16 Ekim 2015 Cuma

PLATON (Aristokles - Eflatun / Plátōn; MÖ. 427 - MÖ. 347)


Aristokles - Platon - Eflatun (Yunanca: Πλάτων, Plátōn; MÖ 427 - MÖ 347)
Antik Yunan filozofu

Platon ya da İslam dünyasında Eflatun adı ile bilinen, Antik klasik Yunan filozofu, matematikçi ve batı dünyasındaki ilk yüksek öğretim kurumu olan Atina Akademisi'nin kurucusu. Bu akademi aynı zamandan günümüzdeki modern üniversite oluşumunun başlangıcı olarak da kabul edilir. Platon, 20 yaşından itibaren ölümüne kadar yanından ayrılmadığı Sokrates'in öğrencisidir. Öğrencisi Aristoteles ile birlikte bilim ve Batı Felsefesi'nin temellerini attı. Sokrates'e dair bilgilerin çoğu Platon'un diyaloglarından edinilmiştir. Asıl adı Aristokles olan düşünür, geniş omuzları ve atletik yapısı sebebiyle, Yunanca Platon (geniş göğüslü) lakabı ile anıldı ve tanındı.

Kırklı yaşlarında Güney İtalya’ya yaptığı seyahate dek eserleri büyük ölçüde hocasının etkisi altındaydı. Sokrates'in demokrasi yanlılarınca idam edilmesi Platon’un siyasetten uzaklaşıp kararlı bir demokrasi düşmanı oldu. M.Ö. 387/388 tarihlerinde Atina’da Akademia isimli bir okul açarak düzenli eğitime başladı. Aristoteles ile olan ilişkisi de bu çatı altında gerçekleşti. Ölümüne dek Akademia’da ders vermeyi sürdürdü. 

Platon'un felsefesini, beş önemli teori içerisinde toplamak mümkündür. Bunlar, "bilgi", "idealar", "ruhun ölümsüzlüğü", "evrendoğum" (Cosmogonie, Cosmogony - Evren'in oluşumunu inceleyen bilim dalı) ve "devlet" ile ilgili kuramlarıdır. Platon, bütün hayatı boyunca hocası Sokrates'den edindiği ilham ile gerçek bir ahlakçı olarak kalmış, bütün bu teorileri, etik ağırlıklı görüşlerle irdeleyerek geliştirmiştir. Sokrates ve Platon'a göre felsefenin ana gayesi, insanın mutluluğu ve yetkin hayatının teminidir. Yetkin bir hayat, ancak erdemli yaşamakla elde edilebilir. Erdemin temeli "bilgi", özü "idealar kavramı", gerekçesi "evrendoğum", güvencesi "ölümsüzlük", hayatî sığınağı "devlet"tir.

Platon’un Bilgi Anlayışı:
Platon’a göre ölümsüz ruh, bu yaşamından önce ideaların bilgisini edinmiştir ve bu yüzden bilgi, zaten mevcut olan bir bilginin anımsanmasından ibarettir. Ama bu anımsamanın gerçekleşebilmesi, sistemli biçimde yürütülen bir diyalektik süreçle mümkündür. Diyalektik yöntem, başlıca iki faaliyete dayanır; "Dağınık kavramları genel bir tanım doğrultusunda toplamak" ve "düşünceyi tabi eklem yerlerinden ögelerine ayırmak." Platon bu iki faaliyetten ilkini "toplama", ikincisini "ayırma" diye adlandırır. 
İlkinde, tanımı yapılmaya çalışılan şeyin tüm örneklerini eş ölçüde açıklayabilecek genel bir tanıma ulaşmak esas alınır. 
İkincisinde ise daha fazla çözümlenemeyecek, bölünemeyecek yalın ve temel birimlere ulaşmak amaçlanır. 
Diyalektik yöntem, insanları bilgide basamak basamak yükselten ve iyi ideasının kavranması ya da temaşa edilmesi ile nihayetine ulaşan bir süreçtir. İnsan, örneğin önce tek tek şeyleri sever, sonra bunların arasındaki ortak nitelikleri keşfeder ve son aşamada güzelin kendisine, yani güzel ideasına ulaşır (Symposium). Ruhun adım adım yükseldiği "diyalektik yürüyüşün" (Devlet) nihai noktası budur. Devletteki bölünmüş çizgi benzetmesiyle bilginin nesneleri arasında hiyerarşik bir sıralama yapılır. En altta yansımalar, gölgeler ve bunlara ait inanç bilgisi, onun üstünde doğa ve insan yapımı şeylerin dünyası ve buna ait olan tahmin bilgisi, onun üstünde sayılar ve geometrik şekillerin dünyası ve buna ait episteme (bilgi) bilgisi ve en üstte ise saf aklın alanı olan idealar ve onlara ait kesin bilgi gelir. En üstte ise iyi ideası yer alır. 
Platon Mağara Alegorisi ile insanların diyalektik süreç yoluyla mağaradan gerçek güneşe yönlendirilmeleri ülküsünü en özlü biçimde ifade etmiş olur.

