2 Ağustos 2015 Pazar

SERİ FİLMLER: 41. "X-Men" (çizgi romandan sinemaya)

X-Men (X Adamkar), ilk olarak Eylül 1963'te Marvel Comics tarafından yayımlanmış bir kurgusal karakterler topluluğudur.
Yaratıcıları Stan Lee ve Jack Kirby'dir.

1963'te yayımlanmış ilk X-Men çizgi romanı.
Çizgi roman ilk olarak Eylül 1963 tarihinde X-Men ismiyle yayınlanmış olsa da, daha sonradan aynı serinin ismi Uncanny X-Men olarak devam etmiş. Seri 1970’de fazla ilgi görmediği için iptal edilmiş, fakat 1975’te yeni ve daha uluslarası bir X-Men takımı ile yeniden yayınlanmaya başlamış. Daha sonra serinin Astonishing X-MenNew X-MenUltimate X-Men gibi yan serileri de yayınlanmış. Orijinal X-Men kadrosu, ilk 66 sayısı boyunca Profesör Charles Xavier önderliğinde Cyclops, Beast, Angel, Marvel Girl ve Iceman’den oluşmaktadır. Sadece bir kaç sayıda Havoc ve Polaris geçici olarak kadroya dahil olmuştur. Marvel Comics kötü giden satışlar nedeniyle yeni X-Men maceralarının üretimini durdurma kararı alır. 67 ile 93 arasında yayınlanan tüm sayılar önceki sayıların kapakları yenilenmiş tekrarlarından oluşmaktadır. 1975 yılında yazar Len Vein ve çizer Dave Cockrum tarafından yaratılan Giant Size X-Men #1 adlı tek atımlık sayı ile yepyeni bir X-Men kadrosu ile okuyucuların karşısına çıkarılmıştır. Farklı ülkelerden kahramanların bir araya gelerek oluşturduğu kadroda, orijinal X-Men’den sadece Cyclops kalmıştır. O dönemlerde (1974) The Incredible Hulk 181'de Hulk'ın  karşısına korkusuzca çıkarak ünlenen Kanadalı Wolverine, Kenyalı Storm, Alman Nightcrawler, İrlandalı Banshee, Rus Colossus, Japon Sunfire ve Kızılderili Thunderbird'den oluşan ekip, okuyucular tarafından çok sevilmiş. İlk maceradan sonra Sunfire ekipten ayrılmış, bir kaç sayı sonra ise Thunderbird görev sırasında kendini feda etmiştir (Bu ölüm çizgi roman tarihinde pek çok taşı yerinden oynatan olaylardan biridir).
Bir X-Men geleneği olarak eski kadrodan üyeler, sıklıkla misafir kahraman olarak pek çok maceraya katılmış. Bunlar dışında Angel, Ghost Rider, Hercules ve Ice Man'in içinde yer aldığı Champions adlı grubu kurmuş, Beast ise uzunca bir süre Avengers'a katılmış. Jean Grey ise ölmüştü!...
Giant Size X-Men ardından yayınlanmaya devam eden seri, ismini The Uncanny X-Men olarak değiştirmiştir. Eski serinin kaldığı sayı olan 94’ten devam eden seriyi efsanevi X-Men yazarı Chris Claremont, çizer olarak önce Dave Cockrum, sonra ise John Byrne ile çalışarak X-Men’i X-Men yapan en önemli sayılara imza atmışlar. Claremont, X-Men tarihinde seriye en çok emek veren kişi olma rekoruna sahip sanatçı. X-Men ve X-Men’e bağlı yüzlerce hikayeyi yazmış, Phoenix Saga ve Days of Future Past gibi klasikleşmiş pek çok hikayeyi kaleme almıştır. Ayrıca Starjammers, Moira McTaggert, Alpha Flight ve Mystique gibi pek çok yan karakterin de yaratıcısıdır. Kısacası Stan Lee ve Jack Kirby X-Men’in biyolojik babası olabilir, ancak seriyi büyüten ve karakter kazandıran kişi Claremont’tur.
1991 yılında Chris Claremont’un yazdığı ve Jim Lee’nin çizdiği X-Men 1 tam 8.1 milyon adet satılarak tüm zamanların en çok satılan çizgi romanı olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş. Sözkonusu sayı, döneminin çizgi romanlarından daha kaliteli kağıda basılmış, normal fiyatın çok daha üstünde ve toplam 5 farklı kapak alternatifiyle satışa sunulmuş. 90'lı yılların başında birden fazla kapak tasarımı taktiğiyle aynı sayıyı satarak milyon ve üstü rakamlarda satış yapan başka çizgi romanlar da olmuş, ancak hiç birinin toplam satışı bu rekora yaklaşamamış !...
Mutanlar, en basit tanımıyla azınlıkları temsil eder. Din, dil, ırk ve cinsel yönelimleri sebebiyle dışlanan ve ezilenlerin hayatlarını konu alır. Bu vizyon, serinin ilk 66 sayısında çok yüzeysel olarak işlenmiş, Giant Size X-Men sonrasında ise tamamen ön plana çıkartılmış.
X-Adamlar, hayalî mutantlar olarak evrimdeki bir değişim sonunda insanüstü güçlerle doğar, genelde ergenlik döneminde ortaya çıkan özellikleriyle, başlarda uyum sağlayamaz endişe içinde yaşarlar. Birçok bilimadamına göre mutantlar evrimin bir sonraki adımıdır bu yüzden de mutantları insanlık için bir tehlike olarak görürler. Normal insanlar olan homo sapiensler, homo superior adını verdikleri mutantlara karşı korku, nefret ve güvensizlik beslemektedirler.
Mutantlar ve insanlar arasındaki bu anlaşmazlıkta bazı mutantlar güçlerini kötüye kullanırlar. X-Men düşmanı Magneto (Manyeto) ve Apocalypse (Kıyamet) gibi mutantlar, normal insanlardan daha üstün olduklarını ve süper güçleriyle insanları devirerek Dünya'yı yeniden şekillendirmeleri gerektiğini düşünür. Bunun üzerine Profesör Charles Xavier (Profesör X), barışçıl düşünce ile bir okul açar. Genç mutantları eğiterek X-Men'i kurar...

MARVEL - EVREN VE ÖTESİ 

Marvel Comics’in, oldukça karışık bir gerçeklik sistemi olduğunu, bu gerçekliğin boyutlardan paralel evrenlere, farklı gerçekliklerden kozmik varlıklara kadar pek çok unsuru kapsadığını biliyoruz. Doğal olarak, özellikle çizgi roman okumaya yeni başlayanlar için, bu tip kavramlar son derece kafa karıştırıcı olabiliyor. Uzun süredir çizgi roman okuyanlar bile, hem bu kavramların birbirleriyle eş anlamlıymış gibi kullanılması, hem doğru dürüst bir açıklama yapılmadan kullanılması, hem de zaman zaman yazarların kendileri tarafından yanlışlar yapılarak kullanılması nedeniyle kafa karışıklığı yaşayabiliyor. 
Dünya ve Evren: 
a) Marvel Dünyası ve Gerçek Dünya
Bilindiği gibi, Marvel Comics tarafından basılan öykülerin büyük bir çoğunluğu Dünya gezegeninde geçiyor. Kahramanların büyük çoğunluğu burada yaşıyor, bu gezegeni kurtarmak için savaşıyorlar. Peki, bu Dünya, gerçek Dünya’ya ne kadar benziyor? Arada ne gibi farklılıklar var? Ve daha önemlisi, bu farklılıkların sebebi tam olarak ne? Temel olarak bizim Dünyamız, Marvel Evreni'ne çok benziyor. Aynı tarihi olaylar, aşağı yukarı aynı coğrafya ve ülkeler, aynı özellikler... 
Göze çarpan en büyük fark, tabi ki Marvel Evreni’nde normal insanlardan farklı olarak, bir takım süper güçlü, meta-insanların olması. Bu süper güçlerin temel kökenleri, aslında tarihi çağlarda Dünya’ya gelen ve çeşitli deneyler yapan, Marvel Evreni’nin en güçlü varlıklarından Celestial’lara dayanıyor. Boyları 600 metreyi aşan ve Uzay Tanrıları olarak tanımlanan bu varlıklar, tarih öncesi dönemlerde Dünya’ya geliyorlar ve insan ırkı üzerinde çeşitli deneyler yapıyorlar. Bunun bir sonucu olarak, süper güçlü Eternals ve onların düşmanları, Deviants ırkları yaratılıyor. Aynı zamanda, insanların, yani homo sapiens’lerin de genetik kodlarında bir değişim oluyor. İşte Marvel Evreni’ndeki süper güçlerin asıl temeli de bu genetik değişime dayanıyor. Bu genler, hem belli bir süre sonra doğal olarak insanları değiştirmeye başlayarak onlara özel güçler kazandırıyor (mutantlar), hem de aktif mutant genleriyle doğmayanları da çeşitli faktörlerin yardımıyla meta-insanlara çevirebiliyor. Burada, radyasyon konusunda ufak bir parantez açalım. Bu çeşitli faktörlerin en büyüğü elbette radyasyon. Eğer Marvel Evreni’nin orijin hikayelerini az çok biliyorsanız, bu hikayelerde radyasyonun enteresan bir rolü olduğunu fark etmişsinizdir. Spider-Man radyoaktif bir örümcek tarafından ısırılıyor; Fantastic Four uzayda radyoaktif kozmik ışınlara maruz kalıyor; Daredevil’in gözlerini radyoaktif maddeler kör ediyor; Hulk gamma ışınları tarafından yaratılıyor; vesaire... vesaire...
İşte Celestial’ların hikayesi de, 1960’larda yazılan bu radyasyon hikayelerine bir mantık getiriyor. Kısacası, Marvel, 1960’larda radyasyonun tam etkileri henüz bilinmiyorken yazdığı bu öykülere karşı gelebilecek Yahu radyoaktif örümcek ısırdı diye neden Örümcek-Adam oluyor ki, kanser olması gerekmez mi? şeklinde modern sorulardan da sıyrılmış oluyor. 
Marvel Dünyası'nın bizim dünyamızdan bir başka farkı da, ciddi bir teknoloji farkı olması. Uzay gemileri, teknoloji harikası jet ve silahlar, Iron Man zırhı gibi pek çok teknolojik gelişme, Marvel karakterlerine Celestial’ların özel genlerine muhtaç olmadan süper güçler kazanma fırsatı veriyor. Fakat tabi ki, Reed Richards, Tony Stark ve benzeri pek çok dahinin akıl almaz buluşları, onların genlerinde de zekalarını normal boyutların çok üzerine çıkaran meta-insan genleri yattığının bir göstergesi olabilir. 
Peki, Celestial’ların dünya üzerinde yaptığı bu deneylerin nedeni ve nihai sonucu ne? Şu an için Marvel’ın bu sorulara verdiği net bir cevap yok. Ama yine de, birkaç spekülasyon var. Alex Ross’un efsanevi serisi Earth X’e göre, Celestial’lar çeşitli gezegenlerin çekirdeklerine yeni Celestial yumurtaları yerleştirerek çoğalıyorlar. Fakat, bu yumurtaların gelişip yeni Celestial’lar yaratmaları milyonlarca yıl sürüyor. İşte insanların genlerini, onlara süper güçler verecek şekilde değiştirmelerinin sebebi de, bu bekleme süresi boyunca gezegenin (ve dolayısıyla yumurtanın) güvende kalacağından emin olabilmek. Bu da demek oluyor ki, eğer Alex Ross bir paralel evren hikayesi olarak yazdığı Earth X’te haklıysa, nihai son dünyanın yok olup yeni bir Celestial’ın yaratılmasına işaret ediyor.
Bir başka son teorisi de, insanlığı Skrull ırkıyla karşılaştıran bir fikir. Skrull’lar, Andromeda Galaksisi’nde yaşayan ve şekil değiştirme özelliğine sahip olan bir ırk. Skrull’ların enteresan özelliğ ise şu; diğer gezegenleri işgal edip bir imparatorluk haline gelmeden önce, asıl yaşadıkları gezegene de tıpkı dünyaya olduğu gibi Celestial’lar geliyor ve aynı deneyleri yapıyorlar. Fakat, Skrull’lar üzerinde yapılan deneyler, dünyadan çok daha önce gerçekleşiyor. Ve sonuç olarak, bütün bir ırk zaman içinde evrim geçirerek tek bir özel güce sahip oluyor. İşte bu teoriye göre, dünyada da zaman içinde aynı şeyin olması, ve tüm insanlığın tek bir özel güce sahip olacak şekilde evrim geçirmesi gerekiyor. Bu teorilerin ikisi de Marvel Evreni içinde pek bilinmeyen, sadece Earth X’te işlenmiş ve dürüst olmak gerekirse Marvel’ın kendi evreni içinde şu ana kadar fazla etkisini görmediğimiz teoriler. Temel olarak, Marvel’ın bastığı yayınların muhtemelen %90’ından fazlası Dünya’da geçiyor. Fakat tabi ki, bu Dünya bir boğanın boynuzları üzerinde durmuyor! Tıpkı gerçekte olduğu gibi, Marvel Dünyası da bir Güneş Sisteminin, bir galaksinin ve son olarak da bir evrenin içinde bulunuyor.

b) Marvel Evreni

Marvel Evreni, Marvel Dünyası'nın da içinde bulunduğu, sınırsız ve sonsuz evreni tanımlamak için kullanılan bir kavram. Earth-616 olarak adlandırılan bu evren, aslında teknik olarak var olan her şeyi kapsıyor. Peki, Marvel Evreni’nin bir parçası olup da, dünyanın bir parçası olmayan belli başlı varlıklar neler? Öncelikle, evrenin farklı bölgelerine yayılmış halde bulunan, sayısız uzaylı ırk. Bu uzaylı ırklar, farklı galaksilerde, farklı gezegenlerde yaşıyorlar ve zaman zaman Dünya’nın da içinde bulunduğu olaylara giriyorlar. 
Şu anda Marvel Evreni’nde bulunan tüm ırkları tam olarak bilemememize rağmen, en temel, en önemli üç ırkı sayabiliyoruz:  


SKRULL IRKI
Andromeda Galaksisi'nde yaşayan,
şekil değiştirme özelliğine sahip savaşçı bir ırktır.

KREE IRKI
Mavi ve pembe ten renklerinde iki türü olan insanımsı bir ırk.
Skrull'larla sürekli savaş halindedirler.


SHI'AR IRKI
Daha çok X-Men hikayelerinde gördüğümüz,
evrenin en önemli ırklarından biri.

Bu uzaylı ırkların hemen arkasından da, Marvel Evreni’nin en temel ve en ilginç özelliklerinden biri olan, Kozmik Varlıklar geliyor. Sayıları fazla olduğu için genel bir tanımlama yapmak zor olsa da, evrenin varolmasını ve varlığının devam etmesini sağlayan, hayal edilemeyecek güçlere sahip bu varlıklar, Marvel Evreni içindeki asıl güç dengesini oluşturuyor, ve insanlar (ya da süper kahramanlar) gibi evrenin gidişatı içinde aslında hiçbir önemi olmayan varlıklarla neredeyse hiçbir şekilde ilgilenmiyorlar. 
Peki kim bu varlıklar? Bir bölümü, evrenimizde var olan kavramların kişiselleştirilmiş halleri. Evren sınırsız ise, sınırsızlığı temsil eden bir varlık bulunuyor... Evrende canlılar ölüyorsa, ölümü temsil eden bir varlık bulunuyor. Ve işte bütün bu kavramlar, Kozmik Varlıklar dediğimiz grubun en önemli parçasını oluşturuyorlar. Aynı zamanda, evrende bu saf, kavramsal varlıklar arasında denge unsuru olarak varlığını sürdüren varlıklar da mevcut. Son olarak da, evrenin varlığını sürdürmek veya evrende denge sağlamak için yaratılmamış olmasına rağmen, kozmik varlık statüsünde bulunan oluşumlar bulunuyor. Çok kafa karıştırıcı hale getirmemek için, gelin bütün bu kavramları olabildiğince basit bir şekilde yeniden inceleyelim. 


THE ONE ABOVE ALL (Tanrı)
Marvel Evrenindeki herşeyin yaratıcısı ve en büyük varlıkdır. 

One Above All'ın ismi çeşitli hikayelerde geçse de hiçbir zaman gözükmez.
Stan Lee ve Jack Kirby'yi temsil eder.

Living Tribunal (Kozmik Yargılayıcı)
Bütün çoklu evrenin kaderini etkileyebilecek olaylarda gözüken, üç kafalı kozmik varlık.

One Above All'dan sonra Marvel Evreni'nin en güçlü varlığı olan kozmik oluşum.
"Sonsuzluk Eldiveni" ve "Sonsuzluk Taşı"nın gerçek sahibidir.
Bütün varlıklar O'ndan korkar.

Eternity (sonsuzluk kavramı)
Evrenin zamansal sonsuzluğunu sembolize eden sonsuz güce sahip varlık.

Infinity, Death, Oblivion, Master Order, Lord Chaos ve Galactus ile aynı zamanda ortaya çıkmıştır. 

Infinity (sonsuzluk kavramı)
Evrenin fiziksel sınırsızlığını sembolize eden sonsuz güce sahip varlık.

Eternity ve Infinity, temel olarak aynı kavramın farklı boyutlarını sembolize ediyorlar. 

Death (ölüm kavramı)
Ölümü sembolize eden sonsuz güce sahip varlık.

Eternity’nin karşısında duran kavram.

Oblivion (kavram)
Varolmayı temsil eden, unutulmuşluğu, zaman içinde yok olmuşluğu sembolize eden varlık.

Infinity’nin karşısında duran kavram. 

Galactus (Denge Unsuru)
Eternity ve Death arasındaki dengeyi sağlayan,
Abraxas'ın ortaya çıkarak Eternity'yi yok etmesini engelleyen,
içinde hayat olan gezegenleri yiyerek beslenen, evrenin varlığı için vazgeçilmez bir varlık.

Lord Chaos (kavram)
Kaosu, düzensizliği ve anlamsızlığı temsil eden oluşum.


Master Order (kavram)
Evrende birliği ve düzeni temsil eden oluşum.
Lord Chaos, Master Order olmadan
Master Order da Lord Chaos olmadan varlıklarını sürdüremiyor.

In-Betweener (Denge Unsuru)
Lord Chaos ve Master Order arasında dengeyi sağlayan varlık.

Abraxas (kavram)
Eternity'ye karşı bir antitez.
Galactus'un yok olması-ölmesi durumunda ortaya çıkarak evreni yok edecek oluşum.

Phonix Force (kavram - saf güç)
Henüz doğmamış yaşamı temsil eden kozmik evren.
Marvel Evreni'nden önce varolan evren ile Marvel evreni arasındaki dönemde ortaya çıkan kozmik güç.
Phonix Force'un yok olması, aynı zamanda içinde bulunduğu evrenin de yok olacağı anlamına geliyor.
Mistress Love (kavram)
Aşkı simgeleyen kozmik varlık.

Sire Hate (kavram)
Mistress Love'ın karşıtı; nefreti simgeleyen kozmik varlık.

