Aristoteles (Aristo Yunanca: Ἀριστοτέλης Aristotelēs; MÖ. 384 - 322)
Antik Yunan filozof.
Aritoteles adının Türk Dil Kurumu'nun yabancı özel adların yazılışı kuralına göre Arapça ve Farsça eserlerden yapılan çeviriler ile Türkçeye yerleştiği Aristo şeklinde yazılması önerilse de her iki ad da Türkçe akademik kaynaklarda yaygın olarak kullanılmaktadır.
Antik Yunan filozof.
Aritoteles adının Türk Dil Kurumu'nun yabancı özel adların yazılışı kuralına göre Arapça ve Farsça eserlerden yapılan çeviriler ile Türkçeye yerleştiği Aristo şeklinde yazılması önerilse de her iki ad da Türkçe akademik kaynaklarda yaygın olarak kullanılmaktadır.
Platon ile Batı düşüncesinin en önemli iki filozofundan biri olarak görülür. Fizik, gökbilim, ilk felsefe, zooloji, mantık, siyaset ve biyoloji gibi konularda pek çok eser vermiştir.
Aristoteles, Ege Denizi'nin kuzeyinde bulunan Stageria'da doğmuştur. O dönemde, Stageria'da İyon kültürü egemendir ve Makedonyalı'ların buraları istila etmeleri bile bu durumu değiştirmemiştir. Bu nedenle Aristoteles'e bir İyonya filozofu denilebilir.
Annesi hakkında adından başka hiçbir şey bilinmemektedir; babası Nicomaihos, hekimdir ve Makedon Kral Amyntus'un (M.Ö. 393-370) hekimliğine getirildiğinde, ailesi ile birlikte Stageria'dan Makedonya'nın başkentine taşınmıştır. Aristoteles burada öğrenim görmüş ve savaş yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgiler ve deneyimler edinmişti. Bir taraftan İyon ve diğer taraftan Makedonya etkileriyle biçimlenmiş ve gençliğinde, ilgisini daha çok tıp üzerinde yoğunlaştırmıştı. 17 yaşına geldiğinde öğrenimini tamamlaması için Atina'ya gönderilen Aristoteles, hayatının 20 yılını (M.Ö. 367-347) burada geçirdi. Atina'ya gelir gelmez, Platon'un öğrencisi olarak Akademia'ya girdi ve hocasının ölümüne kadar burada kaldı. Platon, sürekli olarak çekiştiği bu değerli öğrencisinin zekasına ve enerjisine hayran kalmış ve ona Yunanca'da akıl anlamına gelen Nous adını vermişti. Atina'da kaldığı süre içerisinde Aristoteles, başka hocaları da izledi ve Agora'da politik dersler aldı.
Platon MÖ 347'de öldüğünde, Akademeia'nın başına ardılı olarak yeğeni Spevsippos'u atamıştır. Antik Çağ'dan itibaren yaşamöyküsü yazarları Platon'un bu seçiminin Aristoteles'in Akademeia'yı terk etmesinin asıl nedeni olarak görürler. Aristoteles'in en azından Spevsippos'a karşı kalıcı bir garez duyduğunu biliyoruz. Aynı yıl, belki de ustasının teşvikiyle, Platon'un öğrencisi Xenocrates ve daha sonra halefi olacak bitki biyologu Theophrastus ile bugün Biga Yarımadası olarak anılan Troas bölgesindeki Assos kentine gider. Orada Atarneus Tiranı Hermias'ın siyasî danışmanı ve dostu olur. Aynı esnada, özgünlüğünü daha o zamandan belli eden bir okul kurar. Bu okuldaki girişimleri arasında yaşambilim üzerine çalışmaları yer alır. 345-344 yıllarında, belki de Theophrastos'un daveti üzerine, komşu Lesbos (Midilli) adasının Doğu kıyısındaki Mytilene (Midilli) kentine varır. 343'te Pella'daki (Bugün Ayii Apostili) Kral Makedonyalı Philippos'un sarayına, oğlu İskender'in eğitimini üstlenmek üzere çağırılır. 341 yılında Perslerin eline düşen Hermias'ın feci sonunu Pella'da öğrenir, anısına bir ağıt düzer. Gerek Pella'da ikamet ettiği sekiz senelik dönem, gerek eğitmenlik vazifesinin içeriği hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Philippos'un ölümüyle MÖ. 335'te İskender tahta geçer. Aristoteles Atina'ya dönüp Akademeia'ya rakip olacak
Başka bir okul kurmaya karar verdi ve bu maksatla kentin batısında bulunan ve Apollon Lyceios'un (Kurt Tanrı) anısına ayrılmış olan ormanlık alanı seçti. İşte bugün de kullanmakta olduğumuz Lise adı, bu Lyceios'tan gelmektedir.