Platon’un Mutluluk Ahlakının Genel Özellikleri ve Erdem Anlayışı:
Platon, mutluluğu insan ve toplum için nihai amaç olarak görmekteydi. Ahlak anlayışı da mutluluğun elde edilmesi amacına yönelmişti. O'na göre mutluluğu sağlayan şey iyilik; iyiliği sağlayan şeyse erdem, doğruluk ve adaletti. Platon, erdemi ruhun düzeni olarak tanımlamaktaydı. O'na göre yalnızca ruh değil, kendisinde bir erdem bulunduğundan söz edilebilecek olan her şeyin erdemi düzeninden gelmekteydi. 
Mutluluğun Eski Yunanca'daki karşılığı olan eudaimonia kişinin iyi ve uyumlu bir daimona (daimon: görünmez, yüce güçsahip olmasını ifade eder. Bu düşüncede mutluluk insana dışarıdan gelmez. Ruhunu düzenleyen kişi, kendi iyiliğini ve mutluluğunu da sağlamış olur. 
Erdem, ruhun kendi doğasını gerçekleştirmesidir. Kendisine uygun işi yapana, kendisine uygun işlevi yerine getirene, kendi amacına ya da iyisine ulaşana erdemli denir. Böylece bir şeyin erdemi o şeyin doğasına ve doğasının gereği olan tabii amaca uygun biçimde tanımlanmıştır.

Platon’un Ruh Anlayışı; Ruhun Bölümleri ve İç Düzeni:
Erdemin şartı olarak görülen, "ruhun düzeni" ifadesi, ruhun çeşitli parçalardan meydana geldiğini ve bu parçaların birbirleriyle doğru bir ilişki içinde olmaları gerektiğini ima eder. Platon, PHaedrus'taki (Platon'un yazdığı kitap) bir mitosta ruhu biri siyah, öteki beyaz olmak üzere iki kanatlı attan ve bir sürücüden oluşan bir at arabasına benzetir. Bu atlardan beyaz olanı uysaldır ve sürücüsünün talimatlarına uyar. Oysa siyah at hırçın bir tutumla daima arabacının talimatlarının aksine hareket eder. Bu benzetmeden yola çıkıldığında ruh, üç parçalı bir yapı sergiler; akıllı parça (to logistikon), yürekli-atılgan parça (to tymoeides) ve iştah duyan, arzulayan parça (to epitymetikon). Yürekli ve atılgan parça mitostaki iyi huylu beyaz ata, bedensel hazlar ve acılarla ilişkilendirilen iştah ve itki bölümü, siyah ata, kafada konumlanan akıl parçasıysa sürücüye karşılık gelir. Bunlardan akıl parçası ölümsüzdür. Diğer ikisiyse bedenin ölümüyle dağılırlar. Platon, bu parçaların kendi sınırlarını bilmeleri ve doğal durumlarında olmaları hâlinde ruhta doğruluğun, adaletin, erdemin gerçekleşeceğini savunur. Akıl, doğası gereği aklın buyruklarına boyun eğmelidir. Bunu gerçekleştiği takdirde ruh, ahlaki yüksekliğe erişebilecek ve doğasında doğuştan gizli bulunan ideaların bilgisini açığa çıkarabilecektir. Ruhta bir kez düzen kurulursa bu düzen tüm insani yapılardaki düzen için de bir temel oluşturacaktır.

Platon’un Toplum ve Site Düzeni Anlayışını, Siteyi Oluşturan Unsurları ve Site Düzeni Türleri:
Platon’un site düzeni anlayışı, var olan tüm site düzenlerinin bozuk olduğu ve bu bozukluğun "iyi", "doğru" ve "güzel" denen üç yüksek değerin bu sitelerde olmamasından kaynaklandığı kabulüne dayanır. Platon’un toplum ve siyaset anlayışı bu üç değerin topluma ve siteye hakim kılınması amacını güder. Bu özelliğiyle siyasi olmaktan çok ahlaki bir görünüm sergiler. Tıpkı ruh gibi site de üç parçadan oluşur. Bunlar zanaatkarlar sınıfı, asker sınıfı ve filozoflardan oluşan yönetici sınıfıdır. Ruhta ve evrende olduğu gibi sitede de bu her parçanın kendine has, doğal bir konumu vardır. Parçalar, doğal yapılarına uygun konumlandırıldıklarında sitede adalet, doğruluk ve erdem sağlanmış olur. Bir insanın erdemli olması, site düzeni içinde doğru biçimde konumlanmış olmasına bağlıdır. Yönetici sınıfın erdemi bilgelik, asker sınıfın erdemi cesaret, zanaatkâr sınıfın erdemi ölçülülüktür. Ölçülülük aynı zamanda diğer tüm sınıfların da erdemidir. Adalet ve doğruluk ise bu erdemlerin hepsini bütünler. Zekâ için adalet, düşüncenin doğruluğu anlamına gelen bilgeliktir. İrade için adalet, ruhun atılgan parçası olan yüreğin doğruluğu anlamına gelen cesarettir. Ruhun iki parçası için adalet, bu parçanın doğruluğu anlamına gelen ölçülülüktür. Siteyi yöneten filozoflar ideaların bilgisini site düzeninde tekrarlamakla yükümlüdür. Adil ve doğru düzenin yani ideaların bilgisi her ruhta doğuştan bulunur ve filozofların görevi yurttaşların ruhlarındaki düzen bilgisini açığa çıkarmaktır. Böylece Platoncu devlet, büyük bir eğitim kurumu hâline gelir. Eğitim, doğru bir site düzeni için en uygun başlangıçtır. Eğitimin amacı, her yurttaşın ruhunun kötü yanlarını dizginleyecek bir bekçiye, yani doğru işleyen bir akla sahip kılmaktır. Ruhun eğitiminde başvurulabilecek en etkili vasıta ise müziktir. Yeryüzünde beş çeşit insan, beş çeşit site vardır. Bunlar aristokrasi, timarşi (zenginlerin hükümeti), oligarşi (küçük ve ayrıcalıklı bir grubun iktidarda olduğu yönetim şekli), demokrasi (tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimi) ve tiranlıktır (tiranlık başta bulunan kişinin bir zorba olduğu yönetim biçimi). En kötü yönetim olan tiranlık, eğer tiran eğitime açık ve genç bir insansa kolayca ideal rejime dönüştürülebilir. Platon’un siyasi rejim türlerine ilişkin değerlendirmeleri Yunan siyasi tarihinin bir özeti gibidir.