The Stranger (kozmik varlık)
Uzayda gezinen, yaşlı bir adam formunda ortaya çıkan kozmik varlık.
Sınırsız kozmik güçleri olmasına rağmen, evrendeki gerçek fonksiyonu
ve güçlerini tam olarak neyden aldığı bilinmemektedir.

Kaynak: www.altevren.net



X-MEN'in BAŞLICA KARAKTERLERİ

PROFESÖR X
Profesör Charles Xavier
Profesör X ya da Charles Xavier, mutasyonu O'na üstün bir telepati ve telekinezi yeteneği vermiştirDünyanın en güçlü telepatıdır. Aynı zamanda çok güçlü psişik yetenekleri de vardır. İlüzyonlar yaratabilir, başkalarının beynine hükmedebilir, kişilerin anılarına girip onların yaşadıklarını görebilir, ufak bir alan içindeki mutantları tespit edebilir. Bu üstün yetenekleriyle Charles Xavier dünyadaki en güçlü mutantlardan biridir. Xavier, malikanesinde bulunan Cerebro adlı çok özel bir bilgisayarı kullanarak güçlerini daha da arttırabilir. Cerebro aracılığıyla dünya üzerindeki herhangi bir mutantı tespit edebilir.
Charles XavierBrian ve Sharon Xavier'ın oğludur. Charles henüz çok genç iken telepatik yeteneklerini keşfetmeye başladı. Brian Xavier'ın ölümüyle anne Sharon, Brian'ın iş arkadaşı Dr. Kurt Marko ile evlendi. Ne var ki Kurt'un de önceki evliliğinden Cain adında bir oğlu vardı. Charles'ın üvey kardeşi Cain Marko daha sonraları O'nun en büyük düşmanlarından biri olacaktı. 
Charles muhteşem bir öğrenciydi. Oxford Üniversitesi'ne başladığında Moira Kinross ile tanıştı. Charles ve Moira genetik mutasyonu konusuna ilgi duyuyorlardı. Moira ile birbirlerine aşık oldular ve nişanlandılar. Fakat Moira'nın eski erkek arkadaşı Joe MacTaggert aralarına girdi. Bir asker olan Joe'ya göre Charles sadece zayıf ve entellektüel bir adamdı. Charles onun yanıldığını ispatlamak için Oxford'dan mezun olduktan sonra orduya yazıldı. Bu Charles için gerçek bir kabus olmuştu: Çünkü henüz savaşın ilk gününde etrafında yaralanan ve ölen askerlerin duydukları acıları zihninde hissedebiliyordu. Daha sonraları bu zihinsel yeteneğini kullanarak arama ve kurtarma çalışmalarının en önemli ismi oldu. Moira'nın nedensiz yere nişanlarını bozmasının ardından Charles ordudan ayrıldı. Kahire'ye yaptığı bir yolculukta Shadow King adlı bir mutant olan Amahl Farouk ile mücadele etmek zorunda kaldı. Bu savaşın sonunda Charles hayatını insanlığı kötü amaçlı mutantlardan korumaya adayacağına and içti. Daha sonra İsrail'e gitti. Burada Erik Magnus Lehnsherr adlı bir mutantla çok iyi bir arkadaşlık kurdu. Charles homo sapienlar ve homo superiorların bir arada barış içinde yaşayabileceğine inanıyordu fakat Erik buna inanmıyordu. Zamanla Erik'in bu inançsızlığı güçlenecek ve Erik, Magneto adını alacaktır. Charles burada aynı zamanda Gabrielle Haller adlı İsrailli bir diplomatla da aşk yaşamıştır: ve ülkeyi terkettiğinde Haller'ın O'nun oğluna hamile olduğunu bilmemekteydi. Londra'ya döndükten sonra Joe MacTaggert ile evlendi ve tanınmış bir genetik araştırmacı olan Moira ile tekrar arkadaşlık kurdu. İkisi mutantlar için bir okul kurmakla ilgili tartışmaktaydılar. ABD'ye giderken dünyayı istila etmek isteyen uzaylıların öncüsü olan Lucifer ile karşılaşması Charles'ın bacaklarının hayatının geri kalanında sakat kalmasına neden oldu. Kendisini Hindistan'da bir hastanede buldu. Burada ona tekrar yaşama tutunma hırsını veren Amelia Voght adlı hemşireye aşık oldu. 
Charles'ın ilk öğrencisi 11 yaşındaki Jean Grey'dir. Charles, kıza telepatik yeteneklerini kullanmasında yardımcı olur. Jean üzerinde başarılı olunca uzun zamandır aklında olan planını uygulamaya koyup Xavier's School for Gifted Youngsters Üstün Yetenekli Gençler için Xavier Okulu'nu kurdu. Ailesinden kalma malikaneyi bu amacını gerçekleştirmek için bir üs olarak kullandı. Scott Summers (Cyclops) onun bu okuldaki ilk öğrencisi oldu. Scott'ın gelişinin ardından Amelia, Charles'ın (yeni kullanmaya başladığı adıyla Prof. X'in) Magneto ile arasında çıkabilecek çatışmadan korkarak Charles'ı terk etti. Sonraki aylarda Warren Worthington III. (Angel), Robert Drake (Iceman), Henry McCoy (Beast) ve artık daha büyümüş olan Jean Grey (Marvel Girl) de öğrencileri arasına katıldı. Onlara sahip oldukları sıra dışı yetenekler yüzünden X-Men adını verdi. Sonraki yıllarda pek çok yeni öğrencinin de katılmasıyla X-Men giderek büyüdü ve sık sık kötü amaçlara sahip olan mutantlar ve mutant karşıtı gruplar ile mücadele etmek zorunda kaldılar.



JEAN GREY
Marvel Girl - Phoenix
Jean GreyMarvel Girl ve ardından Phoenix takama adlarını kullanan Jean Grey, Marvel Evreni'nde yaşayan bir süper Kahramandır. En çok X-Men karakteri olarak bilinir. Bir telepat olarak Jean Grey başkalarının zihinlerine girebilir, psişik saldırılar yapabilir. Telekinetik yetenekleri sayesinde aşırı büyük ve ağır olmadığı takdirde objeleri havaya kaldırabilir ve hareket ettirebilir. Jean henüz 10 yaşındayken bir arabanın arkadaşına çarpmasına şahit olur. O'nun mutant yeteneğini bu olay  ortaya çıkarmıştır. Telepatik güçleriyle ölmekte olan kızın hissettiklerini hisseder. Yeni ortaya çıkan zihinsel yeneteğini kontrol edemeyen Jean, kendini herkesten uzaklaştırır. Büyüdükçe yakınındakilerin düşüncelerini kafasının içinde yüksek sesler olarak duyar; bu ona büyük bir acı yaşatmaktadır. Jean'in ailesi Profesör Charles Xavier'dan yardım ister. Xavier'ın yardımıyla Jean zihinsel güçleri üzerinde belli bir hakimiyet kurduktan sonra, Jean'in ailesine kızlarını yeni açtığı Yetenekli Gençler Okulu'na almayı teklif eder. Jean, Marvel Girl adını alarak X-Men üyesi olur. Jean, X-Men'in vazgeçilmez elemanlarından biridir. Cyclops ve Storm'un yokluğunda pekçok kez ekibin liderliğini yaptığı olmuştur. Sahip olduğu zihinsel yetenekler ekibin çok işine yaramaktadır. Sıcak kanlı ve sempatik davranışlarıyla da en sevilen grup üyelerinden biridir... Mutant avlayan dev robotlar (Sentineltarafından, Jean ve diğer X-Men'ler yakaladıklarında, yörüngedeki bir uzay istasyonuna hapsedilirler. Buradan kaçarlarken bindikleri uzay mekiği dünyanın atmosferine girmeden önce ölümcül bir güneş radyasyonu fırtınasına yakalanır. Ekibin diğer üyeleri mekiğin arkasındaki daha korunaklı yere sığınırken Jean, Cyclops'un itirazlarına rağmen mekiği uçurmakta ısrar eder. Jean mekiği uçururken yüksek radyasyon vücudunu yoketmeye başlar. Ölmek üzereyken kozmik bir varlık olan Phoenix tarafından hayatı kurtarılır. Varlık, Jean'in vücudunun benzerini kendisine kopyalar ve Jean'in anılarını da buna aktarır. Mekik denize düştükten sonra Jean'in asıl vücudu denizin dibinde bir koza içinde kalır. X-Men'lerin Jean sandıkları Phoenix çok üstün kozmik gücüyle zamanla herkes için tehlikeli olmaya başlar. Fakat Phoenix'in kişiliğinde Jean'den bir parça vardır ve bu Phoenix'in kendini yokederek kainatın yokedilişten kurtulmasını sağlar. Daha sonraları Avengers denizin dibindeki bu kozayı bularak Fantastic Four'dan Reed Richards'a teslim eder. Sonunda kozanın psişik korumasını kırmayı başaran Jean serbest kalır. Tamamen iyileşmiş olarak X-Men'e geri döner ve bir süre sonra da Scott ile evlenir.


CYCLOPS (tepegöz)
Scott Summers
Cyclops ya da Scott Summers, vücudu güneş enerjisini bir çeşit pil gibi emer. Bu enerji gözlerinden optik ışınlar olarak çıkar. Lazer benzeri bu ışınların tahrip gücü çok yüksektir. Scott bu gücünü kontrol edemediği için sürekli özel yapılmış gözlük veya lensler giymek zorundadır, aksi halde etrafındaki herkesi ve herşeyi yokedebilir. Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri'nde test pilotu olan Christopher ve Katherine Summers'ın iki oğlundan biriydi. Ailesiyle tatile giderken Christopher'ın uçurduğu uçakta arıza çıkınca Katherine uçaktaki tek paraşütü oğulları Scott ve Alex'e bağlayarak onları uçaktan dışarı iter ve onların hayatlarını kurtarır. Yetkililer sağ kurtulan iki kardeşi ayırırlar. Alex başka bir aile tarafından evlat edilinirken Scott paraşütle yere düşerken başına şiddetli bir darbe aldığı için bir hastanede bir yıla yakın komada kalır. İyileştikten sonra Nebraska'daki bir yetimhaneye yerleştirilir. Yıllar sonra genç Scott sürekli baş ağrıları ve göz ağrılarından şikayet etmeye başlar. Bir doktor ona özel lensler vererek bu sorunu çözer. Scott büyük bir şehirdeyken mutant gücü nihayet ortaya çıkar. Gözlerinden kontrol edemediği bir optik ışın çıkar ve patlama yaratarak büyük bir cismin kalabalığın üzerine doğru düşmesine neden olur. Scott ışınları ile bu nesneyi yokeder fakat öfkeli kalabalık onun kendilerini öldürmeye çalıştığını zannederek ona saldırır. Scott oradan kaçar. Onu Charles Xavier kurtarır ve X-Men'in ilk üyesi yapar. Burada takım arkadaşı Jean Grey'e aşık olur. Uzun bir süre çekingenlikleri yüzünden birbirlerinin duygularından haberdar olmayan çift sonunda çıkmaya başlarlar ve ilerleyen yıllarda bu beraberlikleri evlilik ile sonuçlanır. Scott çocukken başına aldığı darbe yüzünden beyninin mutant gücünü kontrol edebilmesine yarayan kısmı zarar gördüğünden gözlerinden çıkan optik ışınları kontrol edememektedir. Bu yüzden sürekli olarak özel olarak yapılmış gözlükler takmak zorundadır. Scott'ın liderlik yetenekleri onun çok uzun bir süre X-Men'in lideri olmasını sağlamıştır. Prof. X'in yokluğunda mutant okulunun, göreve çıktıkları zamanlarda ise ekibin sorumluluğu onun omuzlarındadır. Savaş zamanlarında gözlerinden çıkan optik ışınlar çok tehlikeli bir silahtır.





HAVOK
Alexander "Alex" Summers
Havok Alex Summerskozmik enerjiyi vücudu ile emip bu enerjileri ısı dalgaları olarak yayabilme yeteneğine sahip bir mutanttır; Cyclops'un kardeşidir. Ailesi ile çocukken yaşadıkları uçak kazasından sonra yetim kalan iki kardeş birbirlerinden ayrıldı. Scott kaza sırasında başına aldığı darbe yüzünden yaklaşık bir yıla yakın bir süre bir hastanede komada kalırken, Alex ise kazadan iki hafta sonra Nebraska'daki bir yetimhaneye yerleştirildi. Buraya yerleştirildikten kısa süre sonra da evlat edinildi. Alex büyürken abisi Scott'ın Cyclops olarak atıldığı maceralardan habersizdi. Üniversiteden mezun olduktan sonra mutant yeteneklerinin farkına varmaya başladı. Bu sıralarda bir arkeoloji profesörü olan Ahmet Abdol kendisi ile Alex arasında psişik bir bağlantı farketti. Her ikisi de aynı mutant yeteneğine sahipti, fakat Alex sayesinde Abdol'un gücü çok daha artabilecekti. Abdol, Alex'i kaçırarak Mısır'daki laboratuarına getirdi. Abdol, Alex'in gücünü de kendine katarak Living Monolith adlı çok büyük kozmik güce sahip bir mutanta dönüştü. X-Men, Monolith'i yenmeyi başardı. Vücudunun yaydığı şok dalgalarını kontrol edemeyen Alex, X-Men ile birlikte Amerika'ya dönmektense Mısır'daki çölde kalmayı tercih etti. Bir Sentinel tarafından yakalanan Alex, bu mutant avcısı robotları icat eden kişinin oğlu olan Larry Trask'in bulunduğu üsse getirildi. Burada Alex'e Havok kod adı verildi ve ona gücünü kontrol altında tutmasını sağlayan bir kıyafet verildi. X-Men, Trask'ın yakaladığı mutantları kurtarmaya geldiğinde Havok, abisi Cyclops'a katılarak güçleri yüzünden kimseye zarar vermek istemediği için uzak durmaya çalıştığı medeniyete geri döndü. Havok, manyetik güçlere sahip bir mutant olan Lorna Dane'e (Polaris) aşık oldu. İkisi de bir süre X-Men'in üyesi oldular, fakat ikisi de maceraperest bir hayat yaşamak istemiyordu. Havok ve Polaris bir araştırma için Arizona'ya gittiklerinde kendilerini Mr. Sinister'ın emrindeki bir suikastçi birliği olan Marauders tarafından yakalanmış buldular. Zihnine telepatik olarak hükmedilen Polaris, Marauders ile birlikte X-Men'e saldırdı. Ekibine dönmeyi başaran Havok, sevgilisi ile savaşmak zorunda kaldı. Zihnine hükmedilmekten kurtarılan Polaris, Havok ile birlikte ABD hükümetinin oluşturduğu bir mutant saldırı ekibi olan X-Force'a katıldı. Havok bu örgütten ayrıldıktan sonra geçirdiği bir uçak kazasındaki patlama sonrasında kendini başka bir gerçeklikte buldu. Ruhu başka bir boyuttaki farklı bir Havok'un vücuduna girmişti. Bulunduğu bu yeni dünya çok karanlık ve çarpık bir yerdi. Bu farklı dünyada dost bildiği bazı kişiler düşman, düşman bildiği bazıları ise dosttu. Bu farklı dünyayı anlamaya çalışan yalnız bir mutant oldu: Mutant X. Alex burada Jean Grey'in kötü bir versiyonu olan Goblin Queen ile yapılan savaşta düşmanı yenmeyi başardı, fakat bunun bedeli aynı zamanda kendi ölümü oldu. Alex'in ruhu orjinal boyutuna mı döndü, yoksa sonsuza dek yok mu oldu belli değil.



ANGEL (melek)
Warren Worthington III.
Angel Warren Worthington III.Worthington ailesinin tek varisi, yakışıklı milyoner Warren, nam-ı diğer Angel, hem X-Men’in hem de X-Factor’un kurucu takımlarında yer almıştır. Warren'ın tüm anatomisi uçmak için yaratılmıştır. Uçmasını sağlayan doğal kanatları vardır. Kemikleri kuş kemikleri gibi hafiftir, vücudu şişmanlamasını kendiliğinden engeller, normal bir insandan daha fazla kas kuvveti vardır, gözleri yüksek hızlarda oluşan rüzgar akımına dayanabilir, vücudu havada ani basınç değişikliklerine dayanabilir ve çok yükseklerde bile nefes alabilir.
Warren yatılı bir okulda okumaktayken sırtında kanatlar çıkmaya başlar. Birkaç ay sonra kanatlar tam boyutlarına ulaşır. Warren bu kanatları sıkıca bağlayıp kıyafetlerinin altında gizliyordu. Fakat sonraları uçmanın verdiği özgürlük duygusunun tadını çıkarmaya başladı. Günün birinde okul yatakhanesinde çıkan yangında sarı bir peruk ve uzun bir gecelikle kimliğini gizlemeye çalışan Warren, içeride sıkışan öğrencileri dışarı taşıyarak ölümden kurtardı. Görgü tanıklarına aynı bir melek gibi görünmüştü. Okulda daha fazla kalamayacağını anlayan Warren, New York'a gitti. Burada suça karşı savaşan biri oldu. Bir süre sonra kendisine Avenging Angel adını veren Warren, Prof. Xavier'ın ilgisini çekince onu okuluna davet etti ve böylece Warren, X-Men'e katıldı. Warren sonraki yıllarda X-Men'den ayrılarak önce Champions of Los Angeles adlı gruba katıldı ama sonra tekrar X-Men'e geri döndü. Kısa süre sonra tekrar ayrılarak Defenders'a katıldı ama sonunda gene eski ekibine geri döndü. Bu olaylardan sonraki çarpışmalardan birinde Harpoon adlı biri tarafından kanatlarından yaralandı. Avengers'ın bir üyesi olan Thor tarafından kurtarıldı, fakat kanatları ciddi olarak zarar görmüştü. Doktorlar yaranın daha da yayılmaması için kanatları almak zorunda kaldılar. Kanatlarını kaybettikten sonra depresyona giren Warren intahara kalkıştı. Arkadaşları onun öldüğünü sanmışlardı, fakat aslında X-Men'in en büyük düşmanlarından biri olan Apocalypse tarafından kurtarılmıştı. Mutant savaş lordu, Warren'a mekanik kanatlar takarak ona uçma yeteneğini yeniden vermeyi teklif etti. Warren bunu kabul etti, fakat bedeli çok yüksek oldu. Apocalypse'in emrindeki Mahşerin Dört Atlısı adı altındaki bir grubun Death adlı üyesi oldu. Ona takılan jilet keskinliğindeki çelik kanatlarla birlikte deri rengi de maviye dönüşmüş ve bir nevi düşmüş bir melek görünümüne bürünmüştü. Fakat Apolcalypse'in yokettiği sanılan eski duygularına tekrar kavuşan Warren tekrar X-Men'e katıldı. Mekanik kanatları yüzünden bu kez Archangel adını aldı. X-Men'e katılmasının ardından bir kere daha dönüşüm geçirerek mekanik kanatlarından kurtuldu ve eski doğal kanatlarına geri kavuşarak tekrar Angel oldu, fakat deri rengi mavi kaldı.



