www.dmy.info/diyalektik-nedir/