kopyala-yapıştır kaynak: felsefe.gen.tr
Ömer YILDIRIM'ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 2., 3., 4. Sınıf "Felsefe Tarihi" Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

●●●

Platon’un tüm eserlerinin günümüze ulaştığı sanılmaktadır ve eserlerinin belli başlılarının yazılış sıraları muhtemelen şöyledir; 

Platon'un Sokratik Dönem Eserleri: 
Euthyphron (Platon’un dindarlık üzerine yazdığı gençlik dönemi başka bir deyişle Sokratik diyaloglarından biridir. ): Sokrates'in adliye koridorlarında karşılaştığı rahip Euthyphron'la tanrıya bağlılık konusundaki ayaküstü sohbeti. Sokrates birazdan ifade verecektir.
Euthyphron babasının cinayet işlediği için bir köleyi cezalandırırken öldürmesi üzerine onu şikayet etmek ister; Sokrates ise Meletos adındaki bir Demos üyesinin "yeni tanrılar üretmek" suçlamaları sonucu orada bulunmaktadır. Sokrates sorar Euthyphron da yaptığının hangi koşullar altında dine uygun olup olmadığını anlatmaya çalışır... Sokrates bu dava sonucu ölüme mahkûm edilir...
Diğer gençlik dönemi diyaloglarında da olduğu gibi diyalog bir sonuca varmaz. Sokrates dindarlık ve din üzerine çok bilgili olduğunu düşünen ve bunu açıkça dile getiren Euthyphron’a din üzerine bir ders verir.
Kaynak: 
Platon,Euthyphron,(Çev. Furkan Akderin),Say Yayınları, İstanbul, 2011
C.C.W. Taylor, (2002). Sokrates, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul

Sokrates'in Savunması (Άπολογία Σωκράτους, Apología Sokrátus) (Platon'un Sokrates'in bir grup Atinalı tarafından şehrin tanrılarına inanmayışı ve gençlerin ahlakını bozması gerekçesiyle suçlanışını, Atina demokrasisi tarafından yargılanışını ve cezalandırılmasını konu alan diyalogu. Euthyphron adlı diyalogun devamı niteliğindedir. Eser, Euthyphron ve Kriton ile birlikte bir üçleme oluşturur. Euthyphron mahkemenin hemen öncesini, Savunma mahkeme sürecini, Kriton ise mahkeme sonrasını anlatır.): Atina-Sparta arasındaki Peloponez Savaşı ve sonrasında binlerce insanın öldürülmesine veya sürgününe sebep olan 30 Tiran'ın kovulmasının ardından MÖ. 403 yılında Atina demokrasisi yeniden yapılanma sürecine girdi. Farklı kesimlerden Atinalılar, genç nüfusunu kaybetmiş ve salgınlarla boğuşan şehri tekrar inşa edebilmek için birlikte çalışmaya başladılar. Şehrin yasaları revize edildi. Böyle bir dönemde yaşam tarzı "felsefe yapmak" olarak özetlenebilecek olan Sokrates, eski hikmetleri bazen denetleyen, bazen çürüten sorgulayıcılığı ve Atina’nın önde gelenlerine yönelttiği eleştirileri ile birçok düşman kazandı. Oligarşinin yerine demokrasi gelmiş olmasına rağmen hâlen yeniden yapılanmaya çalışan Atina demokrasisi, arkasında 30 Tiran'ın kovulmasında etkin rol oynamış; Atina ordusunda komutan olarak hizmet etmiş olan Anytos ve Atinalı aristokrat Lykon, Euthyphron diyalogunda hakkında silik bir delikanlı olarak söz edilen Meletos adlı bir genç tarafından "gençlerin ahlakını bozmak ve dinsizlik" suçlamalarıyla açılan dava sonucunda, 500'ler Meclisi kararıyla, 70 yaşındaki Sokrates'i MÖ 399'da ölüme mahkûm eder. Sokrates az bir farkla suçlu bulunmuştur. Platon eserde yargıç sayısından veya oy sayısından bahsetmez ancak Sokrates, 30 oy daha almış olsa serbest kalacağını belirtir. Pek çok akademisyene göre hakimlerin oranı 281'e 220'dir ve Sokrates 361'e 140 oyla ölüm cezasına mahkûm edilir. Sokrates mahkeme karşısında savunmasını yapar. Hayatının geri kalan kısmını felsefeden yoksun veya sürgünde geçirmektense; (başlangıçta kimsenin idam etmeyi düşünmediği, sadece susturulması ve af dilemesi hedeflenen filozof) prensiplerine ters düşmeyerek ölümü tercih eder. 
Antik Atina’da, bahar aylarında Apollon onuruna kutlanan bayramlara gemiyle bir elçi gönderilirdi. Yasalara göre geminin gidiş-geliş süresi içerisinde ölüm cezalarının infazı yasaktı. Gemi limandan ayrıldıktan 1 gün sonra mahkûm olan Sokrates’in infazı 30 gün gecikmeyle yerine getirildi. Bu süreç içerisinde başta Kriton olmak üzere arkadaşları yardımıyla kaçabilme şansı olmasına karşın Sokrates kaçmayı reddetmiş ve yasalara uymuştur. Bu sayede kendi düşünce ve değerlerine aykırı bir tutum sergilememiştir. Bu yaklaşım ve karar Sokrates’in Savunması’nın devamı niteliğinde olan Platon tarafından yazılmış Kriton diyalogunda açıkça sergilenir. Sokrates baldıran zehirini kendi isteğiyle içerek hayatına son vermiştir.
Kaynak: Yapıtın, Cumhuriyet Gazetesi Dünya Klasikleri Dizisi'nde yayımlanan baskısı.