ICEMAN (buzadam)
Robert "Bobby" Louis Drake
Iceman Robert "Bobby" Louis DrakeOmega Seviyesinde Mutantlık durumuna erişmiştir. Iceman'in güçleri buz yaratmaktan fazlasıdır. Dünya üzerindeki su miktarına bakılacak olursa Bobby'nin neredeyse sınırsız nem kaynağı vardır. Çöl havasında bile güçlerini geçici olarak kullanacak kadar nemi bulabilir; fakat bu mutant güçlerini zorladığı için yorulmasına ve dondurucu güçlerini geçici olarak işlevsiz kılmasına neden olabilir. Vücudunu buza çevirebilir ve etrafındaki havayı dondurabilir. Kendisine buz kayakları, kalkanları, mızrakları, yani kısacası buzla yapabileceği herşeyi yaratabilir. Hava soğukluğu gibi şeylerden etkilenmez.
BobbyFloral Park, New York'ta doğmuştur; anne tarafından Yahudi, baba tarafındansa İrlandalı bir Katolik'tir. Mutant güçlerini henüz ergenlik yaşlarında soğuktan donacakken keşfeder. Bunu ailesi dışındaki herkesten saklar. Bir grup serseri Bobby ve kız arkadaşına saldırınca, paniğe kapılır; saldırganlardan birini dondurur. Böylece güçlerini herkes görmüş olur. Genç  Bobby'nin çıkarabileceği tehlikelerden korkan halk Drake'lerin evine saldırdığında bölgenin şerifi de Bobby'yi kendi gözetimine alır. Bu arada tüm bu olanlar Charles Xavier tarafından da duyulmuştur, Cyclops'u Bobby ile temas kurması için gönderir. Fakat Bobby ona katılmayı reddedip tersleyince ikisi arasında kavga çıkar. Bu sırada kasabalı kalabalık onları yakalar. İkili tam asılmak üzereyken kaçmayı başarır. Prof. X, onları takip eden kalabalığın zihinlerine girerek Bobby'nin hatıralarını zihinlerinden temizler. Minnettar kalan Bobby, Xavier'ın okuluna katılır. X-Men'e katıldıktan bir süre sonra o da aynı takım arkadaşı Angel gibi önce Champions of Los Angeles'a, ardından Defenders'a katılır ama sonunda tekrar X-Men'e geri döner. Daha sonraları Emma Frost'un (White Queen) yardımıyla güçlerini maksimum seviyeye taşımayı öğrendi. Artık vücudunu tamamen kendi şeklindeki bir buz formuna dönüştürebilir... X-Men'in en eğlenceli karakterlerinden biridir. Şaka yapmayı sever ve sık sık takım arkadaşlarına takılır; gerektiğinde fazlasıyla ciddi olabilir. Iceman, X-Men'in orijinal beşlisinin içindeki en genç elemandır.



BEAST (canavar)
Hery McCoy
Henry McCoy'un mutant özellikleri daha doğuştan bellidir. Normal bebeklerden daha büyük elleri ve ayakları vardır. Hank'in mutasyonu büyük ihtimalle henüz o daha doğmadan önce babasının çalıştığı nükleer istasyonda geçirdiği kaza sonucu maruz kaldığı radyasyondan kaynaklanmaktadır. Gençken Hank'in süper-insan çevikliği ve atletik yetenekleri ortaya çıktar. Charles Xavier, Hank'in varlığından haberdar olunca onu Yetenekli Gençler Okulu'na davet etmiş, Hank Beast olarak X-Men'e katılmıştır. Üstün zekasıyla X-Men'lerin malikanelerinde antrenman yaptıkları yer olan Tehlike Odas'ında pek çok modifikasyon yapar. Hank okuldan mezun olduktan sonra ekibi terk edip Brand Corp adlı şirkette genetik araştırmalara başlar. Burada mutasyonu harekete geçiren bir katalizatör icat eder. Hank, bulduğu serumu kendi üzerinde dener ama bu onda hiç beklenmedik bir etki yaparak vücudunda tüyler çıkmasına, dişlerinin büyümesine ve atletik yeteneklerinin daha da artmasına neden olur. Hank, eski görünümüne asla geri dönemeyeceğini anlar. Başlarda bu görünümünü herkesten saklamaya çalışır ama sonra bu yaratığımsı görünümünü kabullenmeyi öğrenir. Brand Corp.'u terk eden Beast, ünlü süper kahraman grubu Avengers'a katılır. Avengers'ta bir süre hizmet verdikten sonra oradan ayrılarak Defenders'a katılır. Daha sonra buradan eski takım arkadaşları Angel ve Iceman ile birlikte X-Men'e geri dönerler. Beast'in X-Men'e geri döndükten sonra ki en büyük mücadelesi eski iş arkadaşı Moira MacTaggert ile mutantlara yayılan ölümcül bir hastalık olan Legacy Virus adlı hastalığı durdurmaya çalışmak olur. Beast tedaviyi bulur. Keşfettiği antidotu bir mutanta enjekte etmesi gerekiyordur, böylece bu antidot o mutantın güçlerini ateşleyerek iyileştirici antikorların atmosfere yayılmasını sağlayacaktır. Fakat bu aynı zamanda serumun enjekte edildiği mutantın ölümüne neden olur. Beast daha uygun başka bir antidot üzerinde çalışmaya başlar, fakat kızkardeşini bu virus yüzünden kaybetmiş olan takım arkadaşı Colossus serumu kendi üzerinde dener. Sonuçta Beast hastalığı durdurmayı başarır fakat bu arkadaşı Colossus'un ölümüne neden olmuştur. Beast, gerek fiziksel yetenekleri gerekse zekasıyla grubun en önemli elemanlarından biridir. Dış görünümünü başkalarını korkutmak için kullanmayı sevmez. Ürkütücü dış görünümünün tam tersine son derece iyi kalpli ve eğlenceli biridir. Konuşurken sık sık Shakespeare'den veya diğer ünlü yazarlardan alıntılar yapar. Geçen yıllarda görünümünü tamamen kabullenmeyi başarmış, bazen kendi görünümüne takılıp kendi kendisiyle dalga geçtiği bile olur...



COLOSSUS (dev)
Piotr "Peter" Rasputin
Colossus Piotr RasputinChris Claremont'un yaratmış olduğu, ikinci X-Men takımının üyelerinden biridir ve Illyana Rasputin'in (Magik) ağabeyidir. 1990'lara kadar takımda kalmış, daha sonra kısa bir süreliğine Excalibur'da yer almış ve sonrasında ise X-Men'e geri dönüp ölümüne kadar orada kalmıştır. Elbette ki Marvel evreninde ölmek kolay olmadığından ilerleyen yıllarda hayata döndürülmüş ve çeşitli X-Men devam serilerinde yer almıştır.
Colossus'un istediği zaman organik çeliğe dönüşebilme özelliği vardır. Bu dönüşüm ona süper kuvvet ve yüksek derecede bir dayanıklılık sağlar.


Piotr Rasputin, Sibirya'da doğmuştur; çiftçidir. Mutant gücü ortaya çıkınca iyi kalpli genç bunu diğer çiftçilere yardımcı olmak için kullanır. Fakat zamanla insanlarla mutantlar arasındaki genetik savaşın etkileri tüm dünyaya yayılmaya başlayınca basit ve mutlu hayatı yokolmaya başlar. Profesör Charles Xavier'ın telepatik yardım çağrısını kabul eden Piotr, bunun ardından ABD'de kalarak X-Men'e katılır. Dünyanın öbür ucunda olsalar da kalbi sürekli ailesinin yanındadır. Onları tehlikeden uzak tutmaya çalışmasına rağmen bir X-Man olarak yaptıkları zaman zaman ailesini tehlikeye atmıştır. Kızkardeşi Illyana mutantları öldüren Legacy Virus hastalığının ilk kurbanı olunca Colossus, Prof. X'in insanlarla mutantlar arasındaki barış hayallerini tekrar düşünmeye başladı. Piotr ile X-Men arasındaki görüş ayrılıkları büyüyünce Magneto'ya katıldı, fakat bu uzun sürmedi. Magneto'nun yörüngedeki bir asteroid üzerine kurduğu üssü yokolunca dünyaya geri döndü. Özel bir ilişki yaşadığı eski takım arkadaşı Kitty Pryde'ı (Shadowcat) aramaya koyuldu. Fakat Kitty'i yeni erkek arkadaşını öperken görünce müthiş bir öfkeye kapılarak oğlanı öldüresiye dövdü. İngiltere'deki bir mutant grubu olan Excalibur, Colossus'un rehabilitasyon sorumluluğunu üzerine aldı. Bu grupta Kitty ve Nightcrawler da bulunmaktaydı. Daha sonra Colossus bu iki arkadaşıyla birlikte X-Men'e geri döndü.



MAGIK (büyücü)
Illyana Nikolievna Rasputin
Magik Illyana Nikolievna RasputinX-Men’in Rus üyesi Piotr –Peter- Nikolaievitch Rasputin, nam-ı değer Colossus’un küçük kız kardeşidir. Magik ismiyle bir büyücü ve mutant olarak Yeni Mutantlar’da görev yapmış, birçok başka çizgi seride de rol almıştır.
Illyana ilk kez, Xavier Colossus’u X-Men’e katılması için ikna etmeye geldiğinde, bir tarım aracının altında ezilmek üzere olarak ortaya çıkar. Ağabeyi metale dönüşüp aracı haşat ederek onu kurtarır. Daha sonra Illyana uzun bir süre görünmez, yalnıca Colossus ev hasreti çektiğinde kardeşimi de özledim diyerek arada bir ismini anar.
Illyana 6 yaşındayken, Uncanny X-Men #145’te Arcade tarafından kaçırılır.
Colossus, Illyana’yı evine göndermez ve küçük kız bir süre malikanede X-Men’le birlikte kalır. Kitty Pryde ve Colossus’un arada bir aile saadetiyle küçük kızla vakit geçirmesi, ona kitap okuması dışında pek bir rolü olmaz.
Uncanny X-Men #160’da Illyana, duyduğu tuhaf bir sesi takip ederek kendini farklı bir düzlemde, Limbo’da (araf'ta) bulur. Eski tanrıları dünyaya salmak gibi tuhaf bir amacı olan Belasco onu oraya çağırmıştır. Belasco’nun, Beatrix Madalyonu'ndaki beş boşluğu kan taşlarıyla doldurması gerekir ve bunu yapmasının yolu ise Illyana’nın ruhunu bozmaktır. X-Men, Illyana’nın peşinden Limbo’ya gelir, kendilerinin bu düzlemdeki ölmüş, bozulmuş ya da değişmiş versiyonlarıyla yüzleşir ve sonunda Illyana’yı alıp geri dönerler. Fakat bir teleport diskinden geçerken Illyana’nın elini tutmakta olan Kitty birkaç saniyeliğine kızın elini kaybeder. Tekrar yakalayıp Illyana’yı diskten kendi taraflarına çektiklerinde ise, karşılarında 14 yaşında bir Illyana bulurlar... Kendi düzlemlerinde birkaç saniye geçmiş olmasına rağmen Limbo’da 7 yıl geçmiştir. Yedi yıl boyunca Limbo’da Belasco’nun Illyana’ya neler yapmış olabileceğini düşünen X-Men uzun bir süre endişelenir ve bu hikaye, Uncanny X-Men’de anlatılmaz. Sınırlı sayıda baskıya giren Magik "Illyana ve Storm" isimli 4 sayılık seri, Illyana’nın Limbo’da Storm’un bu düzlemdeki beyaz büyücü olan versiyonuyla birlikte yaşadıkları maceraları anlatır. Bu seride kısaca, Illyana’yı ele geçiren Belasco, ruhunu bozma umuduyla ona kara büyü öğretmeye başlar ve bunların sonucunda madalyondaki üç kan taşı dolar. Fakat daha sonra Illyana büyülü kılıcı Soulsword’u çağırmayı öğrenir ve Belasco’yu yenerek dünyaya büyümüş bir şekilde geri döner. Bu esnada hem Storm’la hem de Kitty’nin o düzlemdeki versiyonuyla aralarında ruhsal bir bağ oluşur ve bu bağ dünyaya döndükten sonra da devam eder. Kitty’nin yaşıtı olan Illyana ile yakın arkadaş olmasında da bu bağ etkili olmuştur.
X-Men, Illyana’nın karanlık tarafa kaymasından endişelendiklerinden, Xavier onu Yeni Mutantlar’a dahil eder. Ve Illyana’nın Magik olarak esas maceraları daha çok bu seride yayınlanır. Illyana Soulsword’unu her kullanışında vücudunun bir kısmı zırhla kaplanır. Büyücülük becerilerinde kendini ilerletir ve mutant güçlerinin tükendiği noktalarda büyücülerle büyü düellolarına girerek fayda sağlar. Günün birinde Limbo’ya yaptıkları rutin bir yolculuk ters gider ve orada mahsur kalırlar. Arkadaşlarını kurtarmak için Illyana içindeki iblis benliği fazlasıyla güçlendirmek pahasına da olsa dünyaya büyük bir kapı açar ve beklenileceği şekilde bu kapıdan iblisler de dünyaya akarak istilaya başlarlar. Utanıp kendini suçlayan Illyana iblislerin altında dev bir disk açar. Onları Limbo’ya gönderir ve geçidi mühürlemek için de Soulsword'unu içine atıp iblis güçlerini feda eder. Olaylar yatıştıktan sonra takım arkadaşları, zırhının içinde Illyana’nın yedi yaşındaki halini bulurlar... Illyana’yı ailesiyle yaşaması için Rusya’ya gönderirler, fakat ailesinin Rus hükümeti tarafından öldürülmesi sonucunda X-Men’le birlikte yaşamak üzere Malikaneye geri döner. Orada kaptığı Legasy Virüsü yüzünden hayatını kaybeder... Illyana’nın hayaleti zaman zaman arkadaşlarına görünür.
Fakat Illyana’nın ölümü hakkında üzülmüyoruz, çünkü şunu biliyoruz ki Marvel evreninde ölmek pek kolay değildir. Yani kızımız kendisinden beklendiği üzere tekrar diriltiliyor ya da klonlar, farklı düzlemlerdeki versiyonları vesaire vesaire.



WOLVERİNE (kutup porsuğu)
James Howlett
WolverineJames Howlett ismiyle doğmuş, Logan olarak tanınmıştır. Len Wein, John Romita Sr., Herb Trimpe tarafından tasarlanmış ve yaratılmıştır. Köken olarak sansargillerden gelmektedir ve bu yüzden ellerinde üçer tane kemikten pençe bulunur. Marvel Dünyası'nda birçok çizgi romanda bulunmuştur. Başlıca, X-Men(New) Avengers, Incredible Hulk, Secret Defenders, Alpha FlightWeapon X, HYDRA, S.H.I.E.L.D. gibi grup ve çizgi romanlarda yer almıştır.
Wolverine, Vietnam Savaşı sonrasında popüler Amerika'n kültüründe otoriteye uymayan, kahramanlık karşıtı bir karakter olarak görünmüştür. Öldürücü ve zalim gücü de 1980'lerin sonuna doğru tüm çizgi roman anti-kahramanları tarafından kullanılmıştır. Sonuç olarak; X-Men markasının en fazla ilgi gören kahramanı olmuştur. Kendine özgü çizgi romanı 1988'de çıkmış ve birçok çizgi filmde, video oyunlarında ve filmlerde yer almıştır. 
Bir mutant olan Wolverine, hayvani his ve reflekslere, ayrıca kendi kendini iyileştirme özelliğine (hayatta kalma özelliği de denebilir) sahiptir. Bu sayede alabileceği tüm yaraları kendiliğinden iyileşir ve normal bir insana göre çok daha geç yaşlanır (Zihinsel yaralar da dahil olmak üzere). Bu iyileşme özelliği sayesinde; Weapon-X tarafından bir süper asker olması için tüm iskeleti neredeyse parçalanamaz bir metal olan Adamantium ile kaplanmıştır. Operasyon sırasında kemikten olan keskin pençeleri adamantium ile kaplanmış ve bunun sonucunda Wolverine yenilmez olmuştur. Bu pençeler demiri bile kesebilecek niteliktedir. Pençelerinin kesemediği bilinen tek nesne ise Kaptan Amerika'nın kalkanıdır. Ayrıca, yumruk yumruğa dövüşte ve kılıç kullanma konusunda tam bir ustadır. İngilizce, Japonca, Çince, İspanyolca, Rusça, Arapça ve Kızılderili dillerini akıcı olarak konuşur ve göçebeliğinin etkisiyle pek çok ülkenin kültürüne aşinadır.
Wolverine'in yaratıcılarından Len Wein; Logan'ı mutantlaşmış bir buz porsuğu (Wolverine'ın İngilizce manası buz porsuğudur) olarak tasarlamıştır. Sebebi de yüksek evrimde evrimleşen bir insan olmasıdır. Logan'ın mutantlaşmış bir buz porsuğu olduğunu The Incredible Hulk #180-181 serisi çizeri Cockrum da onaylamıştır. Ancak O; Wolverine'in Örümcek Adam tarzında bir evrim geçirdiğini söyler. Ama bu; John Romita'nın maskesiz 40 yaşında ve kıllı Logan'ı çizmesiyle değişir. Len Wein orijinal olarak Wolverine'in eldivenlerini pençeli olarak tasarlamıştır; ancak daha sonra Stan Lee'nin orijinalliğini korumasını istemiş ve mutantlaşmış bir buz porsuğu düşüncesini reddetmiştir.
2001 yılında çizilen Origin isimli mini-seride; Wolverine'in geçmişi 19'uncu yüzyıla dayandırılır. Alberta-Kanada'da başlayan hikâyeye göre; James Howlett (Wolverine), Elizabeth Howlett'in hizmetli Thomas Logan ile olan yasak aşkından doğar. Eşi John Howlett ile beraber James'i büyütürler. Her ne kadar James kendisini iyileştirme gücüne sahip olsa da çocukluğunu her zaman yardım edilmesi gereken hasta bir çocuk olarak geçirir. Thomas Logan, John Howlett'i öldürdükten sonra James, Thomas'ı patlayan bir sinir ile öldürür ve pençeleri ilk kez dışarı çıkar. Arkadaşı Rose ile evden kaçar ve duyduğu pişmanlığın etkisiyle Logan ismini kullanmaya başlar. Kısa bir süre sonra özellikleri ve hisleri gelişir. Annesi de intihar ettikten sonra, orduya katılan Logan burada Wolverine takma adını alır ve 458-25-243 numaralı künyesini bastırır. I. Dünya Savaşı’nda Kanada adına savaşır. Savaşın ardından Japonya’ya yerleşir ve Itsu adlı bir Japon’la evlenir. Daken adında bir oğlu olur. Birçok dövüş sanatı eğitimini almıştır. II. Dünya Savaşı’nda Kaptan Amerika ile birlikte savaşmıştır. Savaştan sonra paralı askerlik yapmaya başlar. CIA’in eline düşer. Gizli operasyonlar için hafızasına sahte anılar yerleştirilir. Wolverine’in sürekli geçmişini aramasının temellerinden biri budur. 