Lyceum (Bilinen ilk lise olarak kabul edildiği gibi bu günkü Lise kelimesinin de atasıdır) ya da diğer adıyla Peripatos'u (öğrencileriyle içinde dolaşarak tartıştıkları bir tür çevresi sütunlarla çevrili avlu ya da galeri) kurar. Lyceumlulara verilen Peripatetikoi adı buradan geliyor. Burada on iki sene ders verir. MÖ. 323'te Büyük İskender'in bir Asya seferi esnasında ölmesi üzerine Atina'da Makedon karşıtı bir tepki dalgası peydah olduğu vakit, aslında Makedonculuk zannı taşıyan Aristoteles'e karşı, dine saygısızlık davası açılması söz konusu olur. Bir ölümlüyü "Hermias"ı anısına bir ilâhi yazarak ölümsüzleştirmekle itham edilir. Bunun üzerine Aristoteles, Sokrates'in yazgısını paylaşmak yerine Atina'yı terk etmeyi seçer: kendi deyişiyle, Atinalılar'a "felsefeye karşı ikinci bir suç işlemeleri" fırsatını tanımak istemez. Annesinin memleketi olan Eğriboz (Evboia) adasındaki Helke'ye (Khalkis) sığınır. Ertesi yıl MÖ. 322'de, altmış üç yaşında hayatını kaybeder.
Aristoteles'in Metodolojisi (yöntembilimi):
Aristoteles felsefeyi özler üzerinden tanımlar. Felsefeyi, "varolanın evrensel özünün bilimi" olarak tanımlar. Platon ise felsefeyi "idea'ların bilimi" olarak tanımlamıştır. Platon'a göre "idea"lar varolanın temelidir. Hem Platon hem de öğrencisi Aristoteles, felsefeyi evrensel (tümel: bütüne ait olan) olanın bilgisi olarak görürler; ancak Aristoteles evrensel olanı (tümel: bütüne ait olan) varolanlar (tikel: 'az'a ait olan) içinde bulup buna öz derken, Platon evrenseli varolan nesnelerin dışındaki 'idea'larda görmüştür. Aristoteles için felsefi metod, varolan tikel fenomenlerden çıkarak, onları aşıp, özlerin bilgisine varmak olarak tanımlanabilir. Platon için ise felsefi metod, evrensel idea'ların bilgisinden yola çıkarak bu idea'ların dünyadaki kusurlu taklitlerini yorumlamak olarak görülür. Aristoteles'in terminolojisinde doğa felsefesi terimi doğal fenomenlerin (Hareket, ışık, fizik kuralları gibi) incelenmesi için kullanılır.
Yüzyıllar sonra bu konular bilimsel yöntemle incelenerek modern bilimin temelini oluşturacaktır.