Kriton (Platon'un şehrin tanrılarına inanmayışı ve gençlerin ahlakını bozması gerekçesiyle yargılanan Sokrates’in davası sonucunda çıkan idam kararının ertesinde, öğrencisi aynı zamanda onunla yaşıt ve onun gerçeklerine ulaşamamış bir arkadaşı olan Kriton’un O'nu hapisten kaçmaya ikna etmeye çalışmasını konu alan bir diyalogdur.): Eser, Sokrates'in Savunması adlı diyalogun devamı niteliğindedir. Kriton, Sokrates'i ikna etmeye çalışır ama başarılı olamaz; yani Sokrates hayatına son verenlere direnmez, verilmiş olan karara karşı çıkmaz. Sokrates kurtulmayı neden reddettiğini bu diyalogta açıklar ve Kriton’u ikna etmeye çalışır.
Kaynak: Platon, Kriton, (Çev. F.Öktem - C.Türkkan), Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2006

Ion (Platon’un Devlet’i yazmadan önce rhapsodosluk (rhapsodos: sözel performansla epik şiir okuyan hikaye anlatıcısı) ve mitler hakkında kanaatlerinin oluşmaya başladığı ilk diyaloglardan biridir. Geleneği taşıyanın sorgusuz sulasiz kabul edilişi eleştirilir. Ion mitlerin eleştirisinden çok mitleri aktaranın eleştirisidir.): Platon’un henüz siyasete adım atmadığı bir dönemde kaleme aldığı diyalog, Sokrates ile şehir şehir dolaşarak ozanların şiirlerini halkın önünde okuyan bir rhapsodos olan Ion arasında geçer. Burada Sokrates, rhapsodosun sanattan yoksun olduğunu; çünkü bir şeyin sanat niteliğini kazanması için, onun bilgi yoluyla icra edilmesi gerektiğini savunur. Ünlü filozofa göre, rhapsodos’un bir sanatı varsa, onun bir konusunun ya da nesnesinin de olması gerekir. Sokrates, ilerleyen sayfalarda, diğer sanatları örnek vererek, rhapsodosluğun bilgi ile icra edilmediğini savunur.

Laches (Platon'un ana teması cesaret üzerine kurulu diyaloğudur.): Kendisini hiç neden yokken tehlikeye atan kişi, Sokrates'in gözünde, cesur olmaktan ziyade çılgın, bilge ve iyi olmaktan çok, aptal ve güvenilmez biridir. Gerçek cesaret, dolayısıyla korkusuzluğun değil, bilgece bir korkunun, gerçekten korkulması gereken bir şey karşısında duyulan korkunun sonucu olmak durumundadır. Bu yüzden cesaret bilgelikten, iyi ve kötüye ilişkin bilgiden başka bir şey değildir. Bilge insan zorunlu olarak cesurdur. Yalnızca ahmaklar korkaktır. Böyleleri daha küçük iyileri korumak adına, daha büyük iyilerin uçup gitmesine göz yumarlar. Bunu ise salt bilgisizlikten yaparlar.  Korkaklık, kahramanlık ya da atılganlık değil de, bilgelikten yoksun olmadır.

Charmides (Kharmides, Platon'un dayısı ve ünlü bir devlet adamı'ydı. Platon, ölçülülüğü tartışan bu diyaloguna O'nun adını vermiştir. Kharmides diyaloğunda, tartışma konusu erdemdir. Platon zamanında erdem, aklı başında insandan başlayarak en yüksek erdeme erişmiş insana kadar hepsini içine alan çok geniş anlamlı bir terimdir.): Platon, SokratesKhairephonKharmides ve Kritias arasında geçen bir konuşmayı, Sokrates'in ağzından dinletmektedir. Bu dört kişiden sadece Khairephon tartışmaya karışmaz. Eserin başında Sokrates'le bir iki laf eder o kadar. Platon'un dayısı Kharmides'e gelince bu tartışmada henüz 14 yaşındadır. Güzelliğine bütün Atina hayran olduğu gibi felsefeye ve şiire olan istidadı da herkes tarafından kabul edilmiş görünüyor. Bu eserde Kharmides'ten sonra Sokrates ile tartışmaya tutuşanlardan biri de Kritias'tır.