STORM (fırtına)
Ororo Munroe
Storm'un hava elementlerini kontrol edebilme gücü vardır. İklimlerde değişiklik yapabilir, büyük veya küçük fırtınalar yaratabilir, yıldırımlar ve hortumlar oluşturabilir, sıcaklığı azaltıp arttırabilir, soğuk hava akımları ile herhangi bir yeri dondurabilir. Sahip olduğu bu güçler onu dünyanın en güçlü mutantlarından biri yapar.
Ororo'nun annesi Kenya'daki bir kabilenin prensesi, babası ise Amerikalı bir fotoğrafçıdır. Anne - babası evlendikten sonra Manhattan'da yaşamaya başladılar. Ororo altı aylıkken Kahire'ye taşındılar. Beş yıl sonra evlerini yokeden bir bomba ailesinin ölümüne neden oldu. Ororo ise bu patlamanın sonucunda annesinin cesedinin yanında yıkıntının altına gömüldü. Buradan kurtulana kadar yaşadığı anlar onda hayatı boyunca etkisi sürecek bir klostrofobinin başlamasına neden oldu. Artık evsiz bir yetim olan Ororo'yu Achmed el-Gibar adlı usta bir hırsız himayesine aldı ve onu çırağı yaparak hırsızlık konusunda eğitti. Yıllar sonra Ororo, önce Sahra Çölü'ne, oradan da atalarının toprakları olan Serengeti Ovası'na yolculuk yaptı. Bu zamanlarda mutant güçleri ortaya çıkmaya başladı. İklim üzerindeki bu güçlerini yerel kabilelere yardım etmek için kullanınca buradaki kabilelerin halkı onu bir tanrıça olarak görerek ona tapmaya başladılar. Ororo bu tanrıça rolünü birkaç yıl oynadı, ta ki Profesör Xavier'dan telepatik bir mesaj alana kadar... Gittikçe artan garip güçlerinden korkmaya başlayan Ororo, Profesör X ve öğrencilerine katıldı, o zamandan beri de takımın sürekli bir üyesi olarak kaldı. Storm aynı zamanda New York'un yeraltı tünellerinde, insanlardan uzakta yaşayan mutantlar topluluğu olan Morloklar'ın lideri Callisto'yu teke tek dövüşte yenerek bu topluluğun lideri de olmuştu ama liderliği tekrar Callisto'ya geri teslim etti.
Storm, X-Men'in büyük sorumluluk duygusuna sahip, her zaman güvenilir bir üyesidir. Çok karizmatik bir kişiliğe sahip olması ve karar alma konusundaki yeteneği onun Cyclops'dan sonra takımın ikinci lideri olmasını sağlamıştır. Sahip olduğu mutant güçlerinin dışında aynı zamanda iyi bir dövüşçüdür. Ayrıca güzelliği ile etkisi altına alamayacağı bir erkek yoktur.



NIGHTCRAWLER (gece sürüngeni)
Kurt Wagner
Nightcrawler Kurt Wagnermutant güçleri ergenlik çağında ortaya çıkmıştır. Kendini bir yerden başka bir yere teleport (ışınlanmak) edebilir. Bu teleportasyonun sonucu arkasında duman ve kükürt kokusu bırakır, bu aslında teleportasyon yaptığı sırada girdiği boyutun izidir. Nightcrawler teleportasyon sonucu katı bir cismin içinden çıkıp ölümüne neden olmamak için kendini sadece görebildiği ya da çok iyi bildiği yerlere teleport eder. Yıllar boyunca süren antrenmanlarla kendisi ile birlikte teleport edebileceği kişilerin sayısını da arttırmıştır. Ayrıca omurgası normal insanlardan daha esnek olduğu için çok atletiktir. Koyu ten rengi de gölgelere rahatça saklanmasını sağlar.
Kurt Wagner'ın şeytani görünümü doğuştandır. Yaratığımsı görünümü annesinin onu terketmesine neden olmuştur. Bu olaydan korkan ve bebeği yoketmeye kalkışan, korkmuş köylülerden kaçan anne kendi hayatını kurtarmak için onu bir şelaleye attı (yıllar sonra gerçek annesinin Mystique olduğunu öğrenecektir). Bir büyücü ve çingene kraliçesi olan Margali Szardos bu olaydan kısa süre sonra hala hayatta kalmayı başarmış bebeği alarak falcı olarak çalıştığı Bavarian Sirki'ne götürür. O'na bir ucube gibi değil, kendi çocuğuymuş gibi davranır. Kurt bu sirkte, onu dışlamayan insanların içinde büyür. En yakın arkadaşları Margali'nin çocukları Stefan ve Jimane idi. Mutant güçleri henüz ortaya çıkmamışken doğal atletik yeteneğini farkettiğinde, Sirkin yıldız akrobatı olur. Seyirciler onu kostüm giymiş normal biri sanmaktaydı. 
Yıllar sonra Texas'lı bir milyoner Bavarian Sirki'ni satın aldı. Kurt sirkten ayrılıp üvey kardeşinin yaşadığı Almanya'yadaki köye gitti. Fakat Stefan delirmiş ve birkaç köylü çocuğu katletmişti. Kurt bunu durdurmaya çalışırken Stefan'la dövüşmek zorunda kaldı. Bu dövüş sırasında genç mutant yanlışlıkla Stefan'ın boynunu kırdı. Köylüler Kurt'u farkedince onun bir şeytan olduğunu ve çocukların ölümünden onun sorumlu olduğunu düşünüp onu öldürmeye kalktılar. Kurt öldürülmek üzereyken Prof. X, O'nun yardımına yetişir ve zihin gücüyle köylüleri paralize edip Kurt'u kurtardı. Bir X-Man olan KurtNightcrawler adını aldı. Nightcrawler, X-Men'le geçirdiği yıllardan sonra İngiltere'de bir mutant birliği olan Excalibur'a katıldı. Bu ekip dağılınca X-Men'e geri döndü. Her zaman koyu bir Katolik olmuş olan Kurt rahip olmak için X-Men'i bir süre terketti, daha sonra tekrar ekibine geri döndü.
Nightcrawler, kendini rahip olmaya adamıştır. Şeytani görüntüsüne rağmen en eğlenceli ekip üyelerinden biridir. Çok usta bir kılıç kullanıcısıdır.



BANSHEE (ölüm perisi)
Sean Cassidy
Sonik çığlıklarının gücüyle objeleri parçalayabilir, uçabilir, rakiplerini bayıltabilir.
Sean Cassidy, İrlanda'daki Cassidy Kalesi'nin varisi olarak doğdu. Büyürken mutant güçlerinin farkına varınca, herkesten sakladı. Üniversiteden mezun olduktan sonra Interpol için çalışmaya başladı. Cassidy, çok gizli bir görev için uzaktayken karısı Maeve Cassidy kız çocukları Theresa'yı doğurdu. Maeve kızıyla birlikte Kuzey İrlanda'daki akrabalarını ziyarete gittiğinde bir terorist bombalaması sonucu hayatını kaybetti. Yetkililer Theresa'nın izini bulamayınca onu da öldü saydılar. Görevden dönen Sean'e karısının ölümü haber verildi, fakat ona daha fazla acı vermemek için o uzaktayken bir bebeğinin olduğunu ve onun da karısı ile birlikte öldüğü söylenmedi. Sean bu acı verici olayın ardından Interpol'den ayrıldı ve bağımsız çalışan biri haline geldi. Fakat kendini suçlu aktivitelerin içinde buldu. Mutant yetenekleri ve Interpol'ün içini iyi bildiğinden Factor Three adlı bir suç örgütü tarafından değerli birisi olarak görüyordu. Sean'un beynine özel bir tür patlayıcı yerleştirerek onu Factor Three için çalışmaya zorladılar. Bu örgütteyken Sean, Banshee kod adını aldı ve bu örgütle birlikte X-Men ile de savaştı. Prof. X, telekinetik yeteneklerini kullanarak Banshee'nin beynindeki patlayıcı mekanizmayı yoketti, böylece onu Factor Three'nin esaretinden kurtarmış oldu. Banshee, suç dünyasını bırakarak X-Men'e katıldı. Mutant bir terorist olan kuzeni Black Tom Cassidy ile savaşmak zorunda kaldı. Ne var ki Black Tom Cassidy'ye yardım eden Siryn adlı mutant, aslında Banshee'nin öldü sanılan kızı Theresa idi. Theresa annesinin öldüğü patlamadan Black Tom tarafından kurtarılmıştı. X-Men bu ikiliyi yenince Banshee, kızı ile biraraya gelme şansını elde etti. Daha sonra çok genç üyelerden oluşan mutant grubu Generation X'e bu grup dağılana kadar Emma Frost ile birlikte eğitmenlik yaptı.



ROGUE (ruj)
Anna Marie
Rogue'un teni başkasının teni ile temas ettiğinde o kişinin anılarını ve eğer dokunduğu kişi mutant ise bir süreliğine o kişinin yeteneklerini alır. Fakat gücünü kontrol edemez. Ayrıca dokunduğu kişiler dokunulma süresine orantılı komaya girerler. Ms. Marvel ile olan dövüşünde Rogue, O'nun dayanıklılık, süper kuvvet ve uçabilme yeteneklerini kalıcı olarak almıştır. Rogue'un güçleri daha sonra tekrar bir değişim geçirir, artık daha önce dokunmuş olduğu kişilerin güçlerini istediği zaman kullanabilmektedir.
Rogue'un gerçek adı bilinmemektedir. Geçmişiyle ilgili bilinenler Missisipi Nehri'nin kenarındaki Caldecott Kasabası'nda büyüdüğüdür. Rogue'un ergenlik çağındayken Cody Robbins adlı bir oğlanı öpmesi oğlanın komaya girmesine neden olmuştur. Bu temas sonucunda oğlanın kendisine geçen anılarını zihninden çıkartamaz ve kaçar. Rogue'un yeteneklerini farkeden, Mystique onu evlatlık olarak yanına alır. Rogue, Mystique ve onun arkadaşı olan Destiny adlı kör bir mutant ile birlikte yaşamaya başladı ve birkaç yıl boyunca onların Brotherhood of Evil Mutants adlı gruptaki terörist aktivitelerine yardım etti. Brotherhood'un diğer üyeleri yakalanınca Rogue onları hapisaneden kurtarmak için Ms. Marvel'ın süper güçlerini almaya kalkıştı, fakat planı hiç beklemediği şekilde gelişti. Carol Denvers'a (Ms. Marvel) çok uzun süre dokunan Rogue onun güçlerini kalıcı olarak almakla birlikte anılarını da olduğu gibi kendi zihnine aktarmış oldu. Bu anılardan kurtulamayan Rogue çareyi Profesör X'den yardım istemekte buldu. Xavier, Rogue'a yardım etmenin tek yolunun onun X-Men'e katılması olduğunu farketti. Başlarda gruptaki herkes buna şiddetle karşı çıktı, çünkü Brotherhood'da iken onlara karşı savaşmıştı. Fakat Rogue gibi kendilerinin de bazılarının geçmişinde karanlık yönler olduğu hatırlatılınca onu kabullendiler.
Klasik bir güneyli güzelliği ve güneyli aksanı olan Rogue, erkeklerin başını döndürüp kalplerini kırmasıyla da ünlüdür. Danvers'ın anılarından kurtulduktan sonraki bocalama döneminde bir süre Magneto'nun Savage Land'deki üssünde o ve diğer işbirlikçileri ile birlikte kaldı. Ama Magneto'nun soylu biri gibi görünmesine rağmen Zaladane adlı bir yüksek rahibeyi öldürmesine şahit olunca orayı terketti. Rogue, X Malikanesi'ne geri dönünce kalbini takım arkadaşlarından biri olan Gambit'e kaptırdı. Hisleri karşılıksız değildi. Fakat bir öpüşme sırasında Rogue onun anılarını alınca Gambit'in herkesten sakladığı karanlık sırrını öğrendi. Gambit yeraltında yaşayan sürgün mutantlar olan Morloklar'a yapılan katliama yardımcı olmuştu. Bunu öğrenen Rogue, Antartika'daki bir görev sırasında Gambit'i donarak ölüme terketti. Fakat öldü sanılan Gambit geri dönerek ekip arkadaşları ile -hatta Rogue'la bile- arasını düzeltti.
Daha sonraları Rogue, telepatik yeteneklere sahip uzaylı bir biçim değiştirici olan Z'Cann'a dokunarak onun güçlerini aldı. Fakat Z'Cann, Rogue'a dokunduğu anda aynı zamanda telepatik yeteneklerini de kullanarak Rogue'un başkalarının anılarını kendi zihnine alma yeteneğini de geliştirerek güçlerini mutasyona sokmuş oldu.
Rogue en popüler X-Men'den biridir. Fakat aynı zamanda en talihsiz olanlarından da biridir. Bir çeşit lanet olarak gördüğü güçleri yüzünden kimseye dokunamamaktadır. Bu yüzden sürekli eldiven ve vücudunu örten giysiler giymesi gerekmekte, sevdiği kişilere zarar vermemek için onları kendinden uzak tutmaya çalışmaktadır. Tüm çabalarına karşın gücünü kontrol altına almayı başarmış değil.



SHADOWCAT (gölge kedi)
Kitty Pryde
Shadowcat, katı cisimlerin içinden geçebilir. Dokunduğu kişileri de bu şekilde katı cisimlerin içinden geçirebilir. Shadowcat, bu elle tutulamaz halinde iken havaya yürüyebilir ve bu şekilde sanki bir merdiven kullanırmışcasına bir binanın zemininden üst katlarına ulaşabilir. Elektrik ile çalışan bir aletin içinden geçerse bu aletin içini bozar. Bu şekli onu fiziksel saldırılardan korur ama psişik saldırıları engellemez. Katı bir cismin içinde nefesini tutabildiği kadar kalabilir.
Kitty onüç yaşında iken sürekli artan başağrılarından şikayetçiydi. Aslında bu ağrılar onun ortaya çıkmaya başlayan mutasyonunun sonucuydu. Kitty'nin durumu Prof. X ve Emma Frost'un ilgisini çekince ailesinden onu okullarına almak için izin istediler, fakat bunu yaparken onlara Kitty'nin bir mutant olduğunu açıklamadılar. Henüz Kitty de mutant olduğunun farkında değildi. Kitty bir mutant olduğunun farkına varınca ailesi seçimlerini Frost'un Hellfire Club'u yerine Prof. X'in Xavier Enstitüsü'nden yana kullandılar. Frost'un elemanları tarafından kaçırılan üç X-Men'in kurtulmasına yardım eden Kitty, kendini X-Men'in bir üyesi olarak buldu. Önce Sprite, daha sonra Ariel kod adlarını alan Kitty takımın önemli elemanlarından biri oldu. Bunun sonucunda Xavier onu yeni kurduğu, üyelerinin yaşları Kitty'nin yaşına daha yakın olan Yeni Mutantlar adlı gruba atadı. Kitty, Storm ile çok iyi anlaşmaya başladı ve Colossus'a da aşık oldu. Ne var ki o ve Colossus arasındaki romantizm kısa sürdü ve arkadaş olarak kaldılar. Kitty'nin ailesi boşanınca takım arkadaşları bir bakıma onun yeni ailesi gibi oldular. Zamanla Kitty, Wolverine ile sağlam bir arkadaşlık edinince Wolverine onu eğitmeye başladı. Japonya'da iken yakalanarak bir zamanlar Wolverine'i eğitmiş bir dövüş sanatları ustası olan Ogun tarafından alıkonuldu. Wolverine, Kitty'e Japon dövüş sanatlarını öğreterek onu Ogun'a karşı koymasına yetecek kadar eğitti. Kitty'nin eğitimi tamamlandı ve yeni kod adı Shadowcat oldu. Daha sonra gelişen olaylar sonucunda Shadowcat ve Nightcrawler diğer X-Men'in öldüğünü sanınca İngiliz mutant biliği Excalibur'un kurucu elemanları arasına katıldılar. Excalibur dağılınca ikisi Amerika'ya geri dönerek tekrar X-Men'e katıldılar. Kitty bazı takım arkadaşlarının ölümüne şahit oldu, fakat Colossus'un trajik ölümü onun için bardağı taşıran son damla oldu. X-Men'i terketti ve üniversitede öğrenime başlayarak kendi kaderini izlemeye koyuldu.



GAMBIT (hile)
Remy LeBeau
Gambit - Remy LeBeauChris Claremont ve Jim Lee tarafından 1990 tarihinde yaratılmış X-Men karakteridir. Fiziksel temasta bulunduğu bir objeyi kinetik enerji ile şarj ederek patlayıcı hale getirebilir. Patlamanın gücü onun objeyi ne kadar şarj ettiğiyle eşit orantılıdır. Ayrıca normal bir insandan daha çeviktir.
Doğduğu andan beri yetim olan Remy çocukluk yıllarını New Orleans'ın arka sokaklarında geçirdi. Kendi kendine hırsızlık yapmayı öğrenerek hayatta kalmayı başardı. Remy günün birinde bilmeden New Orleans Hırsızlar Loncası'nın efsanevi lideri olan Jean-Luc Beau'yu soymaya kalktı. Çocuğun cesaretinden hoşlanan Jean-Luc, Remy'i evlat edinerek kendi korumasına aldı. Yıllar geçtikçe Remy hırsızlıkta gitgide ustalaştı ve lonca içinde yükseldi. Loncalarının en büyük rakibi New Orleans Suikastçiler Loncası idi. İki lonca arasında barışın sağlanması için Remy karşı loncanın liderinin torunu olan Bella Donna Boudreaux ile evlendirildi. Fakat Bella Donna'nın erkek kardeşi Julian buna karşı çıktı ve Remy'e düello yapmak için meydan okudu. Rakibini yaralayan Remy iki lonca arasında bir savaş çıkmasını önlemek için New Orleans'dan ayrılmak zorunda kaldı.
Gambit, dünyayı dolaşmaya ve mutant gücünü geliştirmeye başladı. Bu süre boyunca Mr. Sinister adlı uzman bir genetik araştırmacısı için çalıştı. Gambit, Mr. Sinister'ın gerçek amacından habersiz, O'nun süper güçlü suikastçilerden oluşan Marauders (yağmacılar) adlı bir ekip oluşturmasına yardım etti. Mr. Sinister'ın amacı New York'ta yeraltında yaşayan mutant topluluğu Morloklar'ı yoketmekti. Bunun farkında olmayan GambitMarauders'ın Morloklar'ın yaşadığı tünellere ulaşmasına bile yardımcı oldu. X-Men bazı Morloklar'a yardım edebildi, bazı Morloklar kaçmayı başardı, ama büyük bir bölümü katledildi. Sinister ile bağlarını koparan Gambit, X-Men'e katıldı. Teknik olarak evli olmasına rağmen takım arkadaşlarından birisine aşık olmasına engel olamadı. Ne var ki bu kişi asla dokunamayacağı Rogue'dan başkası değildi. Fakat birbirlerine karşı olan hisleri o kadar yoğundu ki bu engele rağmen ilişkileri sürdü. Rogue, Gambit'e dokunduğunda onun sırrını keşfedip Mutant Katliamı olarak anılan olaydaki rolünü öğrenince onu Antartika'da ölüme terketti. Fakat Gambit'i ölüme terkeden aslında Rogue değildi. Rogue, Gambit'e dokununca onun anılarını da aldığından aynı zamanda Gambit'in kendisine karşı olan suçluluk duygusunu da almıştı. Yani Gambit'i ölüme terkeden asıl şey kendisine karşı duyduğu öfke ve pişmanlıktı. Fakat Gambit burada ölümden kurtulmayı başararak tekrar takım arkadaşlarının arasına geri döndü ve onlarla arasını düzeltti.
Gambit en fazla hayranı olan X-Men karakterlerinden biridir. Wolverine kadar olmasa da onun için bir anti-kahraman denilebilir. Karizmatik kişiliği, yakışıklılığı, atletik fiziği ve Fransız aksanıyla kadınları etkisi altına almakta zorlanmaz. Her ne kadar Rogue'a aşık olsa da güzel kadınlarla flört etme fırsatını hiçbir zaman kaçırmaz. Kinetik enerjisini adına yakışır bir şekilde poker kartlarını şarj edip onları patlayıcılara dönüştürerek kullanır.