Aristoteles, felsefeyi metafizikten ayrı bir alan olarak görür. Daha geniş bir anlamda, Aristoteles felsefeyi akıl yürütme ve bilim ile bir görür. Ancak Aristoteles bilim derken bunu bugün bizim anladığımızdan farklı anlamda kullanır. "Bütün bilimler (dianoia: düşünce) ya pratiktir, ya poetik (şiire özgü) ya da teorik ()" derken pratik bilim olarak etik ve politikayı, poetik olarak şiir ve güzel sanatların incelenmesini, teorik bilimlerle de fizik, matematik ve metafiziği kasdeder. Daha kesin bir anlamda felsefe tanımı yaparak, Aristoteles felsefeyi "maddi olmayan varlığın bilgisi" olarak tanımlar. Buna "ilk felsefe" der. Mantık, ya da Aristoteles'in kullandığı terimle Analitik (çözümleyici-çözümlemeli), felsefe için öğrenilmesi gereken bir temel oluşturur. Böylece Aristoteles felsefesinin bölümleri şu şekilde oluşur:
1. Mantık: Aristoteles’ten önceki felsefede ilkin doğa, sonra insanla ilgili pratik sorunlar araştırılmış, Platon bunlara bir de dialektiki (idea öğretisi, metafizik) katmıştı. Böylece beliren üç sorun alanının başına, Aristoteles şimdi yeni bir bilimi koyar: mantık (Logikos: akıl yürütme). O'na göre, bu üç alanda incelemelere girişmeden önce, bilimin ne olduğu ve yapısı üzerinde bir araştırma, bilimsel düşüncenin formları ve kanunları üzerinde bir öğreti gerektir. Aristoteles bu başlangıç denemelerini mantığında bir sistem halinde işleyip geliştirmiştir. Bundan dolayı O'na "mantığın kurucusu" denir.
2. Teorik Felsefe (fizik, matematik ve metafizik)
3. Pratik Felsefe (etik ve politika)
4. Poetik Felsefe (şiir ve güzel sanatların incelenmesi)
Çalışmaları:
Aristoteles'in matematik bilgisi araştırmalarına yeterli olacak düzeydeydi. Bilimleri matematik, fizik ve metafizik olarak üç bölüme ayırırken, Platon gibi, matematiğe (yani aritmetik, geometri, astronomi ve müzik bilimlerine) öncelik tanımıştı; ancak uygulamalı matematikle ilgilenmiyordu. "Eşit şeylerden eşit şeyler çıkarılırsa, kalanlar eşittir." veya "Bir şey aynı anda hem var hem de yok olamaz (üçüncü durumun olanaksızlığı ilkesi)" gibi aksiyomların bütün bilimler için ortak olduğunu, postülaların ise sadece belirli bir bilimin kuruluşunda görev yaptığını söyleyerek, aksiyom ile postüla arasındaki farklılığa işaret etmişti. Aristoteles'in, süreklilik ve sonsuzluk hakkında yapmış olduğu temkinli tartışmalar, matematik tarihi açısından oldukça önemlidir. Sonsuzluğun gerçek olarak değil, gizil olarak varolduğunu kabul etmiştir. Bu temel sorunlar üzerindeki görüşleri, daha sonra Archimedes (matematikçi, fizikçi, astronom, filozof ve mühendis Arşimet (MÖ 287- 212)) ve Pergeli matematikçi Apollonius (MÖ 262-190) tarafından yeniden işlenip değerlendirilecektir.
Aristoteles, astronomiye ilişkin görüşlerini Fizik (Physica 18 cilt) ve Metafizik (Metaphysica) adlı yapıtlarında açıklamıştır. Bunun nedeni, astronomi ile fiziği birbirinden ayırmanın olanaksız olduğunu düşünmesidir. Aristoteles'e göre, küre en mükemmel biçim olduğu için, evren küreseldir ve bir kürenin merkezi olduğu için evren sonludur. Yer evrenin merkezinde bulunur ve bu yüzden, evrenin merkezi aynı zamanda Yer'in de merkezidir. Bir tek evren vardır ve bu evren her yeri doldurur; bu nedenle evren-ötesi veya evren-dışı yoktur. Ay, Güneş ve gezegenlerin devinimlerini anlamlandırmak için Knidoslu gökbilimci filozof Eudoxos (M.Ö 406-355)'un ortak merkezli küreler sistemini kabul etmiştir.