Lysis (Diyalog, dostluk (philia) kavramının doğasını felsefi yönden işlemesi bakımından önemlidir. Sokrates diyalogun anlatıcısıdır. Onun dışında konuşmaya katılanlar diyaloga ismini veren Lysis, Hippothales, Meneksenos ve Ktesippos’tur. Konu Sokrates ve bu konuşmacılar yoluyla açıklanmaya çalışılır.): Atina'nın önde gelen ailelerinden birinin çocuğu olan Hippothales Lysis'e aşıktır. Lysis'e duyduğu bu aşkı diğer arkadaşlarına eline geçen her fırsatta dile getiren Hippothales sonunda bir gün Sokrates ile karşılaşır ve ona bu durumdan bahseder. Aralarında Hippothales'in Lysis'e duyduğu sevginin özü ve nedeni ile ilgili bir konuşma geçer. Konuşmada Ktesippos da yer alır. Sokrates konuşmada Hippothales'in Lysis'e duyduğu aşk için yazdığı şiirleri aslında Lysis'i değil kendisini övmek için yazdığını belirtir. Sevenin mi, yoksa sevilenin mi dost olduğu üzerinde yoğunlaşan tartışmanın ardından Hippothales Sokrates'i Palaistra adı verilen bir okula davet eder. Sokrates burada Lysis ve Meneksenos ile dostluk ve dostluğun ne anlama geldiği ile ilgili derin bir sohbet edecektir. Sohbetin başlangıcında Sokrates, Lysis'in aslında Hippothales'in gözündeki kadar muhteşem olmadığını Lysis'in hayatından örneklerle açıklar. Ardından tartışma şu konular çerçevesinde geçer: 
Birbirlerine benzerlerin dostluğu ve ardından düşmanlığı... 
Karşıtların (birbirinden farklı olanların) dostluğu ve düşmanlığı ve sonuçta dost olanın dostluğun kendisi olduğu tespiti.
Son olarak dostluk, çıkarlar üzerine kurulan bir ilişki olarak nitelendirilir. Ancak dostluk ilişkilerinde tarafların doğalarının uygun olup olmadığının önemine de vurgu yapılır. Diyalog dostluk kavramındaki çelişkilere tam bir cevap alınamadan sonlanır.
Kaynakça: Platon, Lysis, (Çev. Nihal Petek Boyacı), Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2006

Devlet’in 1. kitabı: Sokrates, Aristo’nun oğlu Glaukon ve diğer düşünürlerle birlikte Polemaarkhos’un evinde buluşur. Burada yaşlılık üzerine konuşmaya başlarlar. Daha sonra para ne işe yarar, doğruluk nedir gibi konuları incelemeye başlarlar... Thrasymakhos'un da doğruluk üstüne konuşmaya katılmasıyla tartışmanın boyutu "Doğruluk, güçlünün işine gelen midir?" sorusuna yönelir... Sonuç olarak; doğruluğun eğrilikten daha kârlı olduğu fikrine varan Sokrates, "Doğruluk güçlünün işine gelendir" fikrinden vazgeçer. Doğrunun ne olduğunun bilinmesi gerektiğini, yoksa iyilik olup olmadığının anlaşılamayacağı fikrine ulaşır....

Platon'un Geçiş Dönemi Eserleri: 
Protagoras (Platon’un gençlik eserlerinden biri olan ve sofistlere yönelik yaklaşımını görebildiğimiz Protagoras diyaloğu, temelde erdemin ne olduğu ve öğretilebilir olup olmadığı konusunda şekillenir.): Platon, en önemli sofistlerden biri olan Protagoras’ın karşısına, kendi görüşlerinin temsili için yine Sokrates’i çıkarır. Protagoras’ın "insan her şeyin ölçüsüdür" sözü ekseninde sofistlerin bilgi anlayışlarını da eleştirir.

Gorgias (Platon’un İ.Ö. 387’ye doğru oluşturduğu sanılan Gorgias adlı diyalog retorik üzerine yapılan bir tartışmayı içerir.): Platon’un en uzun diyaloglarından biri olarak kabul edilen Gorgias, aynı zamanda Sokrates’in felsefesi ve yöntemiyle ilgili en ayrıntılı metin. Diyalog, Sokrates’in ahlak öğretisinin temellerini ve çürütme yönteminin farklı örneklerini barındırmasıyla önemli bir kaynak. Gorgias, retorik konusu etrafında dönen bir diyalog olmakla beraber, retorik üzerinden, neyin insan için gerçekten iyi, neyin gerçekten kötü olduğu gibi daha derin ve önemli konulara da uzanır. Sokrates diyalogun ilk bölümünde, akıl yerine duyguları öne çıkaran ve felsefenin yerine retoriği koyan Gorgias’ı, mantıksal çürütme tekniğini uygulayarak eleştiriyor. Diyalog, Sokrates, Gorgias, Polos, Kallikles, Khairphon arasında geçmektedir. 

Menon (Platon'un en derin diyaloglardan biridir. Bazı yerlerde kimi girift kısımlar varsa da "Menon’un kölesine yapılan geometri sınaması gibi", görünüşte çok açık ilerler. Sonuçta, yine görünüşe göre çok az şey ortaya konur, metnin odağındaki erdem nedir sorusuna nihai bir cevap verilmez.): Diyalog Menon’un Sokrates’e erdemin öğretilebilir olup olmadığını sorması ile başlar "Bana söyler misin Sokrates, erdem öğrenmekle mi yoksa erdemli yaşamakla mı elde edilir? Yoksa öğrenmekle, yaşamakla değil de doğuştan veya başka sebeplerden mi geliyor?" ve bu soru diyalog boyunca ele alınmaya devam eder.

Euthypdemos (Platon'un aynı adı taşıyan Khios'lu (Sakız Adası) sofist Euthydemos'un adından alır. Diyalog, Kriton ve Sokrates arasında geçer.): Sokrates, oğlunu en iyi nasıl yetiştireceğine kafa yoran dostu Kriton'a yakın zamanda güreş okulunda yapılan bir tartışmayı anlatır. Tartışmada uygun bir eğitim almazsa ahlakça yozlaşması olası Atinalı genç soylu Klinias'a eğitimde iki yol sunulur, biri Euthydemos ile Dionysodoros'un sözcülüğünü yaptığı sofistlere özgü, diğeri Sokratesçi ilkeler doğrultusunda eğitimdir. Sofist, Klinias'a kamusal yaşamda başarı şeklinde anlaşılan erdemi öğretecektir. Sokrates, erdemin bir nebze olsun öğretilebilirliği konusunda kuşkusunu dile getirir. Kimliği belirsiz bir izleyicinin felsefenin hiçbir değeri olmadığı sonucuna varmasıyla düşünceleri pekişen Kriton, oğlunu bunlardan hangi birinin eline teslim edeceğini bilemez...
Kaynak: Platon, Euthydemos, (Çev. Prof. Dr. H. V. Eralp), İstanbul, Sosyal Yayınlar, 2000

Kratylos (Platon'un dilin kökenini inceleyen diyaloğu): Diyalogda yer alan konuşmacılar, adların varlıkların doğasından çıkarıldığını ileri süren ve Herakleitos'un izleyicilerinden olan Kratylos, Sokrates'in öğrencisi olan ve adların, uzlaşma ürünü göstergelerden başka bir şey olmadığını savunan Hermogenes ve Sokrates'tir. Sokrates, rastlantı sonucu konulmuş ve ölümlü şeyleri belirten uzlaşma ürünü adlar yanında, bir de ölümsüz şeyleri belirten doğal adlar bulunduğunu ileri sürerek konuşmacıları görüş birliğine ulaştırır.

Platon'un Olgunluk Dönemi Eserleri: 
Symposion (Şölen) (Aşkı konu alan ve aşka övgüler içeren konuşmaların yer aldığı diyalog, adını dönemin ünlü tragedya şairi Atinalı Agathon’un bir yarışmada elde ettiği birincilik üzerine düzenlediği Symposion'dan alır. Kelimesi kelimesine çevrildiğinde birlikte içme anlamına gelen Symposion, Yunan kültürüne ait bir toplumsal olgudur. Eser antik Yunan'nın yaşam ile ilgili tarihine de ışık tutmaktadır.): Apollodoros Sokrates’e hayran, felsefi konuşmalar yapan ve onları yücelten biridir. Sokrates'in son yıllarında onunla beraberdir. Felsefeden anlamayan dostlarına, yine Sokrates'e hayran ve onun hep yanında olan Aristodemos'un anlattıklarına dayanarak Agathon'un evinde düzenlenen Symposion'daki aşkla ilgili yapılan konuşmaları anlatır. Aristodemos'tan işittiği bazı şeyleri Sokrates'e sorup doğrulattığını söyler, amaç anlatılacaklar üzerinde okuyucunun güvenin pekiştirilmesidir.
Konuşmalar, Agathon'un Sokrates'in yanına gitmek için kalktığında bir sürü sarhoşun kapılara dayanması ve düzeni bozmaları ile sonlanır. Misafirlerin ayrılmasına karşın, Sokrates, Agathon ve Aristophanes sabaha kadar sohbetlerine devam eder ve Sokrates Agathon'la Aristophanes'i bir tek kişinin hem tragedya hem de komedya yazabileceğine ikna etmeye çalışır. Agathon ve Aristophanes'in uyumasıyla birlikte Sokrates ayrılıp Lykeion'a (mukaddes orman demek olan lykeion, atina yakınında, illissus çayı kıyılarında ağaçlık bir mesire yeri) gider yıkanır, sıradan bir gün geçirip akşam da evine gidip yatar.
Kaynak: Platon, Symposion, (Çev. E. Çoraklı), Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2007

Phaidon (Platon'un ruhun ölümsüzlüğü düşüncesini ele aldığı bir diyalogdur. Adını Elisli Phaidon'dan alır. "Ruh Üzerine" adıyla da bilinir.): Diyalog, bir tiyatro oyununun sergilenmesi gibi şekillendirilmiştir. Eserde ölmek üzere olan Sokrates’in ruhun ölümsüzlüğüne yürekten inandığı için mutlu bir adam izlenimi verdiği anlatılır. Eserin başında Ekhekrates ile Phaidon arasında geçen konuşma yer alır. Phaidon, Sokrates baldıran zehrini içerken bizzat oradadır. Ekhekrates'in sorusu üzerine Sokrates'in ölümünden önceki anlarını anlatır. Sokrates, ölmeden önce yanındakilerle ölüm ve öte dünya üzerine tartışmıştır. Sokrates, ölümün ruhun bedenden kurtulması olarak gördüğünü açıklar. Ölümün bir son olmadığını, ruhun sonsuzluğunu savunur. Öldükten sonra ruhların gittikleri Hades'e ilişkin mitosu anlatır. Diyalog, Sokrates'in ölüm anının anlatıldığı bir sahneyle sona erer.
Kaynak: Metin Becermen, Platon’un Ruhun Ölümsüzlüğü Düşüncesini Phaidon Diyaloğunda Temellendirişi, Kaygı, Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, Sayı 2 (Özel Sayı:İnsan Hakları), 2003

Devlet (Devlet Sokrates'in sağlıklı ve mutlu bir toplum hayatı için düşündüğü devlet modelini anlatır. Günümüzdeki devlet felsefesi üzerinde temel kaynaklardan biri olması açısından önemlidir. Aynı zamanda mutluluk felsefesi üzerine yazılmış bir metindir.)Platon, "Devlet" adlı eserinde ideal devletin nasıl olacağını belirtir. Bu devlette insanlar üç sınıfa bölünmüştür; Çalışanlar (işçiler, çiftçiler, zanaatkarlar), bekçiler (askerler) ve yöneticiler. İşçi sınıfı, çalışıp üretimde bulunarak devletin maddi ihtiyaçlarını karşılar. Bekçiler sınıfı, toplum içinde güvenliği ve dışarıya karşı devletin varlığını savunur. Yöneticiler sınıfı ise devleti yönetir. Bu toplumda her sınıfın bir erdemi vardır. İşçi sınıfının erdemi kanaatkâr olmak, bekçi sınıfının erdemi cesaret, yöneticilerin erdemi ise bilgeliktir. Ayrıca bu toplumda kadın-erkek eşitliği mevcuttur. Platon’un açtığı bu ütopik devlet anlayışı yolu, gelecekte hem doğu hem de batı felsefelerinde temsilciler bulmuştur. (Doğu felsefesinde böyle ütopik bir devlet anlayışını Fârâbî’de görmekteyiz.)
kopyala-yapıştır kaynak: tr.wikipedia.org

Phaedrus (Platon'un Mektuplarında geçen kurgusal kahramanlardan biridir.): Phaedrus, yazının doğası üzerine Platon'un kuşkularını dile getiren bir kişiliktir. Buna göre yazı, imal edilmiş-üretilmiş bir üründür, insanın zihninde varolan düşünceleri zihnin dışında kurmaya kalkışır. Yazı, belleğin aracıdır; yazılanlar yeniden hatırlamak içindir. Ayrıca ruh ve ruhun ölümsüzlüğü konularında da Phaedrus karşımıza çıkar. Yazının ve sözlerin gizemi üzerine sorular soran bir karakterdir Phaedrus. Platon'un bilinen metinleri içinde ilginç ve karanlık bir karakterdir. 
kopyala-yapıştır kaynak: tr.wikipedia.org

Yaşlılık Dönemi Eserleri: 
Theaetetos (Theaitetos diyaloğu, matematikçi Theodoros ve onun öğrencisi Theaitetos ile Sokrates arasında geçer. Temelde Protogoras'ın "Her şeyin ölçüsü insandır" düşüncesine karşı çıkan Sokrates, bu eksen çerçevesinde "Bilgi nedir?" ve "Filozof kimdir?" sorularını ayrıntılı bir şekilde ortaya koyar. Platon'un bilgi teorisiyle ilgili önemli ipuçları taşıyan Theaitetos, en önemli diyaloglardan biridir.): Sokrates, Theaitetos tarafından sergilenen Protagoras'ın göreciliğini reddetmiştir. Bu göreciliğe göre insan "her şeyin ölçüsü" olduğundan bilim öznel duyumla aynı şeydir. Nasıl ki uyanık bir adam için sahip olduğu duyum doğruysa, rüya gören biri için de rüyasında gördüğü görüntü doğrudur. Ama bilge veya deli, her insan kendi doğrusunun ölçütüyse, o zaman artık doğru veya yanlış yoktur. Doğrunun tekliği karşıt görüşlerin çokluğuna ayrıştığında doğrunun değeri ortadan kalkar. Eğer Protagoras'ın dediği gibi bütün görüşler doğruysa Protagoras kendi görüşünün yanlış olduğunu söyleyen karşıtlarının bu görüşünün de doğru olduğunu itiraf etmek zorundadır...

Parmenides (Platon’un Parmenides başlıklı diyaloğunu felsefe tarihinin en önemli, en güç ve en ilginç yapıtlarından biri olarak görmek gelenekseldir. Olay, kayıtlı entellektüel karşılaşmaların en büyüklerinden biri olarak da kabul edilir.)Diyalog, iki önde gelen düşünürü olan Parmenides ve Zenon ile genç bir Sokrates arasında geçen bir konuşmanın anlatısıdır. Toplantının vesilesi Zenon’un Parmenides’in Monizmini onu çelişkilere ve saçmalıklara götürdüğü nedeniyle eleştiren Çoğulculara karşı Çokluğu savunan bakış açısının daha da büyük çelişkilere götürdüğünü göstererek destekleyen incelemesinin okunmasıdır. 
kopyala-yapıştır kaynak: www.babil.com - Parmenides kitap tanıtım metninden

Sophist (Sofist diyaloğu, Parmenides, Theaetetos ve Devlet Adamı diyaloglarıyla yakından ilişkilidir. Sofist, metafiziksel ve epistemolojik konulara yönelmesi açısından temel eserlerden biridir.): Bu kez Sokrates'in yerine konuşan Elealı bir yabancıdır. Bu yabancı aracılığıyla Platon, Parmenides'in "var olmayanın düşünülemeyeceği ve söylenemeyeceği"ni dile getiren görüşünü eleştirir. Eserin temel fikri varlığın olumsuzlanmasını yokluktan ayırt etmek ve doğru ile yanlış yargı veya inancı tanımlamaktır. Sokrates'in yerini Elealı bir yabancıya bırakması, gençlik diyaloglarına özgü Sokratik çürütme yönteminin yerine yeni bir yöntem olarak toplama-bölme yönteminin ikame edilmesi üzerinden ifade edilir. Platon bu diyalogda ayrıca üç farklı insan daha doğrusu uzman tipinden birisi olarak sofisti değişik açılardan tanımlar. Diğer iki uzman tipi ise, devlet adamı ve filozoftur.
kopyala-yapıştır kaynak:  kitap tanıtım metninden

Devlet Adamı (Devlet Adamı, Platon'un siyaset ve hukuk felsefesini ortaya koyduğu üç temel diyalogdan birisidir. Devlet ve Yasalar diyalogları ile birlikte bir üçleme oluşturur.): Devlet Adamı, siyaset felsefesi açısından, "gökyüzünden yeryüzüne indirilmiş bir felsefe" anlayışını temsil eder. Başka bir deyişle, Devlet'te ideal bir devlet tasarımıyla mükemmeliyetçiliği ve ütopyacılığını olabilecek en açık şekilde ifade eden Platon, burada biraz da Sicilya ziyaretlerinden gereken dersi çıkarmış alarak, politika ve hukuk felsefesinde çok daha gerçekçi bir tavır sergiler. Dolayısıyla da insani düzeyde iyi bir yönetimin ilkelerini ve temellerini ortaya koyar.
kopyala-yapıştır kaynak:  kitap tanıtım metninden

Philebos (Platon'un kendisini bütün bir hayatı boyunca çokça meşgul etmiş olan bir konuyu, yani "iyi hayatın ne olduğu" meselesini son kez ve mümkün olduğu ölçüde ayrıntılı bir biçimde ele aldığı diyaloğudur.): Olgunluk dönemi eserlerinin doruk noktasını oluşturan Devlet'te, toplumda iyi hayatı bütün ayrıntılarıyla ele alıp tartışmış olan Platon, Devlet'ten sonra kaleme aldığı bu diyalogda daha önce Protagoras, Gorgias ve Phaidon diyaloglarında karşı çıktığı hazcılığı bir kez daha gündeme getirir. Hazzı ve hazzın iyi bir hayatın belirleyici veya önemli bir bileşeni olup olmayacağı konusunu enine boyuna tartışır. Philebos, Platon'un Pythagorasçı felsefeyle olan ilişkisini ve filozofun yaşlılık dönemi diyaloglarının diyalektiği veya temel yöntemi haline gelen toplama ve bölme yönteminin yeni bir örneğini vermesi bakımından da önemli bir diyalogdur.
kopyala-yapıştır kaynak:  kitap tanıtım metninden

Timaios (Platon Atlantis’in öyküsünü anlatmaya Timaios adlı dialoğunda başlamış Kritias’da yeniden ele alarak devam etmiştir. Ancak , Kritias yarım kalmıştır.): Platon'un anlaşılması en güç eserlerinden biridir. Platon bu eserinde evrenin doğuş temasını işler ve çağına göre oldukça radikal bir anlayış ile sergiler. Platon'un diyalogdaki "Evren’in Yaratıcısı" kavramı da değişik yorumlara neden olmuştur. Bazı yazarlar bu bölümlerin daha sonra eklendiğini söylemiş; bazıları da Platon'a tanrısal ilhamın geldiğini söylemişler. Ancak çoğunluğun kabul ettiği bu eserin Platon'un özgün eseri olduğu yolundadır. Gerçekten de dikkatle incelendiğinde Platon'un diğer eserlerinden büyük farklılık göstermez. Timaios, daha çok son yıllarına yaklaşan bir yazarın, döneminin ezoterik bilgisini daha yoğun bir şekilde verdiği bir eserdir. Timaios’un bir başka özelliği de, bu dialogda Sokrates’in sadece dinleyici olması ve lafa fazla karışmamasıdır. Bu eserde Evren ile ilgili bilgileri içlerinde "en iyi astronomi bilen ve dünyanın özüne varmak için en çok uğraşmış" olan Timaios ve Atlantis ile ilgili bilgileri de Kritias vermektedir. 

Kritias (Atlantis'in mevcudiyetinden kesin olarak bahsedilen iki yazılı kayıttan biridir. Dialoglar Sokrates, Hermo Crates, Timaeus ve Critias arasında geçen konuşmalar şeklindedir. Timaeus ve Critias, Sokrates’in ideal toplumlar hakkında yapmış olduğu bir konuşmaya "hayal ürünü olmayan gerçek bir hikaye" ile katılmaya karar verirler.): Hikaye Platon'un 9000 yıl öncesinde antik Atina ve Atlantis arasındaki savaş hakkındadır. Uzak geçmişe ait bilgiler Platon’un Atina'da yaşadığı zamana kadar unutulmuş, Atlantis'in hikayesi Solon’a Mısır'lı rahipler tarafından aktarılmıştır. Solon hikayeyi Dropes'e yani Ciritias'ın büyük büyük babasına aktarmıştır. Critias hikayeyi kendisiyle aynı ismi taşıyan büyük babasından öğrenmiştir. 

Yasalar (): Platon son yapıtı Yasalar'da, toplum görüşüne yeni boyutlar katar; devletin temelini oluşturması gereken yasaları sıralar. Temel sorun, yasa koruyucunun akıl aracılığıyla toplumun gereksinimlerine karşılık gelen bir kurallar bütününü nasıl oluşturabileceğidir.
"Her hükümet yasalarını kendi işine geldiği gibi yapar: Demokrasi demokratlığa uygun yasalar, tiranlık tiranlığa uygun yasalar koyar, diğerleri de tıpkı böyledir. Bu yasaları koyarak, kendi işlerine gelenin yönetilenler için de doğru olduğunu söylerler; kendi işlerine gelenden ayrılanı da, yasaya, hakka karşı geliyor diye cezalandırırlar. İşte benim dediğim şudur: Doğruluk her yerde birdir, yani oradaki hükümetin işine gelen şeydir; güç onun elindedir. Doğru dürüst akıl yürütmesini bilen bir adam, bundan şunu çıkarır: Doğru olan hep aynıdır, yani güçlünün işine gelen neyse, odur."


Genel olarak kopyala-yapıştır kaynak: tr.wikipedia.org