BISHOP (piskopos)
Lucas Bishop
Bishop - Lucas Bishop, Bishop çeşitli enerji biçimlerini vücuduna emip, kullanabilir. Mutant bir asker olan Bishop günümüzden 70 yıl sonra olacak olan harap ve karanlık bir dünyada büyüdü. Mutantların köle edilmesi ortadan kalktıktan sonra X-Men'in varisleri barışı korumak için Xavier'ın Güvenlik Güçleri adlı bir birlik kurdular. Charles Xavier'ın homo sapienlar ve homo superiorlar arasındaki barış hayaline inanan bu birliktekiler, mutantların kendi kendilerine polislik ederek mutant suçlarının engellenebileceğine inanmaktaydılar. Zamanda yolculuk edebilme yeteneğine sahip, mutant bir suçlu olan Trevor Fitzroy'u takip eden Bishop ve emrindeki adamları kendilerini günümüzde buldular. Peşinde oldukları kişiyi X-Men ve Sentineller arasındaki kargaşada takip eden Bishop, kendi zamanının efsanesi X-Men ile karşılaşınca, en başta onların gerçek X-Men olduklarına inanmadı. Onları Fitzroy'un kendilerini aldatmak için yolladığı birer taklit sanan Bishop ve adamları, X-Men ile savaştı. Bu kargaşa sırasında Fitzroy tarafından yanındaki adamları öldürüldü, Bishop ise yaralı olarak X-Men'in eline geçti. Sonunda bu kişilerin çocukluğundan beri olan en büyük idolleri olduklarını anlayan Bishop, Prof. X tarafından X-Men'e katılmakla onurlandırıldı. X-Men, Bishop'ın Xavier'ın inançlarının en sıkı fanatiklerinden biri olduğunu kısa zamanda anladı. Günümüzden çok daha şiddet dolu bir gelecekten gelen Bishop ilk zamanlarında takım arkadaşlarında uyum sağlamakta epey zorlandı. Bishop, en büyük düşmanı haline gelen Fitzroy'un peşine düşmekten hiç vazgeçmedi, ama Fitzroy ondan daima bir adım önde oldu. Fitzroy'un peşine takılan Bishop kendisini Fitzroy'un yarattığı, herşeyin savaşla mahvolduğu bir zamanda buldu. Fitzroy'un çılgın amacı, tüm zamanları konrtol eden enerji ile birleşerek bir tanrı olabilmekti. Bishop ufak bir mutant birliği oluşturarak Fitzroy'un planlarına engel oldu. Fakat bu zaferin bedeli Bishop'a çok pahalıya mal oldu. Kızkardeşi Shard, onun Fitzroy'u yoketmesini sağlamak için kendi hayatını feda etti. Savaş sona erdikten sonra Bishop günümüze geri dönerek tekrar X-Men'e katıldı.



X MEN
Nate Grey
X-Man - Nate GreyDünyadaki en güçlü mutantlardan biridir. Telepati, telekinezi ve benzeri pek çok psişik gücü vardır. Fakat Nate'in mutant yetenekleri öylesine güçlüdür ki bu yoğun miktardaki güç onun vücuduna zarar vermektedir.
Apocalypse'in dünyayı yönettiği "Apocalypse Çağı" olarak bilinen farklı bir gerçeklikte Yüksek Lord Apocalypse'ın emrindeki Mr. Sinister tarafından Cyclops ve Phoenix'in genetik materyallerinden yaratıldı. Sinister, Nate'i gelmiş gelmiş en güçlü mutant olması ve ileride Apocalypse'e karşı kullanmak için yarattı.
Cyclops ve müttefiklerinin Sinister'ın karargahına yaptıkları saldırıda Nate'in oradan kaçmasını sağladı. Nate gerçekte kim olduğunu bilmiyordu. Forge ve bir grup dışlanmış mutantın yanına katıldı. Forge, ona mutant güçlerini kullanmasını öğretti. Apocalypse'in yönetiminin dünyada yarattığı dehşeti görünce onu devirmeye karar verdi.
Nate, gerçekte kim olduğunu öğrendi ve mutant güçlerini geliştirmesini izleyen Sinister ile savaşıp onu ağır biçimde yaraladı. Nate ve Apocalypse savaşmaya başladığı sırada bu gerçekliğin oluşmasını sağlayan M'kraan kristali patlayınca "Apocalypse Çağı" yokoldu ve Nate'i bizim gerçekliğimizdeki dünyaya getirdi.
Kendini İsviçre'de bulan Nate, farkında olmadan bilinçsiz bir şekilde "genetik annesine" ulaşmaya çalışırken Madaline Pryor'u (X-Men'deki Jean Grey/Phoenix'in klonu) diriltti. Pryor, onun bu gerçekliğe uyum sağlamasına yardım etti, fakat bir süre sonra ayrıldılar. Nate dünyayı dolaşmaya başladı. Onun varlığını farkeden pek çok kişi onunla bağlantı kurdu. Bu kişiler arasında Prof X , Moira MacTaggart, Mr. Sinister, Havok da bulunmaktaydı. Nate tek başına kalmayı tercih etti. New York'a yerleşti. Burada Örümcek-Adam ile sağlam bir arkadaşlık kurdu.



CABLE (kablo)
Nathan Christopher Charles Summers
Cable Nathan Christopher Charles Summerstelepatik ve telekinetik güçleri olan bir mutanttır. Cable'ın fiziksel yetenekleri süper-insan seviyesine yükseltilmiştir. Telekinetik güçleri objeleri hareket ettirmesini ve koruyucu güç kalkanları oluşturmasını sağlar, fakat enerjisinin büyük bir bölümünü vücuduna yayılmış tekno-organik virüsün etkilerini bastırmak için kullanır. Cable'ın tekno-organik sol kolu sağ kolundan çok daha güçlüdür. Sağ gözü de ona kızıl ötesi görüş sağlar.
Hiç kuşkusuz geçmişi en karmaşık X-Man'dir.
Zaman yolculuğu yapan bir asker olan Cable, 20. yüzyılın sonlarında doğdu. Babası Cyclops, annesi Phoenix'dir. Apocalypse bebeğin büyüyünce günün birinde kendisini yokedecek kadar güçlenmesinden korkunca Nathan'a kendi yarattığı tekno-organik virüsü bulaştırdı. Virüs Nathan'ın vücudunu sıvı metal ve organik çelik karışımı bir forma dönüştürme tehlikesi yaratınca zamanda yolculuk edebilen Askani Klanı'nın bir üyesi, Cyclops'a ulaşarak bebeğin iyileştirilirse günün birinde insanlığın kurtarıcısı olabileceğini, ama bunun için onu iki bin yıl geleceğe götürmesi gerektiğini söyler. Eğer gönderirse oğlunu bir daha hiç göremeyeceğine inanan Cyclops gene de oğlunu kurtarmak için bu teklifi kabul etmek zorunda kalır. Nathan, geleceğe giderek Askaniler tarafından yetiştirilir. Askani Klanı, dünyayı Apocalypse ve emrindekilerin oluşturduğu New Canaanites'ten korumaya çalışan bir birliktir. Klanın lideri olan Ana Askani, Nathan'ın virüsten kurtulamayacağından korkar ve bir klonunu yaratır. Klonu, gerçek Nathan sanan Canaanites onu kaçırır ve klon onlar tarafından büyütülerek deli bir mutant olan Stryfe'a dönüşür. Gerçek Nathan ise ruhları kendi zamanlarından geleceğe gelerek Slym ve Redd adlı yeni vücuda bürünmüş olan Cyclops ve Phoenix tarafından büyütülür. Bu süre içinde telekinetik güçlerini kullanmasını öğrenen Nathan, vücudundaki virüsün yayılmasını durdurur. Fakat virüs çoktan vücudunun sol kısmını sibernetik bir görünüme sokmuştur bile. Genç Nathan, Apocalypse ile karşılaştığında güçlerini ona karşı kullanınca Cyclops ve Phoenix'in ruhları ait oldukları zamana geri dönerler.
Nathan, bir Askani üyesi olarak görevini tamamlamak için 20. yüzyıla döner. Amacı Apocalypse tehdidini daha ilk başladığı zamanlarda yoketmektir. Cable adını alarak kendisi gibi 20. yüzyıla gelmiş olan Stryfe ile çarpışır. Bu çarpışma sonucunda yaralanan Cable iyileşmek için geleceğe döner. Burada 23. yüzyıla kadar yaşamış olan Sam Guthrie'nin kayıtlarını bulur. Guthrie'nin ölümsüz mutantlar olan External'ların jenerasyonunun bir sonraki aşaması olduğuna inanan Cable tekrar günümüze gelerek o zamanlar genç olan 
Guthrie'nin üyesi olduğu Yeni Mutantlar'ın başına geçer. Amacı genç Guthrie'yi yönlendirmektir. Yeni Mutantlar aslında Prof. X'in eski öğrencilerinden oluşan bir gruptur. Cable onları tekrar düzenleyerek X-Force adlı takımı oluşturur. Kendisinin gerçek Nathan olduğuna inanan Stryfe telepatik ve telekinetik güçlerini kullanarak Prof. X'e suikast düzenlemeye ve Cyclops ile Phoenix'i kaçırmaya kalkışır. Cable ve Stryfe birbirleri ile savaşa tutuşurlar. Sonuçta ikisinin de öldüğü sanılır ama aslında ikisi de kurtulmuştur. Cable, X-Force'a geri döner. Telekinetik ve telepatik güçlerinin arttığını farkeden Cable'ın vücuduna virüs daha da yayılmıştır.
Daha sonra Apocalypse, Cable, Cyclops, Phoenix ve bir grup X-Men'i daha kaçırır. Onların enerjilerini kendisine aktardığı bir makineye bağlar. Planları X-Men tarafından durdurulunca Apocalypse, Cyclops'un bedenine girerek kaçar. Takım arkadaşları Cyclops'un öldüğüne inanırlar ama Jean ve Cable bunu reddederler. İkisi Cyclops'u bulmayı başarırlar. Cable, Jean'in yardımıyla Apocalypse'in Cyclops üzerindeki hakimiyetini yoketmeyi başarır. X-Men'in bir üyesi olan Cable kendini sürekli olarak Prof. X'in insanlar ve mutantlar arasındaki barış hayalini sorgularken bulur, çünkü ona göre iki taraf arasındaki savaş çoktan başlamıştır ve bunu sadece kendisinin durdurabileceğine inanmaktadır. Amacına ulaşmak için dünyayı dolanarak durdurulmasına inandığı güçlerle savaşır. O bir askerdir ve kendi kurallarını kendisi koyar.



JUGGERNAUT (yıkıcı)
Cain Marko
Juggernaut Cain MarkoJuggernaut bir mutant değildir. Güçlerini Cytorrak'ın Kızıl Mücevheri adlı büyülü bir tılsımdan alır. Bu tılsım ona çok büyük bir fiziksel güç ve dayanıklılık sağlamaktadır. Bir yönde hareket etmeye başlayınca dünyada onu durdurmayı başarabilecek bir güç neredeyse yok gibidir. Tılsım sayesinde yiyecek, su ve oksijen olmadan hayatta kalabilir. Fakat psişik saldırılardan etkilenebilir. Bu yüzden psişik saldırılardan korunabilmek için bilinmeyen türde bir metalden miğfer giymektedir. 
Cain MarkoCharles Xavier'ın üvey kardeşidir. Babası Dr. Kurt Marko iş arkadaşı Dr. Brian Xavier'ın ölümünden sonra dul kalan karısı Sharon Xavier ile evlendi. Kurt, Sharon ve Sharon'ın oğlu Charles ile birlikte Xavier Malikanesi'nde yaşamaya başladı. Onlara bir süre sonra Kurt'un bir önceki evliliğinden olan oğlu Cain de katıldı. Cain, üvey kardeşi Charles'dan hep nefret etti, çünkü babası Charles'a karşı daima çok iyi davranıyor, Cain'i ise gizlice dövüyordu. Fakat Cain bu acıya tek başına katlanmıyordu, çünkü mutant güçleri yeni ortaya çıkmaya başlayan Charles, istemeden Cain ile kendi zihni arasında psişik bir bağlantı kurmuştu ve bunu koparamıyordu. Cain bir şekilde Charles'ın onun zihnine girdiğini anlayınca onu düşmanı olarak kabul etti. Orduya katılan Cain ile Charles aynı birliğe düştüler. Charles, umutsuzca üvey kardeşi ile arasını düzeltmeye çalışıyordu. Charles, Cain'i çok güçlü mistik bir varlık olan Cytorrak'ın kayıp tapınağının içinde bulunduğu mağaraya gittiğinde takip etti. Hırsının ve güç tutkusunun esiri olan Cain büyük, kırmızı bir tılsıma sahip oldu. Cytorrak'ın Kızıl Mücevheri adlı bu tılsım Cain'i güçlendirerek onu Juggernaut'a dönüştürdü. Sahip olduğu bu yeni ve inanılmaz güçle en çok nefret ettiği kişi olan üvey kardeşi Charles ve onun öğrencileri X-Men'e saldırdı. Her savaştıklarında X-Men onu güç de olsa durdurmayı başardı. Juggernaut, bazen Black Tom Cassidy adlı hapishanede tanıştığı mutant terorist ile de çalıştı. 
Xavier ve Magneto'nun zihinlerinin birleşimi olan psişik varlık olan Onslaught, Juggernaut'tan tılsımını kopardığında Cain tılsımın içine hapsoldu. Burada Cytorrak onun benliğini ele geçirmeye çalıştı, ama Cain bunu engelleyip Cytorrak'ı yok etmeyi başardı. Özgür kalan Cain öncekinden daha güçlü, fakat güçlerini tamamen kontrol edemez şekilde dünyaya geri döndü. Cytorrak aslında dünyaya bağlı sekiz tanrıdan (Exemplars) biri idi. Exemplars tüm insan ırkını köleleri haline getirecek bir makine yapmak için Juggernaut'a ihtiyaç duydu. Juggernaut zihnine giren Prof. X'in yardımı ile onların planlarını engellemeyi başardı. Daha sonraları Juggernaut bir kere daha dünyayı kurtarmak için aralarında Iceman, Phoenix, Mystique ve Toad'un da bulunduğu ekibe katıldı. İnsanlarla mutantların evrimini kontrolü altına almaya çalışan bir uzaylı olan Stranger ile savaşıp onu yendiler. Bu olaylar onun insan hayatına karşı olan bakış açısını değiştirmedi belki, ama en azından artık mutantların ne tür bir dışlanmışlık yaşadıklarını daha iyi anlamış oldu.



WHITE QUEEN (beyaz kraliçe)
Emma Frost
White Queen - Emma Frost'un mutasyonu sürekli devam ederek güçleri biçim değiştirmektedir. Daha önceleri telepatik yetenekleri ile başkalarının zihinlerine girebiliyor ve onları kontrol edebiliyordu; şu anda ise vücudunu elmas sertliğinde, neredeyse yokedilemez bir biçime dönüştürebilir.
Emma Frost, ataları 1600'lü yıllarda İngiltere'den Boston'a gelmiş köklü, zengin bir ailenin çocuğu idi. Zenginlik içinde büyüdü, buna zekası, etkileyiciliği ve gizlice kullandığı psişik güçleri de eklenince iş dünyasında hızla yükseldi. Multi-milyar dolarlık çok büyük bir şirketin önemli hissedarlarından biri oldu ve genç yaşına rağmen yönetim başkanlığına seçilmeyi başardı. Frost'un güzelliği ve yeteneği onun dünyanın en zengin ve güçlü kişiliklerinden oluşan bir organizasyon olan Hellfire Club'dan bir davet almasını sağladı. Frost burada Sebastian Shaw'un taraftarlarından biri oldu. Shaw da onun gibi bir mutanttı. Organizasyonun liderleri kendilerine daha fazla güç katmak için mutantları kontrollerine almaya çalışıyorlardı, fakat Frost onların asıl niyetlerinin mutantları yoketmek olduğunu anlayınca Shaw ile birlikte bir plan yaparak organizasyon liderlerini alt ettiler ve onların yerlerine geçtiler. Shaw kendine Black King ünvanını alırken Frost da White Queen oldu.
Shaw ve Frost'un liderliğinde Hellfire Club, bir mutant birliği olmaya başladı. Frost örgüte güç katmak için yetenekli mutant gençleri alarak onları eğitiyordu. Katherine 'Kitty' Pryde aldı bir genci X-Men'e kaptırınca iki örgütün yolları çakıştı. Zaman yolculuğu yapan bir terorist olan Trevor Fitzroy'un saldırısında X-Men, White Queen'i korumak için Helfire Club'a yardım etti. Fitzroy'un saldırısı Hellfire Club'daki mutantları neredeyse tamamen yoketti. Bu saldırı sonucu Frost'un zihni bedeninden ayrıldı. Frost'un bedeni X Malikanesi'ne götürüldü, Frost'un benliği ise vücutsuz bir formda kaldı. Frost bir eğitmen olarak Prof. X ve X-Men'e katılmayı kabul etti. Daha sonra bir kaza ile benliği Iceman'in vücuduna, Iceman'in benliği ise onun vücuduna geçti. Prof. X'in yardımıyla her ikisi de kendi vücutlarına dönmeyi başardılar. Sean Cassidy (Banshee) ile birlikte çok genç yaştaki mutantlardan oluşan yeni bir ekip olan Generation X'in eğitmenliğini üstlendi. Ailesinin Frost International şirketi batmaya başlayınca ablasına yardımcı oldu. Emma ve ablası Adrienne ile aralarındaki anlaşmazlıklar Adrienne'in Emma'nın okulunda telepatik olarak bir kargaşaya neden olması ile son buldu. Bu olayın sonunda Emma ablasını durdurmak için onu tabanca ile vurarak öldürdü. Daha sonraları Generation X'in dağılmasıyla Emma, X-Men'e katıldı. Artık bir zamanlar rakip olduğu kişilerle yan yana aynı amaçlar için mücadele ediyor.