Acaba Aristoteles bu kürelerin gerçekten varolduğuna inanıyor muydu?
Elimizde buna ilişkin kesin bir kanıt bulunmamakla birlikte, geometrik yaklaşımı mekanik yaklaşıma dönüştürmüş olması, inandığı yönündeki görüşü güçlendirmektedir. De Caelo'da (Gökler Üzerine) yapmış olduğu en son belirlemelere göre, en dışta bulunan Yıldızlar Küresi, yani evreni harekete getiren ilk hareket ettirici, aynı zamanda en yüksek tanrıdır. Metafizik'te ise, Yıldızlar Küresi'nin ötesinde, sevenin sevileni etkilediği gibi gökyüzü hareketlerini etkileyen, hareketsiz bir hareket ettiricinin bulunduğunu söylemiştir. Öyleyse Aristoteles, yalnızca gökcisimlerinin tanrısal bir doğaya sahip olduğuna inanmakla kalmamakta, onların canlı varlıklar olduğunu da kabul etmektedir. Bu evrenbilimsel kuram, Fârâbî ve İbn Sinâ gibi Ortaçağ İslâm Dünyası'nın önde gelen filozofları tarafından da benimsenecek ve Kuran-ı Kerim'de tasvir edilen Tanrı ve Evren anlayışıyla uzlaştırılmaya çalışılacaktır.
Aristoteles'e göre, Evren, Ayüstü ve Ayaltı Evren olmak üzere ikiye ayrılır: Yer'den Ay'a kadar olan kısım, Ayaltı Evren'i, Ay'dan Yıldızlar Küresi'ne kadar olan kısım ise Ayüstü Evren'i oluşturur. Bu iki evren yapı bakımından çok farklıdır. Ayüstü Evren ve burada yer alan gökcisimleri, eterden oluşmuştur; eterin, mükemmel doğası, Ayüstü Evren'e ezelî ve ebedî bir mükemmellik sağlar. Buna karşılık, Ayaltı Evren, her türlü değişimin, oluş ve bozuluşun yer aldığı bir evrendir. Burası, ağılıklarına göre, Yer'in merkezinden yukarıya doğru sıralanan dört temel öğeden, yani toprak, su, hava ve ateşten oluşmuştur: toprak, diğer üç öğeye nispetle daha ağır olduğu için, en altta; ateş ise daha hafif olduğu için, en üstte bulunur. Aristoteles'e göre, bu öğeler, kuru ve yaş ile sıcak ve soğuk gibi birbirlerine karşıt dört niteliğin bireşiminden oluşmuştur.
Varlık biçimlerinin mükemmel olmaları veya olmamaları da Yer'in merkezine olan uzaklıklarına göre değişir. Bir varlık Yer'e ne kadar uzaksa, o kadar mükemmeldir. Bundan ötürü, merkezde bulunan Yer mükemmel olmadığı halde, merkeze en uzakta bulunan "Yıldızlar Küresi" mükemmeldir. Bu mükemmel küre, aynı zamanda Tanrı, yani ilk hareket ettiricidir.
Yapıları farklı olan bu iki evrende, farklı fizik kanunları geçerlidir. "Ayüstü Evren"de bulunan gökcisimleri, taşıyıcı kürelere yapışık oldukları için düzgün dairesel yörüngeler çizerler.