MAGNETO
Eric Magnus Lehnsherr
Magneto'nun manyetik güçleri vardır. İçinde metal elementleri bulunan herşeye istediğini yapabilir, manyetik koruma alanları yaratabilir, manyetizma gücü ile ağırlığı 100 ton gelen objeleri bile kaldırabilir. Aynı zamanda az da olsa psişik güçleri de vardır, bu sayede psişik saldırılara karşı kendisini koruyabilir ve basit seviyede zeka okuyabilir. Magneto gezegenin en güçlü mutantlarından biridir. Erik, daha güçlerini keşfetmeden çok önce soykırımın ne demek olduğunu öğrenmişti. Çocukluğu Polonya'daki dehşet verici Nazi ölüm kampı Auschwitz'de geçti. Burada yapılan katliamlarda ailesinin kurtulan tek üyesiydi. Erik'in bu kampta yaşadıkları hayatı boyunca asla unutamayacağı şeylerdi. Burada hoşgörüsüzlüğün ve katliamın korku verici yüzünü gördü. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Auschwitz'de yardım ettiği Magda adlı bir çingene kızı ile evlendi. Birkaç yıl sonra ilk çocukları Anya doğdu. Bir grup tarafından evleri ateşe verildiğinde Erik küçük kızlarını yangından kurtarmaya çalışırken mutant güçleri açığa çıktı. Müthiş bir öfkeyle onlara saldıranları öldürdü. Korkuya kapılan karısı Magda kaçtı. Eric kaçan karısının ikiz çocuklarına hamile olduğundan habersizdi. İsrail'e giden Erik burada bir hastanede gönüllü olarak çalışmaya başladı. Burada telepatik yeteneklere sahip genç bir mutant olan Charles Xavier ile iyi bir dostluk kurdu. Fakat Xavier'ın homo sapienlar ve homo superiorların birarada barış içinde yaşayabilecekleri inancına Erik katılmıyordu. Bu konudaki tüm karamsarlığına rağmen Xavier'ın düşüncelerine inanmak istedi, ama zamanla bunun imkansız olduğuna kanaat getirdi. İnsanların daha önce farklı inançlara ve milliyetlere sahip kişilere karşı uyguladığı soykırımı çocukluğunda çok net bir şekilde görmüş olan Erik, insanların aynı soykırımı mutantlara karşı da uygulayacağını biliyordu. Tarihin bir kere daha tekrarlanmamasını sağlamaya çalışacağına yemin etti. Mutantların insan evriminin bir sonraki aşaması olduğuna ve dünyayı mutantların kontrol etmesi gerektiğine inanan Erik, tüm dünyanın mutant terorist olarak tanıyacağı Magneto oldu. Cape Citadel'deki füze üssünü ele geçirmeye çalıştığında Xavier'ın öğrencileri X-Men ile ilk kez çarpıştı. X-Men planlarının önüne bir engel olunca Magneto da kendi mutant birliğini kurdu. Bu birlik Brotherhood of Evil Mutants idi (sonraki yıllarda Marvel Comics yazarları yerinde bir kararla grubun adındaki 'Evil' kelimesini çıkarınca Brotherhood of Mutants oldu). Bu grubun üyeleri arasında Scarlet WitchWanda Maximoff ve Pietro Maximoff (Quicksilver) adlı iki genç kardeş de vardı. Magneto, bu kardeşlerin kendi çocukları olduğunu yıllar sonra öğrenecektir.
Magneto'nun fanatizmi, zamanla amaçlarından sapmasına neden oldu. X-Men ile savaşırken Shadowcat'i ciddi olarak yaralaması onun için tam bir şok etkisi yarattı. Gereksiz yere bir mutanta zarar verdiği için kendi davranışlarına şaşıran ve korkan Magneto, dünyanın yörüngesindeki M Astroidi üzerinde kurduğu üsse çekildi. Bir süre sonra işlediği suçlardan yargılanmak için kendini kanuna teslim etmeye karar verdi. Magneto'yu insanlığa karşı işlediği suçlardan yargılamak için özel olarak toplanan Uluslararası Adalet Mahkemesi, bir karara varamadan çıkan olaylar yüzünden dağıldı. Xavier'ın yardımı ile Magneto, X-Men'e yardım etmesi için okula getirildi. Xavier'ın kuzeni gibi davranan Magneto yeni bir mutant birliği olan New Mutants adlı grubu eğitmeye başladı. Magneto ve ekip üyeleri arasındaki ilişkiler kötüye gitmeye başlayınca New Mutants'takiler onun emirlerini dinlememeye başladılar. Bu içlerinden birinin ölümüyle son buldu. Öğrencilerinden birinin ölümü Magneto'yu bunalıma sokarken yeni çıkan Mutant Kodlama Yasası'na duyduğu tepki ve Xavier'ın yöntemlerinden hoşnut olmaması ekibi terketmesine neden oldu. Tekrar M Astroidi'ne dönen Magneto kendi yöntemlerini uygulamaya başlayınca dünya onu yeniden kötü bir adam olarak görmeye başladı. Xavier ise hala eski dostunun bir gün kendi yanına katılacağı umudunu taşımaktaydı, ta ki Magneto, Wolverine'in adamantium iskeletini vücudundan sökene kadar. Bunun üzerine Xavier telepati güçlerini kullanarak Magneto'nun beynine ciddi zararlar verdi. İyileştikten sonra Magneto o güne kadar yaptığı en büyük planı gerçekleştirdi: Dünyayı büyük bir manyetik alanın içine hapsetti ve bu alanı kaldırmanın karşılığında mutantların kendi kendilerini yönetebileceği bir ülke istedi. Birleşmiş Milletler bu isteği kabul etti. BM üyeleri eğer Magneto'ya istediğini verirlerse onun bir daha dünyayı rahatsız etmeyeceğini düşünerek ona Afrika'da bir ada olan Genosha'nın yönetimini verdiler. İlginçtir ki Magneto'nun yönetimini elde ettiği Genosha bir zamanlar mutantları köle olarak kullanıp katletmesiyle tanınan bir ülkeydi. Magneto iç savaşla harabeye dönmüş ülkeyi yeniden inşa etmeyi başardı. Mutantları hükümetin üst kademelerine getirirken ülkedeki insanların haklarını da korudu. Sivil savaş ve Legacy Virus hastalığıyla zayıflamış olan ülke Legacy Virus'un tedavisinin bulunup tüm hasta mutantların iyileştirmesinin ardından iyice güçlenmeye başladı. Ülkedeki insanlar burayı yavaş yavaş terkedince Genosha bir mutant ülkesi oldu. Magneto tekrar tüm dünyayı kontrolüne alma arzusunu duymaya başlayınca mutantlarla dolu bir ülke ile dünyaya meydan okudu. Kendisine en büyük engel olarak gördüğü Charles Xavier'ı kaçırarak onun yaralı vücudunu Genosha'nın kalbi olan Magda Square'de herkesin görebileceği bir yere bağladı. O sıralarda diğer ekip üyeleri ortalarda olmadığı için CyclopsWolverine ve Jean'in toparladığı bir grup deneyimsiz mutanttan oluşan X-Men, Genosha'ya gizlice sızdı. Herşeyin kendi aleyhlerine olmasına rağmen Xavier'ı kurtarmayı başardılar. X-Men ile savaşırken Wolverine pençelerini gövdesine saplayınca Magneto ciddi olarak yaralandı. X-Men, Xavier ile birlikte üslerine geri dönerken Magneto iyileşmek için sessiz bir bekleyişe girdi.
Magneto, X-Men'in ilk ve hiç kuşkusuz en büyük düşmanıdır. Aslında onun için tam olarak bir kötü adam denilemez, ama uyguladığı yöntemler pek çok kez aşırıya kaçtığından dünyanın gözünde bir suçlu konumundadır. En önemli rakibi Prof. X ile eski dost olmaları onların mücadelelerine ilginç bir boyut katar.




SCARLET WITCH (kızıl cadı)
Wanda Maximoff
Scarlet Witch -  Wanda Maximoffenerji güçlerini kullanabilen bir mutanttır. Bu sayede Chthon adlı bir iblis tarafından kendisine verilmiş büyü yeteneklerini kullanabilir. Kaos-büyüsü adlı bu yetenekler sayesinde bir çeşit kara büyü güçlerinden psişik güçlere kadar çeşitli etkiler oluşturabilir. Bu gücü kullanmak için ne kadar zaman harcarsa etkisi de o denli büyük olur.
Wanda ve erkek kardeşi Pietro, manyetizmanın Efendisi olan mutant Magneto'nun çocuklarıdır. Bir çingene olan anneleri Magda hamileliği sırasında kocasının açığa çıkan mutant güçlerinden dehşete düşünce Balkanlardaki dağlarda yer alan Wundagore adlı yere kaçtı. Burada ikiz bebekler doğurarak onlara Wanda ve Pietro adlarını verdi. Kocasının peşinden gelip onları yakalayacağı korkusuyla soğuk dağlara kaçtı ve burada öldü. İkizlere bakmakta olan Bova onları yakındaki çingene kampındaki evli bir çift olan ve kendi ikiz çocuklarını kaybetmiş Django ve Marya Maximoff'a evlatlık olarak verdi. Maximoff ailesi bu ikizlere kendi öz çocukları gibi baktılar. Wanda ve Pietro ergenlik dönemlerinde mutant güçlerini keşfetmeye başladılar. Django aç ailesini doyurmak için hırsızlık yapınca öfkeli köylüler çingene kampına saldırdılar. Pietro süper-hız yeteneğini kullanarak kız kardeşi Wanda ile birlikte oradan kaçtı. Gençlerin ailelerinden ayrı düşmeleri öyle travmatik oldu ki çocukluklarına ait çok az şey hatırlayabildiler. Bu olaydan sonraki birkaç yıl boyunca Wanda ve Pietro Avrupa'da dolandılar. Küçük bir köyü ziyaretleri sırasında Wanda kontrol edemediği güçleri yüzünden yanlışlıkla bir evin yanmasına sebep oldu. Köylüler onu bir cadı sandılar. Pietro kız kardeşini savunmaya çalıştı ama kısa sürede köylüler sayıca onlardan çok üstün bir duruma geldiler. Tam öldürülmek üzerelerken yardımlarına Magneto geldi. Magneto onları kurtarıp kurmuş olduğu Brotherhood of Evil Mutants adlı gruba dahil etti. İkizler burada Scarlet Witch ve Quicksilver adları ile Magneto'nun emrinde çalışmaya başladılar. Magneto'nun insanlara karşı giriştiği terörist eylemlerine ve eski dostu Profesör Charles Xavier'ın kurmuş olduğu X-Men'e karşı savaşına yardım ettiler. Bu süre boyunca Magneto onların kendi çocukları olduğunu ve Wanda ile Pietro da onun babaları olduğunu bilmiyorlardı.
Brotherhood'un Stranger adlı bir uzaylıya yenilmesinin ardından Scarlet Witch ve Quicksilver kendileri gibi eski bir suçlu olan Hawkeye ile birlikte Avengers'a katılarak bu ekipten ayrılan üyelerin yerlerini aldılar. Gene de insanların mutantlara karşı olan öfke ve nefretinden aşırı rahatsız olan Quicksilver bir kere daha Magneto'ya katıldı ve kız kardeşinden de onunla birlikte gelmesini istedi. Sonunda ikizler yeteneklerini birleştirerek Avengers ve X-Men'in Magneto'yu yenmelerine yardım ettiler. Tekrar Avengers'a katılan Scarlet Witch güçlerini kontrol altına alma yolunda önemli ilerleme kaydetti. Kendine Agatha Harkness adlı bir öğretmen buldu. Wanda'nın kod adında yeralan cadı (witch) kelimesi sadece bir yakıştırmaydı, fakat Agatha gerçek bir cadıydı. Wanda güçlerini kullanma yolunda uzmanlaşmaya başladı. Erkek kardeşi Pietro'nun karşı çıkmasına rağmen çok gelişmiş bir tür cyborg olan Vision'la yakınlaşmaya başladı. Avengers'ın bu android üyesi ile evlendi. Çift, bir süre Avengers'dan ayrılıp New Jersey'e yerleşti. Kısa süre sonra Magneto ile karşılaştılar. Magneto Wanda ve Pietro'nun kendi çocukları olduğunu öğrenmişti. Wanda gerçek babasının kim olduğunu öğrenmiş olmaya sevinmesine rağmen bu onun Brotherhood'un bir üyesiyken yaptıklarından duyduğu pişmanlık duygusunu hafifletmedi. Isaac adlı çok ileri bir zekaya sahip androidle birleşen Vision, kontrolden çıkıp büyük bir tehdit oluşturduktan sonra hükümet tarafından ele geçirilip devre dışı bırakıldı. Vision'ın kalıntıları Avengers tarafından bulunup tekrar biraraya getirildi, fakat artık geçmişte yaptığı evlilikle ilgili hiçbir anıya sahip değildi. Wanda onun hafızasını yerine getirmek için başka bir Avengers üyesi olan Simon Williams/Wonder Man'den yardım istedi. Simon bunu reddetti, çünkü Vision'dan hoşlanmıyordu ve Wanda'ya ilgi duyuyordu. Hayal kırıklığına uğrayan Wanda büyük bir bunalıma girdi. Sonunda Vision'ın eskiden ona karşı olan aşkını artık hissetmemesini kabullendi ve kendisine yardım etmeyen Simon'ı affetti. Wanda ve Simon bir süre sevgili oldular. Wanda Avengers'da ayrılıp Force Works adlı bir ekip kurdu. Wonder Man dünyayı kurtarmak için kendi hayatını feda edip de Force Works dağılınca Wanda tekrar Avengers'a geri döndü. Bir savaş sırasında Scarlet Witch ihtiyaç duyduğu zaman ölmüş olan Wonder Man'i yardıma çağırabildiğini farketti. Öğretmeni Agatha Harkness'dan hayatını kaybetmiş kahramana karşı beslediği yoğun sevgi yüzünden bunu yapabildiğini öğrendi. Scarlet Witch sevgisi sayesinde Wonder Man'i ölüler diyarından tamamen çekerek diriltebilmeyi başardı ve böylece iki sevgili tekrar birlikte oldular.




QICKSILVER (civa)
Pietro Maximoff
Quicksilver Pietro Maximoff,  Marvel Comics tarafından çizilmiş, Kötü Mutantlar Kardeşliği (Brotherhood of Evil Mutants) üyesi bir kahramandırBeyaz saçlı, genellikle mavi veya yeşil kıyafet giyen ve aşırı hızlı bir karakterdir. Kız Kardeşi Wanda Maximoff namı diğer Scarlet Witch, babası Erik Lehnsherr ki bildiğimiz adıyla Magneto 'dur. Quicksilver ve kendisi gibi mutant olan ikiz kızkardeşi Wanda, X-Men'in karşısına ilk kez Brotherhood of Evil Mutants (Kötü Mutantların Kardeşliği) üyesi olarak çıkarlar. Ancak o dönemler Magneto'nun olduğu gibi süzme kötü karakterler oldukları için değil, Wanda'nın Magneto'ya olan can borcunu ödemek için oradadırlar. Wanda, güçlerini kontrol etmekte zorlandığı dönemlerde kazara bir evi ateşe vermiş, tepki olarak toplanan kasaba halkının linç girişiminden ise Magneto sayesinde kurtulmuştur. O dönemlerde Pietro ve kızkardeşi, Magneto için yaptıklarından hiç memnun olmadıklarını sürekli dile getirmektedir. Nihayet Magneto ve yardakçısı Toad, Stranger adı verilen kozmik bir varlık tarafından kaçırıldığında ikizler borçlarını ödenmiş sayarlar. Pietro ve Wanda, Magneto'dan yakalarını kurtardıktan sonra artık daha düzgün bir hayat sürdürmeye karar verir. Avrupa'daki Anavatanlarına, Transia'ya geri dönen ikizler, kısa bir süre sonra Iron Man tarafından keşfedilir ve Amerika'ya geri getirilirler. Kendileri gibi eski bir suçlu olan Clint "Hawkeye" Barton'la birlikte, Kaptan Amerika'nın liderliğinde İkinci Jenerasyon Avengers olarak göreve başlarlar. Avengers'ın o dönemleri (60'ların sonundan 90'ların başına kadar), şimdilerde klasikleşmiş öykülerin ve en azılı Avengers düşmanlarının ortaya çıktığı efsane dönemlerdir. Yayınlanan 402 sayının ardından Scarlet Witch akli dengesini kaybederek ekibin bir kısmının ölümüne, diğer kısmının da kelimenn tam anlamıyla darma duman olmasına sebep olmuştur. Pietro, en sivri dilli, küstah ve sabırsız Marvel karakterlerinden biridir. Ancak bunun sebebi sahip olduğu mutant yetenekleridir. Kendisi de defalarce dile getirdiği üzere; Pietro'nun zaman algılayışı, güçleri nedeniyle diğer insanlara göre bir kaç kat daha yavaştır. İletişime geçtiği herkes, ona göre aşırı yavaş hareket etmekte, konuşmakta ve karar vermektedir. Pietro, tüm hayatını acelesi olan ve ATM'de sıra bekleyen bir vatandaşın psikolojisinde yaşamaktadır. Üstelik kuyruktaki herkes ATM'yi kullanma konusunda hiç bir fikri olmayan emekli amca ve teyzelerden oluşmaktadır. Bu durum malesef Pietro'yu insanlara karşı aşırı derecede küstah ve tahammülsüz birine dönüştürmüştür. Quicksilver'ın koşma hızı, 90'lı yılların sonuna kadar "ses hızıyla" sınırlandırılmıştır. Hatta "Hangisi döver?" meraklıları için, 96'da yayınlanan dört sayılık DC versus Marvel adlı seride Quicksilver hile yaptığı halde Flash'tan bir temiz dayak yemiştir. Elbette kimin kimi yeneceği okur oylarıyla belirlendiği için tartışmaya açık. Fakat 1997 yılında kendi adıyla yayınlanan seride, High Evolutionary adlı karakterin deneysel formülüyle Mach 10 hızına çıkabilecek kadar güçlenmiş ve yeni hızına bağlı olarak bir çok yan güç geliştirmiştir. Ancak o dönemlerden beri Flash'ın da hızı artırılmış, hatta Quicksilver'ın yaptığını asla görmediğimiz türden titreşerek atomik yapısını duvardan geçebilecek kadar bozmak gibi güçler bile geliştirmiştir. X-Men - Days of Future Past X-Men: Geçmiş Günler Gelecek (2014) filmindeki zamanı durduracak seviyedeki aşırı abartılmış hızına aldanmayın! Orası başka bir evren. Quicksilver, çizgi roman evreninde hiç bir zaman o kadar hızlı olmadı. Quicksilver hiç bir zaman Cyclops ya da Kaptan Amerika gibi tek bir grubu temsil eden, poster-boy bir karakter olmamıştır. Şimdiye kadar Magneto'nun kurduğu Brotherhood of Evil MutantsAvengersX-Men'in bir kolu olan X-Factor ve önümüzdeki yıllarda sinemada izleme şerefine erişeceğimiz Inhumans'ta hizmet vermiştir.
Sentinellerle yaptığı bir savaşın ardından ağır yaralanan Pietro'nun hayatı, Inhumans'ın bir üyesi olan Crystal tarafından kurtarılır (Crystal ile çizgi roman okuyucusu olmayan Marvel takipçilerinin tanışmasına bir kaç yıl daha var). Çift, kısa bir süre içinde evlenir. Bunun ardından Quicksilver, uzunca bir süre Inhumans'la birlikte Himalaya Dağlarında kurulu Attilan adlı şehirde yaşayacaktır. Crystal ve Pietro'nun Luna isimli son derece şirin bir kızları dünyaya gelmiştir.
Pietro, 1964 yılında Jack Kirby ve Stan Lee tarafından ilk yaratıldığında kızkardeşine karşı o yılların Amerikan aile yapısında sıkça görülen türden, aşırı korumacı ve kıskanç kardeş tiplemesi olarak düşünülmüştür. Ancak zaman geçtikçe bu ilişki tuhaf yorumlanmaya açık hale gelmiş, bu yüzden de iki kardeş de evlendirilerek birbirlerinden uzaklaştırılmıştır. Gel gelelim, 2002 yılında Marvel'in alternatif bir evreni olan Earth 1610, yani Ultimate evreninde ikizlerin ilişkisi ensest olarak anlatılmıştırPietro, Marvel'in standart evreni olan Earth 616'da akli dengesini yitirmiş olan Wanda'yı tüm gerçekliği değiştirmesi için ikna etmiş ve House of M adı verilen alternatif evren oluşturmasını sağlamıştır. Olaylar toparlandığı zaman ise Earth 616'da tüm taşlar yerinden oynamıştır. Pietro da kızkardeşinin kendisine verdiği bir ceza olarak güçlerini kaybetmiştir. Pietro, giçlerini geri kazanabilmek için sadece Inhuman'ların kullanma izni olan Terrigen Sisi'ni solumuş ve zamanda kısa süreli atlama gücü kazanmıştır. Daha sonra bu gücü de kaybederek eski gücünü geri kazanmış ve tekrar kahramanlık yapmaya geri dönmüştür (Çok uzun hikayeler bunlar, Merak ediyorsanız House of M'in ardından yayınlanan "Son of M" serisini okuyun).
Quicksilver ve kızkardeşinin durumu, kahramangiller.com sitesinde, Marvel Sinematik Evreni ve Karakterlerin Film Hakları başlıklı yazıda detaylıca anlatılmıştır...