Her tür değişimin yer aldığı "Ayaltı Evren"de ise birbirinden farklı iki tür hareket söz konusudur. Bunlardan birisi doğal, diğeri ise zorunlu harekettir. Zorunlu hareket, bu evrendeki bir nesnenin, örneğin bir taşın, kuvvet uygulanarak doğal yerinden, uzaklaştırılması sonucu oluşan harekettir. Bu harekette uygulanan kuvvet ortadan kaldırıldığında, hareket de ortadan kalkar ve bu defa nesne, ağır olması dolayısıyla, doğal yerine doğru düşer. İşte nesnelerin doğal yerlerine varmak için yaptıkları bu harekete de doğal hareket denir. Doğal harekette, kuvvet nesnenin ağırlığıdır. Aristoteles'e göre, iki tür zorunlu hareket vardır. Hareketi sağlayan kuvvet, bir cisim üzerindeki etkisini, cismin hareketinin her anında sürdürüyorsa, buna sürekli zorunlu hareket, ilk hareketi verdikten sonra kesiliyorsa, buna da süreksiz zorunlu hareket denir.
Ama Aristoteles, kuvvet olmaksızın hareketin de olamayacağına inandığından, (mesela bir taşın fırlatılmasında olduğu gibi) süreksiz zorunlu hareketin oluşabilmesi için, hareket ettiren kuvvetin, ilk hareketin verilmesinden sonra, cismi ileten ortama geçtiği düşüncesini benimsemek zorunda kalmıştır. Ancak Aristoteles'e göre, fırlatılan bir cismin hızı (v), bu cisme uygulanan kuvvetin miktarı (f) ile doğru, cismin içinde bulunduğu ortamın yoğunluğu (d=direnç) ile ters orantılıdır ve v=f:d ve eğer f=a (ağırlık) olursa, v = a:d biçiminde ifade edilebilir.
Aristoteles'in ulaşmış olduğu bu sonuç sonraları iki açıdan eleştirilmiştir:
1. Ortamın direnci, sıfır olduğunda hız sonsuz olacaktır; oysa Aristoteles sonsuz hızı kabul etmez. Kuvvetin dirence eşit olduğu durumda da, Aristoteles'e göre hareket olmaz. Oysa, bu durumda formülden çıkan sonuç 1'dir ve bu hareketin olduğunu gösterir.
2. Hareketi olanaklı kılan ortam, bir taraftan cismi iletirken diğer taraftan durdurur. Oysa bir şeyin aynı anda iki karşıt niteliğe sahip olması olanaklı değildir.
Aristoteles'in oluşturduğu bu fizik ve evren görüşü kendisinden sonra az çok değişime uğramışsa da uzun yıllar egemen olmuş ve Galileo'nun yaptığı çalışmalarla geçersiz hale getirilmiştir. Aristoteles'ten önce de hayvanlar üzerinde araştırmalar yapan bilginler vardı; ama zoolojinin, yani hayvanbiliminin kurucusu Aristoteles olmuştur. Aristoteles, hayvanlar üzerinde yapmış olduğu gözlemlerden çıkarmış olduğu bulguları, Historia Animalium (ya da De anima) (Hayvanlar Üzerine Araştırmalar), De Partibus Animalium (Hayvan Bedeninin Bölümleri Üzerine), De Motu Animalium (Hayvanların Hareketi Üzerine), De Incessu Animalium (Hayvanların Yürüyüşü Üzerine), Parva Naturalia (Doğa Üzerine Notlar) ve De Generatione Animalium (Hayvanların Oluşumu Üzerine) başlıklı eserlerinde topluyor.
Aristoteles, çalışmaları sırasında karşılaştırma yöntemini izlemiş ve bulguları belirlerken benzerliklerden ve farklılıklardan yararlanmıştır. Hayvanları, yaşamış oldukları çevre içerisinde inceleyen Aristoteles, Plinius'tan oldukça farklı bir tutum içerisindedir; sadece gözlem sonuçlarından yararlanmış ve önceki yapıtlardan derlemiş olduğu bulguları, kendi gözlemleri ile denetlemeyi ihmal etmemiştir. Rivayetlere güvenmemiş ve fil gibi, çok iyi tanımadığı hayvanlardan asla söz etmemiştir.