MISTIQUE
Raven Darkhölme
Mystique Raven DarkholmeMystique vücudunu her türlü insanın ya da insanımsı canlının şekline dönüştürebilir. Bu dönüşümü öylesine kusursuzdur ki şekline büründüğü insanın parmak izleri, retinası, deri DNA'sı, hatta konuşma aksanı bile aynıdır. Fakat Mystique şekline büründüğü mutantların güçlerini taklit edemez, insanımsı olmayan canlıların, hayvanların, bitkilerin ya da cansız nesnelerin şekillerine bürünemez. Eğer buna kalkışırsa organları zarar görebilir ve belki de ölebilir.
Mystique'in nerede ve ne zaman doğduğu bilinmemektedir. Vücudunda yaşlanmanın etkileri de olmadığından gerçek yaşını da tahmin etmek mümkün değildir. Raven Darkholme'un daha önceleri normal bir insan gibi görünüp görünmediği de bilinmemekte, bilinen tek şey güçlerini çok erken bir yaşta keşfettiği. Büyüyünce bu güçlerini gizli operasyonlarda kullandı. Mystique işlediği suçları mutant gücü sayesinde pek çok farklı kimlik altında gerçekleştirdi. Raven Darkholme olarak emrinde çalıştığı Amerikan hükümetinin gizli servisinde çok kısa sürede yükseldi. Bu süre boyunca kahinlik güçlerine sahip kör bir mutant kadın olan en yakın arkadaşı Destiny ve birlikte yetiştirdikleri, başka mutantların güçlerini çalma yeteneğine sahip genç bir mutant olan Rogue ile yaşadı. Rogue daha sonra Mystique'in sık sık karşı karşıya geldiği X-Men'e katıldı. Magneto'nun kurduğu Brotherhood of Evil Mutants dağılınca Mystique ikinci bir Brotherhood kurdu. Mystique'in emrindeki Brotherhood, mutant karşıtı görüşleri ile tanınan Senatör Robert Kelly'e suikast düzenlemeye kalkıştı. X-Men suikaste ve bu grubun birkaç başka terörist eylemine daha engel oldu. Mutant karşıtı eylemlerin çoğalması nedeniyle Mystique artık Brotherhood'un bu tür saldırgan eylemlere kalkışmasının kendileri için tehlikeli olacağını anlayınca Amerikan hükümetine ekibinin hizmetini teklif etti. Yenilenip Freedom Force (Özgürlük Gücü) adını alan ekibin ilk görevi Magneto'yu yakalayıp adalete teslim etmeye çalışmak oldu. Hükümet başarısız giden bir görev sonunda Freedom Force'u dağıttı. Daha sonra hükümetin oluşturduğu bir mutant birliği olan X-Factor'a katıldı. Mystique'e kaçmaması için aynı ekipte yaralan Sabretooth'a yaptıkları gibi boynuna elektronik bir aygıt takmışlardı. Ama Mystique aygıtı etkisiz hale getirip kaçmayı başardı. Daha sonra Brotherhood'u bir kere daha toplayarak sadece insanlara etki eden ölümcül bir virüs yaptı ve onu insanlara bulaştırdı. Brotherhood bu hastalığı tedavi etmeye çalışan Moira MacTaggert'ın araştırmalarını yoketmeye kalktı. MacTaggert tedaviyi buldu ama bu saldırıdan ölümcül yaralar aldı. 
Mystique bazen bir ekibin üyesi olarak bazen de tek başına hareket eder. İnsan ırkının gerçek bir düşmanı olan Mystique, mutantlardan korkan ve nefret eden bu ırka karşı gerekirse tek başına mücadele etmekte kararlıdır.




TOAD (karakurbağası)
Mortimer Toynbee
Toad'un çok yüksek ve uzun mesafelere zıplama yeteneği vardır. Metabolizması düşmanlarını paralize (felç) etmesini sağlayan bir balçık üretir. Dilini gerçek bir kurbağa gibi uzatabilir, hatta onu bir kamçı gibi bile kullanabilir. Esnek omurgası sayesinde çok çeviktir.
Bebekken ailesi tarafından terkedilen Mortimer Toynbee yetimhanede büyüdü. Dış görünüşü ve sıradışı yetenekleri yüzünden oradaki çocuklar tarafından ucube olarak görülüp sürekli tartaklandı. Burada yaşadığı dışlanmışlık ve tartaklanmalar onun eğitimini de etkiledi. Yetimhane görevlileri onun öğrenme zorluğu çeken biri olduğunu sandılar. Sürekli dışlandığı ve aşağılandığı için ona az da olsa değer veren birisinin her dediğini hiç sorgulamadan yapacak duruma geldi. Ne var ki bu kişi Magneto oldu. Magneto, Mortimer'ı kurduğu Brotherhood of Evil Mutants adlı ekibe kattı. Burada kendisi gibi farklı ve toplum tarafından dışlanmış kişilerle tanıştı ve Toad adını aldı. Brotherhood'un bir üyesi olarak X-Men ile savaştı.

Magneto, Toad'un fazla işine yarayacağını düşünmüyor, onu her dediğini hiç sorgulamadan yapan bir kukla olarak görüyordu. Toad ise Magneto'ya sanki babasıymış gibi bağlanmıştı. Magneto'nun dünyayı dize getirdiği zaman yaratacağı yeni düzende ona da önemli bir yer vererek kendisini onurlandıracağını düşünüyordu. Fakat Magneto ve Toad, Stranger adlı uzaylı tarafından yakalandıklarında Magneto onun güvenine ihanet etti ve onu yanına almadan kaçtı. Magneto tekrar yakalandıktan sonra ikinci kaçışında bu sefer Toad'u yanına almıştı, ama sürekli olarak ona kötü davranması yüzünden Toad'un bağlılığı giderek nefrete dönüştü. Bu nefret öylesine büyüdü ki sonunda Toad bir patlama sırasında Magneto'yu kurtarmaktansa ölüme terk etmeyi tercih etti. Magneto ölmemişti ama artık Toad onun emrinde olmayacaktı.
Yalnız kalan Toad, Magneto'nun çocukları Scarlet Witch ve Quicksilver tarafından yakalandı. Üçlü, başka boyuttan gelen bir savaşçı olan Arkon'un saldırısına uğradı. Avengers onları kurtardı, ama Toad onlarla birlikte dünyaya dönmektense Stranger'ın dünyasına giderek uzaylı teknolojisini incelemeyi tercih etti. Brotherhood'da iken çok hoşlandığı Scarlet Witch tarafından beğenilmek istiyordu, bu yüzden görünümünü değiştirmenin yollarını aramaya başladı. Dünyaya döndüğünde Scarlet Witch'in Avengers üyesi Vision ile evlendiğini öğrenince öfkeye kapılıp Avengers'a saldırdı. Yakalanan Toad kısa bir süre hapis cezasına çarptırıldı.
Kendine olan güvenini kazanan Toad hapisten çıkınca kendi çabası ile Brotherhood'u tekrar kurmaya çalıştı, ama başarısız oldu. Bundan sonra Emma Frost'un liderliğindeki Generation X ekibini kendisinin emri altına almaya çalıştı. Emma Frost ona Generation X'e yapmaya çalıştığının bir zamanlar Magneto'nun ona yaptığı ile aynı şey olduğunu gösterdiğinde bundan vazgeçti. Mystique'in kurduğu Brotherhood'a kısa bir süreliğine bir kere daha katılan Toad daha sonra dünyayı kurtarmak üzere Phoenix, Iceman, Mystique ve Juggernaut ile işbirliği yaptı. Ekip Stranger adlı uzaylı ile savaştı. Stranger savaş sırasında Toad'u ciddi bir şekilde yaraladı, ama Toad iyileştirildi. Bu deneyim onun eskisinden daha sert ve kötü olmasına neden oldu.




SABRETOOTH (panter dişi)
Victor Creed
Sabretooth Victor Creed, Sabretooth'un zarar görmüş veya yok olmuş hücreleri çok büyük bir hızla yenilenir, ayrıca hızlı iyileşme yeteneği sayesinde zehire ve pek çok uyuşturucuya karşı bağışıklıdır. Normal bir insandan çok daha kuvvetli ve çeviktir. Gelişmiş koku alma duyuları vardır. Ayrıca dişleri ve pençeleri kemik kadar sert şeyleri parçalayabilecek kadar keskindir. Sonradan iskeleti adamantium ile kaplanarak asla kırılmaz hale getirildi. Bir bakıma Wolverine'in daha iri, daha kuvvetli, daha hızlı ve daha vahşi versiyonu gibidir.
Sabretooth, aslında ilk olarak Iron Fist çizgiromanlarında ortaya çıktı. Iron Fist'in bir düşmanı olarak yaratılan Sabretooth, daha sonra Örümcek-Adam'ın bir sayısında görüldü. Kara Kedi ve Örümcek-Adam ile savaşan Sabretooth, Örümcek'e yenildi. Bundan sonra X-Men çizgi romanlarında gözükmeye başlayan Sabretooth'un karakteri yavaş yavaş gelişmeye ve şu anda bilindiği haline gelmeye başladı. Zamanla Sabretooth, X-Men'in en tehlikeli düşmanlarından biri haline geldi; güçleri ve kan akıtmaya karşı duyduğu inanılmaz isteği ile gerçek bir ölüm makinesidir. Çocukluğu babasının ona yaptığı türlü işkencelerle geçti. Bunlar Victor'daki saldırganlığın inanılmaz bir şekilde artmasına neden oldu. Avlamak, savaşmak ve öldürmek için psikopatça bir istek duyuyor. Öldürdüğü kişinin bir insan veya mutant olması onun için hiç farketmez. Bir hükümet birliği için çalışmaya başlayan Victor Creed burada Logan adlı esrarengiz bir adamla ortak oldu. İkisi de Weapon X adlı çok gizli bir hükümet projesinin Sabretooh ve Wolverine kod adlı denekleri oldular. Aralarındaki anlaşmazlıkları Berlin'deki bir operasyon sırasında iyice su yüzüne çıkınca Creed ile Logan o günden sonra birbirlerinin en ölümcül düşmanları oldular. Creed'in şekil değiştirebilen bir mutant olan Mystique ile olan ilişkisinden Graydon Creed adlı bir oğlu oldu. Fakat Graydon büyüyünce kuracağı İnsanlık Dostları adlı örgütle mutant düşmanı propogandanın baş ismi olacak, hatta ABD başkanlığı için aday bile olacaktı. Sonunda Graydon bir suikast sonucu öldürüldü.
Sabretooth, daha sonraki yıllarda Mr. Sinister'ın oluşturduğu Marauders - Yağmacılar adlı ekiple Morloklar'ın katliamına karıştı. Bu katliam sırasında artık bir X-Men üyesi olan Wolverine ile tekrar karşılaştı. Yıllar boyunca süren, pek çok uğraştan ve savaştan sonra X-Men nihayet Sabretooth'u yakalamayı başardı. Profesör Charles Xavier telepatik güçlerini kullanarak Sabretooth'un psikopatça yok etme arzusunu ortadan kaldırarak ona yardım etmek istiyordu. Sabretooth'un Xavier Malikanesi'nde olduğunu öğrenen Wolverine en büyük düşmanına saldırdı ve adamantium pençeleriyle Sabretooth'un beynine zarar verdi. Bu yaralanma yüzünden yaşadığı travma sonucunda Sabretooth oldukça pasif ve barışçıl davranmaya başladı. Fakat bir süre sonra gerçek kişiliği tekrar ortaya çıktı. Prof. X tüm çabalarına rağmen onun içindeki kötülüğü yenmekte başarısız oldu. Sonunda Sabretooth bağlarından kurtulmayı başarıp Psylocke ile savaştı ve onu ciddi bir şekilde yaralayarak malikaneden kaçtı.Daha önce emrinde çalıştığı Amerikan hükümeti onu tekrar çağırdı. SabretoothMystique ile birlikte hükümetin kurduğu bir mutant birliği olan X-Factor'a katıldı. Fakat aşırı saldırganlığı yüzünden Sabretooth'a güvenilmediği için elektronik bir aygıtı boynuna takmaya zorlandı. Bu aygıt eğer saldırmaması gereken birine saldırırsa veya aygıtı çıkarmaya çalışırsa harekete geçecek ve Sabretooth'un sinir sistemine şok uygulayacaktı. Fakat Sabretooth aygıttan kurtulmayı başardı, X-Factor'a saldırdı ve ekibin bazı üyelerini vahşice yaralayıp kaçtı. Daha sonra Sabretooth hükümetin desteklediği yeni bir Weapon X projesine katıldı.





Mr. SINISTER (Bay Lanet)
Nathaniel Essex
Mr. Sinister - Dr. Nathaniel Essexölümsüzdür. Moleküler yapısını değiştirebilir, istediği görünüme ve biçime dönüşebilir. Ayrıca süper-insan kuvvetine ve hızlı iyileşme yeteneğine sahiptir. Viktorya İngilteresi'nde bir biyolojist olan Nathaniel Essex insan evrimi konusunda ilginç teoriler üretmiştir. Çok zeki biri olan Essex, homo superiorların ortaya çıkacağını çok önceden fark etmişti. Fakat bu araştırmaları kraliyet ailesinin tepkisini çekti, karısı da onu terk etti. Fakat ona destek olacak biri çıktı: Apocalypse... Mutant savaş lordu, Essex'i ölümsüz bir forma sokup onun Mr. Sinister olmasını sağladı. 
19. yüzyılın sonlarında Mr. Sinister, Essex kimliği ile New York'ta bir klinik açarak insanları incelemeye başladı. Gen araştırmalarını bir yüzyıldan fazla sürdüren Sinister ilginç bir keşif yaptı. Keşfine göre iki genç mutantın birleşiminden çok güçlü bir varlık ortaya çıkacaktı. Bu genç mutantlar o zamanlar henüz çok küçük olan Scott Summers ve Jean Grey idi. Scott'ın yaşadığı uçak kazasından sonra Nebraska'daki yetimhaneye yerleştirilmesini sağladı, Jean'den de kan örnekleri aldı. Yıllar sonra Jean öldü sanıldığı zamanlarda bu kan örneklerini kullanarak Jean'in bir klonu olan Madalyne Pryor'ı yarattı.
Sinister'ın evrime karşı olan takıntılı ilgisi onu pek çok kez X-Men ile karşı karşıya getirdi. Süper güçlere sahip Marauders adlı bir suikastçı ekibi oluşturarak New York'un yeraltında yaşayan toplumdan tamamen dışlanmış mutant topluluğu Morloklar'a saldırttı, bunun tek nedeni onları genetik artıklar olarak görmesi idi. X-Men bazı Moloklar'a yardım etmeyi başardı, fakat Morloklar'ın çoğu bu saldırıda katledilmekten kurtulamadı. Daha sonraları özel bir uydu dünyadaki tüm mutantların güçlerini yok ettiğinde Sinister bu uyduyu dünyadaki tüm insanları mutanta dönüştürmek için kullanmayı amaçladı. Planları X-Men tarafından bozguna uğratıldı.
Sinister'ın bazı durumlarda X-Men'e yardım ettiği de oldu, tabii eğer bu işten bir çıkarı olacaksa. Fakat bu yardımlarının bedeli çok pahalı olur, ve bunu daima telafi eder. Bedel yardım ettiği kişilerin ruhuna mal olsa bile. En büyük amacı dünyanın en güçlü mutantını yaratmaktır ve görünüşe göre bu amacından asla vazgeçmeyecektir.