Hayvanları, kırmızı kan içerenler ve içermeyenler olmak üzere iki sınıfa taksim etmiştir:
I. Kırmızı Kanlı Olanlar (Sanguineous)
a. Doğuran dört ayaklılar; bütün memeli hayvanlar bu guruba girmektedir; bunlara yarasalar ve yunuslar da dahildir.
b. Yumurtlayan dört ayaklılar; bunlara kertenkele, kaplumbağa ve timsah dahildir.
c. Kuşlar ayaklarına göre sekiz alt gruba ayrılmıştır. Bu sınıflama onların ayak şekillerine ve beslenmelerine dayanılarak yapılmıştır.
d. Balıklar ise iskeletlerine göre iki kısma ayrılmıştır: Kemik iskeletliler ve kıkırdak iskeletliler.
II. Kırmızı Kanlı Olmayanlar (Anaima)
a. Yumuşak vücutlu omurgasızlar.
b. Bir dış iskeletle kaplı olan yumuşak omurgasızlar.
c. Sert bir dış kabukla kaplı yumuşak omurgasızlar.
d. Böcekler; bunlar da sekiz kısma bölünmüştür.
Aristoteles, buradaki sekiz gruptan her birine kapsamlı cins (genus) ve onların alt bölümlerine ise cins veya tür adını vermiştir.
• Aristoteles'in Mantık Yazıları:
Organon (Yunanca: Ὄργανον, anlamı: alet, araç, organ), Aristoteles'in 6 ciltlik klasik mantık üzerine olan kitap serisi. Organon ismi daha sonraları Aristo'nun izleyicileri olan Peripatetik'ler (Peripatetik: Aristoteles'in yorumcularına verilen isim) tarafından verilmiştir.
1. Kategoriler (Categoriae): Kategoriler ya da Yüklemler Aristoteles'in Organon adı altında derlenen mantık ile ilgili metinlerinden biridir. Eser 15 bölümden oluşan kısa bir metindir. Metin eş-adlılık, ortak-adlılık ve yan-adlılık tanımlamalarıyla başlayarak, tasımda kullanılması amaçlanan terim türlerinin özelliklerini inceler.
2. Önermeler Üzerine (Perihermenias): Aristo burda 14 başlıkta önermeleri açıklamaya çalışır. Önermelerin doğru veya yanlış sonucu veren ifade biçimleri olduğunu ve önermelerin hiçbir sonuç vermeyen (istekler gibi) ifade biçimlerinden nasıl ayrılacağını açıklar. Özellikle karşıt önerme çiftleri belirlemeye çalışır. Olumlu, olumsuz, genel ve özel önermeler arasındaki ilişkileri açıklar. Bu metin Aristo'nun dil felsefesine en önemli katkılarından biridir.
3. Birinci Analitikler (Analytica Priora): Aristo'nun kıyas yöntemi bu eserde açıklanır. İki gözlem ya da bilgiden nasıl bir tümevarımsal sonuç çıkarılabileceği ve geçerli kıyas biçimlerinin neler olduğu açıklanır.
4. İkinci Analitikler (Analytica Posteriora): Aristo, birinci analitiklerde temellendirmenin salt formel yanını, yani kıyası incelerken, önermelerin gerçeklik konusundaki bilgisel değerleri ile ilgilenmez. İkinci Analitikler bilginin temel öğelerine değinerek bu yanlara da girer. Tanımlama, bilimsel bilgi ve kanıtlama gibi konularla bu eserinde uğraşır. Farabi'ye göre bu eserde ele alınan Burhan (kanıtlama) mantık felsefesindeki en üst ve önemli yeri oluşturur.
5. Topikler (Topica): Bu eser diyalektik akıl yürütme ile ilgilidir. Geçerli argümanlar oluşturma, mutlak olandan çok olası sonuç çıkarmalar gibi konularla ilgilenir. İslam felsefesinde ise Cedel adıyla anılır. Buradaki akıl yürütmeler genel kabul görmüş fikirlerden yol çıkarak yapılan akıl yürütmelerdir. Topiklerde ele alınan 5 meşhur kavram vardır. (Bunları "Kategoriler"de işlenen 10 kategori ile karıştırmamak gerekir.) Bunlar; horos (tanım), genos (cins), diaphora (fark), idion (özellik), sumbebekos (ilinti).
6. Sofistik Deliller (Peri Sophistikon Elegkhon): Mantıksal safsatalar üzerinde durur ve Aristo'nun diğer bir eseri olan Retorik'e bir geçiş yapma olanağı sağlar. "İkinci Analitikler"de işlenen kanıtlama "Sofistik Deliller" ve "Retorik" için bir uygulama alanı tespit eder.
Aristoteles'in Doğa Yazıları:
— Evren Üzerine (De Mundo)
— Fizik (Physica - 8 cilt)
— Gökyüzü Üzerine (De Caelo - 4 cilt)
— Metoroloji Üzerine (Meteorologica - 4 cilt)
— Ruh Üzerine (De Anima - 3 cilt)
— Kısa Doğa Yazıları (Parva Naturalia)
• Duyular Üzerine (De sensu et sensibilibus)
• Bellek ve Anılar Üzerine (De Memoria et Reminiscentia)
• Uyku ve Uyanıklık Üzerine (De Somno et Vigilia)
• Düşler Üzerine (De Insomniis)
• Uykuda Kehanet Üzerine (De Divinatione per Somnum)
• Uzun ve Kısa Hayat (De Longitudine et Brevitate Vitae)
• Gençlik ve İhtiyarlık Üstüne (De Iuventate et Senectute)
• Yaşam ve Ölüm Üzerine (De Vita et Morte)
• Nefes Alma Üzerine (De Respiratione)
— Hayvanların Tarihi Üzerine (Historia Animalium - 10 cilt)
— Hayvanların Kısımları Üzerine (De Partibus Animalium - 4 cilt)
— Hayvanların Hareketi Üzerine (De Motu Animalium)
— Hayvanların Gelişimi Üzerine (De Incessu Animalium - 10 cilt)
— Hayvanların Oluşumu Üzerine (De Generatione Animalium)
— İkincil Yazılar (Opera Minora)
• Renkler Üzerine (De Coloribus)
• Duyulan Şeyler (De Audibilibus)
• Fizyognomikler (Physiognomonica)
• Bitkiler Üzerine (De Plantis)
• Muhteşem Duyumlar (De Mirabilibus Auscultationibus)
• Mekanik (Mechanica)
• Görünmez Çizgiler Üzerine (De Lineis Insecabilibus)
• Rüzgârların Yerleri ve Adları (Ventorum Situs)
• Melissos, Ksenofanes ve Gorgias Üzerine
— Sorunlar (Problemata)
— Doğa Cetveli (Scala Naturae)
Fiziksonrası-Varlıkbilim Yazıları:
Metafizik (Metaphysica - 12 cilt)
Etik ve Politika Üzerine Yazıları:
— Ekonomi (Oeconomica - 2 cilt)
— Büyük Etik (Magna Moralia - 2 cilt)
— Nikomakhos Etiği (Ethica Nicomachea - 10 cilt)
— Atinalı'ların Anayasası (Athenaion Politeia)
— Eudemos Etiği (Ethica Eudemia - 7 cilt)
— Erdemler ve Erdemsizlikler Üzerine (De Virtutibus et Vitiis Libellus)
— Politika (Politica - 9 cilt)
Estetik Üzerine Yazıları:
— İskender'e Retorik (Rhetorica ad Alexandrum)
— Retorik (Ars Rhetorica - 3 cilt)
— Şiir (Ars Poetica)
kopyala-yapıştır kaynak: derleme-toplama... çok fazla link vardı... ipin ucunu kaçırdım!