APOCALYPSE
En Sabah Nur
Apocalypse - En Sabah Nurfiziksel olarak çok kuvvetlidir. Ayrıca vücudundaki atomların yapısını değiştirebilir, telekinetik güçleri ile uçabilir, yiyecek ve içeceksiz haftalarca hayatta kalabilir, pek çok insan ve mutant için ölümcül olabilecek yaraları çabucak iyileşebilir. Vücudu giderek yaşlanmakta ve sahip olduğu enerjiyi kaldıramamakta olduğundan bilincini başka vücutlara aktarmaya gerek görmektedir. Apocalypse gezegenin en güçlü varlıklarından biridir. Apocalypse, eski Mısır'da yaklaşık 5000 yıl önce doğmuştur. Anormal ve çirkin görünümünden dolayı çölde ölüme terkedildi. Fakat Sandstormers adlı bir kabilenin lideri olan Baal çocuktaki güç potansiyelini farkedince onu kendisi yetiştirdi ve ona The First One (İlk Olan) anlamına gelen En Sabah Nur adını verdi. Nur büyüdükçe zeka ve güç yönünden kabilesindekileri geçmeye başladı. İnsana benzemeyen görünümü ve garip güçleri yüzünden sürekli korkulan ve nefret edilen Nur bu davranışlara karşı kalbini katılaştırmasını bildi. Nur, kabilesinin baş kuralını çok çabuk öğrendi: Sadece en zor sınavlardan geçen en güçlüler hayatta kalmayı hakederler. Bu sıralarda Mısır, Firavun Rama-Tut tarafından yönetiliyordu. Pek çok kişinin bir tanrı sandığı Rama-Tut aslında düşen bir yıldız gemisinden Baal ve kabilesi tarafından kurtarılmış, çok ilerideki bir gelecekten gelen bir zaman yolcusuydu. Mısır'ı hakimiyetine alıp güç kazandıktan sonra Rama-Tut, gemisinin yerini öğrenmek için Baal ve kabilesini katlettirdi, kurtulanlar ise işkenceye maruz kaldı. Aslında Rama-Tut'un geçmişe geliş nedeni Apocalypse'in bu zamanlarda doğmuş olduğunu bilmesinden dolayıydı. Gezegendeki en güçlü varlığın doğduğu zamana gidip onun efendisi olmayı istemişti. Rama-Tut, varisi olması için Nur'dan bağlılık yemini etmesini istedi. Nur bunu reddederek savaştı. Rama-Tut'u yenilerek geleceğe kaçtı. O zamandan beri Nur, Apocalypse olarak gezegeni fethetme hırsı ile yaşadı. Savaşlarla kavrulan ve sadece güçlülerin hayatta kalıp, zayıfların yokoldukları bir gezegenin efendisi olmayı istedi. Günümüzde ise Apocalypse ilgisini Charles Xavier'ın öncülüğündeki X-Men'e çevirdi. Angel kanatlarını kaybedince intihar etmeyi denediğinde onun hayatını kurtararak mekanik kanatlar taktı ve kendi adamlarından biri yaparak ona Death adını verdi. Angel, Apocalypse'in hükmünden kurtuldu ama ruhunda Nur'un karanlık bir izi kaldı. Cyclops'un oğlu Nathan Summer'ın (Cable) büyüdüğünde O'nu yenebilecek kadar güçlenebileceğini anlayınca, O'na tekno-virüs bulaştırdı. 2000 yıl ileriye giderek hayatı kurtarılan NathanApocalypse'in en büyük düşmanı oldu. Kendi bilincini aktarabileceği bir vücut aradığı zaman insanlık tarihine yön verecek çok güçlü oniki mutantı kaçırmayı planladı. Bu sefer Wolverine'i hükmü altına alarak ona Death adını verdi. Wolverine, Apocalypse'in bilinci üzerindeki hükmünü yok etmeyi başardı; fakat O bunu yapana kadar Apocalypse çoktan amacına ulaşmış ve istediği oniki mutantı yakalamıştı. Bunlar Cyclops, Phoenix, Cable, Prof. X, Storm, Iceman, Magneto, Polaris, Bishop, Sunfire, Living Monolith ve Mikhail Rasputin idi. Bu oniki mutantı bir makineye bağladı ve enerjilerini kendine aktardı. Bu enerji ile çok güçlü telepatik ve telekinetik güçleri olan bir zaman yolcusu olan Nate Grey'in (X-Man) vücuduna geçebilecekti. Tüm takım arkadaşları çaresizken Cyclops, X-Man'e yardım etmeyi başardı, fakat bunun sonucunda Apocalypse ile birleşti. Phoenix telepati güçleri ile oluşan bu yeni varlığın içinde kocasının bir parçası olduğunu anlayınca X-Men'in onu yoketmesine engel oldu. Tüm takım arkadaşları Cyclops'u öldü sanırlarken buna inanmayanlar sadece Phoenix ve Cable idi. Onun izini bulmayı başararak Apocalypse'in Cyclops'un zihni üzerindeki kontrolünü yokettiler ve onu kurtarmış oldular.


SENTİNEL
Sentineller, çok kuvvetli, dayanıklı ve çevik robotlar. Tüm Sentinellerde en son mutant-tarama teknolojisi ve teknik-analiz programları bulunur. Hedeflerini tanımlayınca onu yakalamanın en iyi yöntemlerini analiz edebilirler. Bunlara ilaveten uçmalarına yarayan ayak jetleri ve pek çok silahları mevcuttur. Sentineller antropolojist Bolivar Trask tarafından icat edildiler. Trask'ın uzmanlık alanı antropoloji olsa da biyofizik, sibernetik ve robotlar konusunda da oldukça bilgi sahibiydi. Oğlu Lawrence'ın mutant özellikleri ortaya çıkınca Trask mutantları iyice incelemeye başladı. Mutantların yeni bir ırk olduğuna ve zamanla dünyayı ele geçirip insanları köleleri yapacaklarına inanan Trask kendisi ve oğlunun öncülüğünü ettiği ufak bir araştırma grubunu yönetmeye başladı. Mutant sorununa çözüm bulmak için servetini kullanarak çok sayıda sibernetik uzmanlarını, robot tasarımı uzmanlarını ve mühendisi bir araya getirdi. Trask'ın icat ettiği Sentinelleri halka duyurması Charles Xavier'ın da katıldığı televizyondaki bir tartışma programı sırasında oldu. Sentineller insanları mutantlardan korumak için programlanmışlardı ve bunu gerçekleştirmek için her türlü yolu uygulayabilirlerdi, gerekirse mutantları yok etmek de dahil. Fakat program sırasında hiç beklenmeyen birşey oldu. Sentinellerden biri saldırıya geçerek Trask'ı kaçırdı. Trask'ın onu durdurmak için verdiği emirler hiçbir işe yaramamıştı. Master Mold adlı baş Sentinelin yanına getirildi. Master Mold insanlığı fethetmek için Trask'ın daha fazla Sentinel üretmesini istiyordu. X-Men ona yardım edince Trask bütün mutantların güçlerini kötü amaçlar için kullanmadıklarını anladı. Sonunda Master Mold'u yoketmek için kendi hayatını feda etti.
Babasının ölümünden X-Men'i sorumlu tutan Lawrence Trask yeni Sentineller yapmaya başladı. Bu Sentineller, X-Men'i yakalayıp hapsettiler. Lawrence'ın mutant güçlerini bastıran madalyon çıkınca Sentineller onun da bir mutant olduğunu farkedip onu da hapsettiler. Artık kendi kendilerinin efendisi olan Sentineller analizlerde bulunarak insanların mutantlara olan evrimini durdurmanın en iyi yolunun güneşi yok etmek olduğuna karar verdiler, çünkü güneş ışınları radyasyon içermekteydi ve radyasyon da mutantların oluşmasındaki en önemli etkendi. Fakat hedeflerini yok etmeye kalkıştıklarında bunu başaramayacaklarını anlayan Sentineller yeni taktikler geliştirmek için dünyaya döndüler. Sentineller dünyaya döndüklerinde birçoğu Avengers tarafından yok edildi. Bu savaşta Lawrence Trask öldü.
Amerikan hükümeti Sentinel planlarını sahiplendi ve mutasyon konusunu araştırması için projenin başına da Dr. Steven Lang'ı getirdi. Kimsenin bilmediği şey Lang'ın aslında tam bir fanatik olması ve mutantlardan iğrenmesiydi. Sahip olduğu yetkiyi Trask'ın tasarımlarını ele geçirmek için kullandı. Projesini gerçekleştirmek için gereken parayı dünyanın en zengin ve güçlü kişilerinden bazılarının oluşturduğu bir örgüt olan Hellfire Club'dan sağladı. Bu sayede yörüngedeki bir uzay istasyonunda yeni Sentinelleri üretti. Hellfire Club'dakilerin Lang'ın bütün mutantları yoketmeye niyeti olduğundan haberleri yoktu. Fakat Lang'ın şanssızlığı ilk yakaladığı mutantların X-Men oluşuydu. X-Men, Lang'ın Sentinellerini ve uzay istasyonunu yok etti.
Brotherhood of Mutants adlı terör örgütü Senatör Robert Kelly'e suikast düzenlemeye kalkıştıktan sonra ABD başkanı Sentinellerin, Shaw Endüstri Şirketi'nde gizlice üretilmesi kararını aldı. Şirketin sahibi Sebastian Shaw'ın bir mutant olduğunu bilmiyorlardı. Shaw, Sentinelleri X-Men'e saldırttı.
Bir sonraki Sentinel tehdidi mutant avıcısı robotların oldukça fazla geliştiği alternatif bir gelecekten geldi. Nimrod adlı teknoloji harikası bir Sentinel zamanımıza gelerek mutantları avlamaya başladı. X-Men, Nimrod'u durdurmayı başardı ama teknolojisi Master Mold ile birleşmişti. Ortaya çıkan yeni android X-Men ile savaştı. X-Men androidi ancak başka bir boyuta sürerek durdurabildi. Bu boyutun büyüsü androidin başka bir varlık olarak tekrar doğmasını sağladı. Nimrod insanımsı bir görünüme bürünerek Bastion adını aldı. Yepyeni bir teknoloji kullanarak sıradan insanları Sentinellere dönüştürdü. Bu insanların programlandıklarından haberleri yoktu, eğer bir mutant aktivitesine şahit olurlarsa programları devreye giriyordu. Bastion bu gizli Sentinel ordusu ile birlikte Xavier Malikanesi'ne girerek buradaki bilgisayarlara kayıtlı tüm mutant bilgilerini ele geçirdi. Bu bilgiyi X-Men ve bağlantıda oldukları diğer mutantları yakalamak için kullandı. Sonunda X-Men, Bastion'ı yoketmeyi başardı fakat programladığı tüm insanları tespit etmek ve programlarını yoketmek çok zordu. X-Men'in bu kişilere saldırması da mümkün değildi, çünkü sonuçta bu kişiler sadece kurban durumundaki sıradan insanlardı. Bastion bu insanları programlarken X-Men'in bu zaafını da hesaba katmıştı.
İnsanoğlu yok olmaya doğru adım adım yaklaşırken bir yerlerde daima gizli olarak Sentinel üretimi devam etti. Bu Sentineller mutantları avlamak için zamanlarının gelmesini beklemekteler.


VISION
VisionKendi vücut yapısı üzerinde tam bir kontrolü vardır. Vücudunu şeffaf, çok ağır ya da elmas kadar sert bir biçime sokabilir. Başka birisinin içinde materyalize olarak o kişinin çok büyük acı çekmesine sebep olabilir. Başının üzerindeki güneş enerjili hücre ile çok yüksek dereceli ısı ışınları oluşturabilir.
Avengers'ın en büyük düşmanlarından biri olan android Ultron tarafından yaratıldı. Yaratılırken 1940'lı yıllarda yaşamış olan orjinal Human Torch'un (Fantastic Four'un üyesi değil) kalıntıları kullanıldı. Ultron onu düşmanı olduğu Avengers'a karşı savaşması için yarattı. Ultron onu Avengers'ı ölümcül bir tuzağa çekmek için kullandı, fakat kendi zekasına sahip olan Vision yaratıcısına karşı gelerek Avengers'a yardım etti ve onların Ultron'u yenmelerini sağladı. Vision yıllar boyunca sadık bir üye olarak Avengers'ta yeraldı. Neredeyse gerçek bir insanın duygularına sahip olan Vision ekip üyesi olan Scarlet Witch'e aşık oldu ve evlendiler. Çift sakin bir hayat sürmek için Avengers Malikanesi'nden ayrılıp New Jersey'e taşındı.
Vision, dünyadaki tüm bilgisayarlarla bağlantı kurup ülkelerin savunma sistemlerinin kontrollerini ele geçirince dünya ulusları onu güvenlikleri için çok büyük bir tehdit olarak gördüler. Hükümet yetkilileri tarafından ele geçirilip devre dışı bırakıldı ve tüm hafızası silindi. Avengers ekip arkadaşlarının parçalarını buldular ve Hank Pym onun parçalarını tekrar birleştirip programladı. Pym Avengers'ın tüm bilgisayar dosyalarını Vision'ın zihnine yükledi. Fakat Wonder Man androidin hafızasının yenilenmesi için yardım etmeyi reddetti, çünkü adroidden hiç hoşlanmıyordu ve Scarlet Witch'e ilgi duyuyordu. Vision tekrar normale döndü, fakat artık eskiden Scarlet Witch'e karşı hissettiği aşka dair hiçbir şey yoktu.
Vision yeni beyin örnekleri yükleyerek duygu hissedebilme yeteneğine tekrar kavuştu. Artık eskiden Scarlet Witch ile olan birlikteliklerini hatırlamasına rağmen bu ilişkiye tekrar başlamak gibi bir girişimde bulunmadı. Gerçek bir insanın sahip olduğu hisleri elde edebilmek için çabasını sürdürdü.




٭

X-MEN SİNEMA FİLMLERİ SERİSİ
1
X-MEN (2000 - ABD)
IMDb: 7,4 (11 ödül)
Yönetmen: Bryan Singer
Oynayanlar: Hugh Jackman (Wolverine - Logan)Patrick Stewart (Profesör Charles Xavier)Ian McKellen (Magneto - Erik Lehnsherr)
Famke Janssen (Dr. Jean Grey), Anna Paquin (Rogue - Marie D'ancanto)Halle Berry (Storm - Ororo Munroe)Rebecca Romijn (Mystique - Raven Darkholme)
James Marsden (Cyclops - Scott Summers)Shawn Ashmore (Bobby Drake - Iceman), Aaron Stanford (John Allerdyce - Pyro), Bruce Davison (Senatör Kelly)
Ray Park (Toad), ...


2
X-MEN 2  - "X2" (2003 - Kanada, ABD)
IMDb: 7,5 (5 ödül)
Yönetmen: Bryan Singer
Oynayanlar: Hugh Jackman (Wolverine - Logan)Patrick Stewart (Profesör Charles Xavier)Ian McKellen (Magneto - Erik Lehnsherr)
Famke Janssen (Dr. Jean Grey), Anna Paquin (Rogue - Marie D'ancanto)Halle Berry (Storm - Ororo Munroe)Rebecca Romijn (Mystique - Raven Darkholme)
James Marsden (Cyclops - Scott Summers)Shawn Ashmore (Bobby Drake - Iceman), Aaron Stanford (John Allerdyce - Pyro), Bruce Davison (Senatör Kelly)
Ray Park (Toad), Brian Cox (Albay William Stryker), Alan Cumming (Kurt Wagner - Nightcrawler), Kelly Hu (Yuriko Oyama - Lady Deathstrike)
Michael Reid McKay (Jason Stryker - Mutant 143), ...


3
X-MEN: SON DİRENİŞ  - "X-Men: The Last Stand"
(2006 - Kanada, ABD, İng.)
IIMDb: 6,8 (6 ödül)
Yönetmen: Brett Ratner
Oyuncular: Patrick Stewart (Professor Charles Xavier)Hugh Jackman (Logan - Wolverine)Halle Berry (Ororo Munroe - Storm)
James Marsden (Scott Summers - Cyclops)Anna Paquin (Marie - Rogue), Kelsey Grammer (Dr. Henry "Hank" McCoy - Beast), 
Shawn Ashmore (Bobby Drake - Iceman), Ellen Page (Kitty Pryde), Daniel Cudmore (Piotr "Peter" Rasputin - Colossus), 
Ian McKellen (Erik Lehnsherr - Magneto)Famke Janssen (Jean Grey - Phoenix), Rebecca Romijn (Raven Darkholme - Mystique), 
Aaron Stanford (John Allerdyce - Pyro), Vinnie Jones (Cain Marko - Juggernaut), Eric Dane (Jamie Madrox - Multiple Man), ...



4
X-MEN BAŞLANGIÇ: WOVERINE  -  "X-Men Origins: Wolverine" (2009 - ABD)
IMDb: 6,7 (2 ödül)
Yönetmen: Gavin Hood
Oyuncular: Hugh Jackman (James Howlett - Logan - Wolverine)Troye Sivan (genç James Howlett),  Liev Schreiber (Victor Creed - Sabretooth),  
Michael James Olsen (genç Victor Creed)Danny Huston (genç William Stryker), Will.i.am (John Wraith - Kestrel)Lynn Collins (Kayla Silverfox - Silver Fox)
Kevin Durand (Fred J. Dukes - The Blob)Dominic Monaghan (Chris Braldey - Bolt)Taylor Kitsch (Remy LeBeau - Gambit)
Daniel Henney (David North - Agent Zero)Ryan Reynolds (Wade Wilson / Deadpool / Weapon XI)Scott Adkins (Weapon XI / Deadpool)
Tim Pocock (genç Scott Summers - Cyclops), ...


5
X-MEN: BİRİNCİ SINIF  -  "X-Men: First Class" (2011 - ABD, İng.)
IMDb: 7,8 (16 ödül)
Yönetmen: Matthew Vaughn
Oyuncular: James McAvoy (Charles Xavier - Prof. X "24 yaş"), Laurence Belcher (Charles Xavier "12 yaş") Jennifer Lawrence (Raven - Mystique)
Rose Byrne (Dr. Moira MacTaggert), Michael Fassbender (Erik Lehnsherr - Magneto), Bill Milner (geç Erik Lehnsherr), Kevin Bacon (Sebastian Shaw)
January Jones (Emma Frost - White Queen), Nicholas Hoult (Dr. Henry "Hank" McCoy - Beast)Zoë Kravitz (Angel Salvadore)Caleb Landry Jones (Sean Cassidy - Banshee)
Lucas Till (Alex Summers - Havok), Edi Gathegi (Armando Muñoz - Darwin), Jason Flemyng (Azazel)Álex González (Janos Quested - Riptide)
Don Creech (William Stryker Sr.)Jason Alba (X-Men), ...



6
THE WOLVERINE (2013 - ABD, İng.)
IMDb: 6,7 (2 ödül)
Yönetmen: James Mangold
Oyuncular: Hugh Jackman (Logan - Wolverine), Rila Fukushima (Yukio, Ken Yamamura (genç Yashida)Hal Yamanouchi (Yashida)Tao Okamoto (Mariko)
Svetlana Khodchenkova (Viper "engerek"), Hiroyuki Sanada (Shingen)Will Yun Lee (Harada), Famke Janssen (Jean Grey), ...



7
X-MEN: GEÇMİŞ GÜNLER GELECEK  - "X-Men: Days of Future Past"
(2014 - ABD, İng.)   -   IMDb: 8,1 (2 ödül)
Yönetmen: Bryan Singer
Oyuncular: Hugh Jackman (Logan - Wolverine)James McAvoy (Charles Xavier)Patrick Stewart (Prof. X)Michael Fassbender (Erik Lehnsherr)
Ian McKellen, (Magneto)Jennifer Lawrence (Raven Darkhölme - Mystique)Halle Berry (Ororo Munroe - Storm)Nicholas Hoult (Hank McCoy - Beast)
Anna Paquin (Marie - Rogue)Ellen Page (Kitty Pryde)Peter Dinklage (Bolivar Trask)Shawn Ashmore (Bobby Drake - Iceman)Omar Sy (Bishop)
Nicholas Hoult (Peter - Quicksilver)Daniel Cudmore (Peter Rasputin - Colossus)Booboo Stewart (James Proudstar - Warpath)Fan Bingbing (Blink)
Adan Canto (Sunspot)Josh Helman (William Stryker)Nicholas Hoult (Scott Summers - Cyclops)Lucas Till (Alex Summers - Havok), Famke Janssen (Jean Grey)
Evan Jonigkeit (Toad), ...


Gelecek X-Men Filmleri: