18 Ekim 2015 Pazar

İYONYA


İyonya (Yunanca: Ιωνία / Ionia)
Anadolu'da bugünkü İzmir ve Aydın illerinin sahil şeridine Antik Çağ'da verilen addır.

İyonlar muhtemelen M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu’nun batı kıyılarına Yunanistan bölgesinden gelen Aiol ve Dorlar gibi yerleşen İyonlar, yaşadıkları bölgeye adlarını vermişlerdir. İyonya, batıda Ege Denizi, doğuda Lidya ve güneyde Karya ile Dor şehir devletleriyle çevrelenmiştir. Strabon bölgenin kuzey ve güney sınırlarını Hermos (Gediz Nehri) ile Maiandros (Büyük Menderes Nehri) Irmakları olarak belirlemiştir. Ayrıca Sakız Adası ve Sisam Adası gibi adalar da, İyonya içinde sayılır.

Bugün Yunanistan’ın bulunduğu bölgeden gelen İyon kavimleri burada yerleşmişler. Yüksek bir uygarlık kurmuşlardı. Kıyı şehirleriyle Ege Denizi’ndeki adaların bir kısmı İyonlara aitti. İyonlar 12 şehir devleti kurmuşlardır ve bu 12 İyon şehrinin MÖ.1000 yılında kurulduğu tahmin ediliyor. Bu şehirler kısa bir süre içinde gelişmiş, batının birer uygarlık merkezi hâline gelmişti. 

MÖ.700 yılında Lidya Kralı Giges, İzmir ve Milet şehirlerini istilâ etti, diğer şehirler ise ekonomik açıdan Lidya’ya bağlandı. MÖ. 560-545′te Lidya Kralı Kresus, İyonya’yı Lidya Krallığı’nın egemenliği altına aldı. Lidya Krallığı’nın Persler tarafından yıkılması ile Persler'in egemenliğini kabul ettiler.

İyonlar denizci insanlardı. Birçok Akdeniz limanlarına mal taşıyarak hayatlarını kazanıyorlardı. MÖ. VIII.-VII. ve VI. yüzyıllarda en parlak devrini yaşayan İyon uygarlığı, V. yüzyılda Atina Uygarlığı'nın doğmasında önemli rol oynamıştır. İyonya, İyon felsefesinin beşiğidir. İyonya’da filozoflar, kendi aralarında bir İyon felsefesi kurmuşlardı.

Bu filozofların başında Thales gelir. Thales doğada en üstün kuvvetin su olduğuna inanmıştır. Thales’ten sonra Anaksimander ile Anaksimenes de her şeyin belirli bir kudrete bağlı olduğunu söylemişlerdir. Anaksimenes en üstün kuvvetin hava olduğunu söylemiştir.

İyonlar heykelcilik ve mimarlıkta da çok ilerlemişlerdi. Efes’teki Artemis Tapınağı, Samos’taki Hera Tapınağı İyonya mimarlığının şaheserleridir.

Bölgede bulunan 12 bağımsız sahil kenti (kuzeyden güneye) Phokaia (Foça), Klazomenai, Erythrae, Teos, Kolophon, Lebedos, Ephesos (Efes), Priene, Mydnos, Miletos (Milet), Smyrna ve Metropolis ile birlikte sayılan Khios (Sakız) ve Samos (Sisam) ada kentleri idi. Bu kentler MÖ. 1000 dolayında Dorlar'dan (Antik Yunanistan asıllı, Hint-Avrupa kökenli göçebe kabileler) kaçan Akalar (Homeros'un destanlarında eski Yunan halkları için kullandığı müşterek isimdir) tarafından kurulmuş 12 bağımsız şehir devletidir.


Phokaia Antik Kenti Surları
Fokaia, İzmir'in Foça İlçesi'nin Antik Çağ'da ve Bizans Dönemi'ndeki adı. Oniki İon kentinden biridir. Önceleri kentin kuruluşu MÖ 11. yüzyıl Aioller tarafından gerçekleştiği, MÖ 9. yüzyılda ise kentin İon tarafına geçtiği düşünülüyordu. Fakat yapılan son araştırmalar kentin kuruluş tarihini MÖ 2000'e kadar geri götürüyor.
Fokaia hakkında üç görüş vardır:
İlk görüş, adının fok balığında aldığı şeklindedir. Kent limanı açıklarındaki kayalıklar Akdeniz foklarının günümüzde bile yuvasıdır. 
İkinci görüş kentin Yunan Anakarası'nın da gelen Phokisliler tarafından kurulduğu yönündedir. İsmi de onlardan gelmektedir. 
Üçüncü görüş kentin Luwi dilinde sulak yer demek olan "Pa-uwa-ke" den geldiğini, bölgeye sonradan yerleşen Yunanların bunu "phokaa" olarak dillerine alıp sonuna Yunanca kendi yurdu demek olan "-ia" ekini eklediklerini savunur.



Klazomenai Antik Kenti
Klazomenai kentinin kalıntıları bugün Urla ilçesinin İskele Mahallesi'nde, denize komşu tarlalarda ve kıyıya yakın Karantina Adası üzerinde bulunmaktadır. İskele Mahallesi'nin antik çağda bir yarımada oluşturduğuna dair bulgular mevcutttur. Kazılar, Ege Üniversitesi adına 1981'den günümüze yürütülmekte olup, tarihi M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanan ve günümüzde kazıları ayrı bir organizasyon içinde sürdürülmekte olan Limantepe Höyüğü'nün komşusudur. 

Erythrai, Erythrae veya Litri (Yunanca: Ἐρυθραί) Antik Kenti

ErythraiÇeşme'nin 22 km doğusunda yer alır. Karaburun Yarımadası'nın en eski yerleşim bölgesi. Tarihte kurulan 12 İon kentinin en önemlilerinden birisi. Erythrai kentinin ilk kurucusu Giritli Rhadamanthes’in oğlu Erythros. Kentin ismi de Yunanca "kırmızı" anlamına gelen Erythros’tan türediği, toprağının kırmızı olmasından dolayı Kızıl Kent anlamında Erythrai kullanıldığı düşünülmekte. Erythrai'ya sırasıyla Atina Krallığı, İonlar, Lidyalılar, Persler, Büyük İskender, Bergama Krallığı, Roma, Bizans ve Osmanlılar hakim olur. Hangi dönem olursa olsun Ege Denizi'ndeki ticari önemini kaybetmez. Tarihin en ünlü filozoflarından Homer, Erythrai'yı güneşin en güzel battığı yer diye tanımlarmış. Erythrai kalıntıları arasında Athena Tapınağı, Helenistik Roma dönemi villaları, tiyatro, surlar, su kemerleri, tapınak biçimli mezar anıtı bulunur.

Teos Antik Kentik (Yunanca: Τέως) 
Eski İyonya'nın batısından yer alır.
Teos, antik coğrafyacı Strabon (MÖ 64 - MS 24), kentin önce Athamas, (ki bu nedenle ünlü lirik şair Anakreon tarafından Athamantis olarak adlandırıldığını), sonra İyon Kolonizasyonu döneminde Kodros'un gayri meşru oğlu Naoklos ve daha sonra Atinalı Apoikos ile Damasos ve Boiotialı Geres tarafından kurulduğunu bildirir.

Kolophon Kutsal Alanı (Antik Yunanca: Κολοφών)
Şehrin kalıntıları İzmir'in Menderes ilçesine bağlı Değirmendere Köyü'nde bulunmaktadır. 
Kolofon, İonia'nın en eski ve en önemli kentlerinden biri idi. Kent, M.Ö. 7. yüzyılın sonunda ya da 6. yüzyılın başında yaşadığı bilinen İzmirli ya da bu kentin bir yerlisi olan, ozan Mimnermos'un bir şiirinde "Asya'nın büyüleyici kıyısı" üzerinde bulunan "sevimli Kolophon" olarak geçmektedir. Mimnermos aynı zamanda kentin Neleus'un öncülüğündeki Pyloslu göçmenler tarafından kurulduğunu belirtmektedir. Kolophonlular, topraklarının verimliliği ve denizcilikteki ustalıkları nedeniyle çok varlıklıydılar. Kentlilerin zenginliği, rahat yaşam biçimini aşırı lükse dönüştürdü. Zaman zaman lüks giysili ve misk kokusu sürünmüş olan binden fazla erkek agorada gezinirdi. Antik yazarların düşüncesine göre lüks yaşam, Kolophon'un gücünü yitirmesine neden olmuştur. Buna karşın, Kolophonlular, eskiden M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda savaşçı olarak ve özellikle binici olarak ünlü idiler.

Lebedos Antik Kenti, Seferihisar ile Selçuk arasındaki kıyıda Ürkmez Köyü’nün (Kısık Köyü) yanı başındaki küçük bir tepenin üzerinde kurulmuştur. 12 İon kentinden biri olup M.Ö. 7. yüzyılda kurulduğu tahmin edilmektedir
Horatius’un "Tekedilmiş Köy"” olarak tanımladığı Lebedos, Klasik dönemde sikke basmayan tek İon kenti olmuştur. Helenistik dönemde isminden hiç söz edilmemiş, Kral Antigonos bu kenti Teos topraklarına katmayı düşünmüştür. Lysimakhos’un buradaki halkı Ephesos’a yerleştirdiği ve lebedos’u tamamen ortadan kaldırdığından söz etmiştir. Buna rağmen kent varlığını sürdürmüş, MÖ 226'da Mısır kralı II. Ptolomaios’un egemenliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bundan dolayı da 60 yıllık bir süre “Ptolemais” ismi ile anılmıştır. MÖ 2. yüzyılda Teos, Ephesos ve Myonnesos’dan kovulan dionysos sanatçıları buraya yerleşmiş ve kentin kalkınmasında biraz da olsa katkıları olmuştur.

Efes Antik Kenti
Efes (Yunanca: Ἔφεσος Ephesos), Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü İzmir ilinin Selçuk ilçesi sınırları içerisinde bulunan, daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik bir Yunan kentiydi. Klasik Yunan döneminde İyonya'nın on iki şehrinden biriydi. Kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000 yıllarına dayanır. 1994'te UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen Efes, 2015'te ise Dünya Mirası olarak tescil edildi.

Priene Antik Kenti


Priene Harabeleri, Aydın'ın Söke İlçesi'ndeki Güllübahçe  Köyü'nün arka kısmında, Samsun Dağları'nın (Antik adı Mykale Dağı'dır) sırtlarında, 370m yükselikte yer alır. Priene Antik Şehri M.Ö. 350 yıllarında inşa edilmiş ikinci Priene şehridir. İlk Priene şehrinin yeri tam olarak bilinmiyor. Priene'in kelime anlamı, "Hisar Yurdu"dur. Miletli mimar Hippodamos'un (MÖ 498 - MÖ 408) planına göre yeniden yapılan bu kent, arkeolojide Hellenistik çağın en güzel kentlerinden biri olarak bilinir. Kentin "Naulochos" adında bir limanı olduğunu belgelerden biliyoruz; ama bu limanın yeri henüz belirlenememiştir. Birinci Priene şehrinin Büyük Menderes'in getirdiği alüvyonlar ile kaplandığı düşünülüp terk edildiği tahmin edilmektedir. Priene, 15 ila 20 bin kişilik olarak inşa edilmiş küçük ama son derece uygar bir kentti. Üyesi oldukları İon Konfederasyonu’nun senede bir düzenlenen Panion Etkinleri'ne de evsahipliği yapardı. Bu etkinlikler genellikle Mykale Dağları'nın (Dilek Dağı veya Samsun Dağı) kuzey yamaçlarında yapılırdı. 12 İon kentinden gelen temsiciler şehirlerin ortak sorunlarından bahseder, yapılacak çalışmaları belirler, ortak düşmanlarına karşı yapılacak hareketleri belirler ve dini ayinlerle tanrıları kendi taraflarına çekmeye çalışırlardı.

Myus Antik Kenti
İon Birliği üyesi on iki kentin en yoksul ve önemsizi belki de Myus idi.
Myus Antik Kenti, söylenceye göre Myus, Kodros’un bir başka oğlu tarafından kurulmuştu. Fakat konumu iyi seçilmemişti. Kent olasılıkla ilk günlerinden başlayarak sıtmanın pençesine düştü. Filizlenen İon Uygarlığı'nda Myus’un bir rol oynayamaması ve bildiğimiz kadarıyla ünlü bir kişi yetiştirememesi, belki de bu hastalığın yarattığı kasvetli ve sinir bozucu ortamdan kaynaklanmıştı. 

Milet (Miletos) Antik Kenti (Μίλητος, Milētos ve Latince Miletus)
Milet, Anadolu'nun batısında, Ege bölgesinde (klasik adı Meander olan) Büyük Menderes Nehri'nin hemen ağzına yakın deniz kıyısında bir antik liman şehridir. Şimdi Aydın'in Didim İlçesi'nde Akkoy'un 5 km. kuzeyinde ve Balat köyü yakınında bir harebe halinde olup limanı Büyük Menderes tarafından doldurulduğu için yaklaşık 10 km denizden içeride bir mevkidedir.
Miletos'un taş devrinden beri yerleşke olduğu bilinmektedir. Fakat Miletos ve etrafında bulunan adalarda taş devrinde yaşayanlar hakkında arkeolojik delil bulunmamaktadır ve bu Ege Denizi'nin sularının yükselemesine ve Büyük Menderes'in ağzının birkaç kere değişmesine atfedilmektedir. Arkeolojik araştırmalarla elde edilen bilgilere göre ise Miletos ilk olarak MÖ 3500-3000 yıllarında Cilalı Taş Devri'ni yaşıyanların bir yerleşkesi olmuştur.
  Smyrna Antik Kenti Agorası
Smyrna, İzmir Büyükşehir merkezinde iki farklı konumda yer alan arkeolojik kentler. Erken ve Arkaik Dönem Smyrna'sı, başlangıçta muhtemelen kurucusu kabul edilen Kral'a atfen "Tantalus Naulokhon" (Tantalus limanı) şeklinde anılan, sonradan aldığı "Smyrna" isminin etimolojisi konusunda çeşitli görüşler öne sürülen, İzmir Körfezi'ne uzanan küçük bir yarımada üzerinde yerleşik arkeolojik sit alanıdır. Başlangıçta bir Aiolis kenti iken, sonradan  İyonya kentleri arasına katılmıştır. 


Metropolis, İzmir ili, Torbalı ilçesi sınırlarında Yeniköy ve Özbey köyleri arasında bir tepenin üzerinde yer almaktadır. Antik Ionia Bölgesi'ne dahil kent, Efes’e 30 km, İzmir'e ise 40 km uzaklıkta olup, Küçük Menderes (Kaystros) havzasına hakim konumdadır. 
Metropolis, "Ana Tanrıça Kenti" anlamına gelmektedir. Μετηρ Δαλλησια (Meter Gallesia) isimli Ana Tanrıça’ya (daha bilinen adıyla Kybele "Magna Mater: Tanrıların anası") ait bir kült yeri işlevi gören kutsal mağara, kentin 5 km. kadar kuzeyindeki Uyuzdere Mevkii’nde bulunmaktadır. Mağarada yapılan arkeolojik kazılarda, çok sayıda pişmiş topraktan Ana Tanrıça heykelciği bulunmuştur. Bunun yanı sıra kent sikkeleri üzerinde rastlanılan Ana Tanrıça betimleri de bu görüşü doğrulamaktadır. 
Erken Tunç Çağı’ndan itibaren yerleşim gördüğü saptanan Metropolis Antik Kenti’nde 1989 yılından beri devam etmekte olan arkeolojik kazılar sonucu tiyatro, bouleuterion (meclis binası), stoa (üstü kapalı gezinti yolu), latrina (genel tuvalet), hamam-gymnasium kompleksi, atriumlu (avlu) ve peristylli evler (ortasında sütunlu bir avlu ve havuz bulunan konut tipi), hamam-palaestra (güreş alanı) ortaya çıkarılmış ve bu yapıların bir kısmında restorasyon çalışmaları tamamlanmıştır. Kentin akropolisinde yürütülen arkeolojik kazı çalışmaları sırasında burada Erken Tunç Çağı ve Orta Tunç Çağı’na ait bazı seramik parçaları ile taş baltalar ve Hitit Dönemi ile çağdaş bir mühür ele geçmiştir. Hellenler'e ait yerleşim ise MÖ 9. yüzyıldan sonra akropolis üzerinde kurulmuştur; fakat kent asıl gelişimi MÖ 3. yüzyılda göstermiştir. 


Chios - Khios (Sakız Adası)
Sakız Adası (Χίος), Ege Denizi'nde, Karaburun Yarımadası'nın karşısında yer alan bir adanın; Yunanistan'ın Kuzey Ege periferisinde (periferi: dış, çevre) bu adayı ve yakınındaki birkaç küçük adayı içeren ve yine Khios adını taşıyan ilin (nomos) ve adanın en büyük yerleşimi ve idari bölgenin merkezi olan şehrin ismidir. Şehir için Hora adı da kullanılır. Sakız ağaçları bu adada çok olduğu için ismi Sakız'dır. 
Yunan antik çağı öncesinde Chios'da yerleşik olan halklar Pelasgo, Karia, Leleg ve Avantes halklarıdır. Halen kullanılan bazı yer adları bu halkların varlıklarını ispatlar. Bu halkların, Orta ve Yakın Taş Çağından daha eski dönemlerine kadar uzan yerleşim yerlerine ait bıraktıkları kalıntılar, adanın kuzey tarafında bulunan Agios Galaktos mağarasında yapılan kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Emborio, Fana ve adanın güney kısımlarında tarih öncesi döneme ait yerleşim yerlerine ilişkin kazılar yapılmış ve Psara'da Miken Uygarlığına ait, zengin mezar kalıntıları bulunmuştur.
İlk kolonileştirme döneminde (İ.Ö. 11. yüzyılda) adaya yerleşen İyonlar, Adayı Anadolu'daki İyon Uygarlığına ait şehir devletlerinin bir parçası haline getirmişlerdi. 


Samos Adası
Samos (Sisam), (Yunanca'da Samos, Σάμος), Ege Denizi'nde, Dilek Yarımadası'nın karşısında bir ada. Bu adanın en büyük yerleşim merkezi olan şehri, merkezi bu şehir olan ve Sisam Adası'nı, Ahikerya (Yunanca'da Ικαρία, İkarya) Adası'nı ve bölgedeki birkaç küçük adayı kapsayan idari bölgenin (nomos) adıdır. Tarihte kurulan oniki İyon kolonisinden biridir. Aydın İli, Kuşadası İlçesi'nde bulunan Dilek Yarımadası'na oldukça yakındır. Kuşadası'ndan günlük işleyen birkaç seferle deniz yolunda yaklaşık 90 dakikada ulaşılabilen Sisam Adası'nın görülmeye değer pek çok yeri vardır. Bunlar arasında antik kent, kente su taşıma amaçlı MÖ 6. yüzyıldan kalma tünel, Hera Tapınağı, herkesin Türkçe konuştuğu Karaveli Köyü, Yenikarlovası balıkçı kasabası sayılabilir. Gümüldür'den rahatlıkla görülebilen ve Tavşan Adası'nın tam karşısındadır. Ayrıca Pisagor bu adada doğmuştur. Samos, Yunanistan’ın Osmanlı’dan aldığı son ada olarak biliniyor. Zira 1835 ila 1912 yılları arasında, özerk Sisam Beyliği olarak varlığını sürdürmüş.

MÖ 7. 8. ve 6. yüzyıllarda İyon kentleri (özellikle bunların en önemlileri olan Ephesos, Miletos ve Samos) tüm Akdeniz havzası üzerinde güçlü bir ticari egemenlik kurdular; bilim, sanat ve felsefe alanında, daha sonra gelişen Yunan ve Roma uygarlıklarının temeli olarak kabul edilen büyük başarılara imza attılar.

İyonya MÖ. 546 yılında Ahameniş İmparatorluğu (MÖ 6. yüzyılda Büyük Kiros tarafından kurulan Pers devleti) egemenliğine girdi. MÖ. 502-496 yıllarındaki İyonya İsyanı'nın yenilgisinden sonra yıkıma uğrayarak önemini ve gücünü kaybetti. MÖ. 133'ten sonra Efes ve Milet, Roma İmparatorluğu’nun "Asia" eyaletinin önemli kentleri olarak yeniden kalkındılarsa da, MÖ. 6. yüzyıldaki kültürel ve siyasi önemlerine tekrar kavuşamadılar.

İyonya'da Siyasi Yapı:
Siyasal yapılanmaları bağımsız şehir devleti şeklinde idi. Şehir devletlerinin temsilcileri Panionion adlı kutsal alanda (halen Kuşadası'na bağlı Güzelçamlı'da) dini ve siyasi amaçlar için dönemsel olarak toplanmakla birlikte, hiçbir zaman ortak bir siyasi yapıda bir araya gelmediler. Hiç bir zaman bir araya gelmedikleri için ortak karar aldıkları bir yer de yoktur. Tüm Karadeniz, Kuzey Ege, Güney İtalya ve Sicilya sahillerinde çok sayıda koloni kurarak Akdeniz havzasındaki ticari üstünlüklerini geliştirdiler. Amasra, Sinop, Trabzon, Batum, Kefe, Varna, Enez, Napoli, Sirakuza, Marsilya, Nis gibi birçok kent ilk kez İyonyalılar tarafından kolonize edildi.   
İyon şehir devletlerinin başında en eski dönemde krallar bulunuyordu. MÖ. 7. yüzyılda halkın seçtiği kişiler, meclislerin yardımı ile şehirleri yönetmeye başladılar. 6. yüzyılda seçim yoluyla iktidarı ele geçiren güçlü yöneticiler tiranlık düzenini kurdular. 

İyonya'da Kültürel Yapı:
Ön Asya ve Akdeniz ticaret yollarının kavşak noktasında bir ülke olmaları bilim ve kültür alanında ileri gitmelerinin en önemli nedenidir. Bunun yanısıra merkezi otoriteye bağlı olmayan bağımsız kentler olarak örgütlenmeleri, özgür düşünce geleneğinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.   

Milet'li Thales, Batı felsefesinin ve matematiğinin kurucusu olarak anılır. Thales'in öğrencisi olan Anaksimandros, insanlık tarihinde (resmi kayıtlar ve kutsal kitaplar dışında) ilk kez bağımsız bir kitap yazan kişidir. Milet'li Hekataios eleştirel tarih anlatımının ve ampirik coğrafyanın ilk önemli eserlerini verdi; bilinen ilk dünya haritasını yayımladı. Efes'li Herakleitos "bir insan aynı nehirde iki kez yüzemez" deyimiyle özetlenen değişim felsefesini geliştirdi. Samos'lu Pythagoras üçgenin açıları arasındaki ilişkiyi hesapladı; günümüze dek Batı ve Doğu müziğinin temelini oluşturan ses dizilerini tanımladı. Milet'li Anaksagoras İyonya felsefe ekolünü Atina'ya taşıyarak, Eflatun ve Aristoteles'in öncüsü oldu. 

İyonlular'da İnanç: 
Eski Yunan halkı arasında yaygın olan tanrılara ilişkin çeşitli inanç ve efsaneler ilk kez MÖ 9. yüzyılda İyonya'lı destan şairi (muhtemelen Sakız'lı veya İzmir'li) Homeros tarafından derlenerek sistemleştirildi. Homeros'un sistemleştirdiği mitoloji, Atina'nın egemenliği döneminde (MÖ. 5. yüzyıl) tüm Helen dünyasının dîni referans kaynağı olarak benimsendi. Yunan tanrıları insanlara benzerdi. Tanrılarla insanlar arasındaki en önemli fark insanların ölümlü, tanrıların ise ölümsüz olmalarıydı. İyonyalılar birden fazla tanrıya inanıyorlardı. 

İyonlular'da Mimari: 
Yunan geleneğindeki ilk anıtsal taş yapılar olan Samos'taki Hera Tapınağı, Efes'teki Artemis Tapınağı ve Milet'teki Apollon Tapınağı, MÖ. 560 dolayında inşa edildiler. Daha sonra yeniden inşa edilerek erken döneme ait izlerini kaybeden bu üç yapı, Batı mimarisinin başlangıç noktası olarak kabul edilir.   

Fenike Alfabesi'nden uyarlanan çeşitli Yunan Alfabeleri MÖ 9. yüzyıldan itibaren yaygınlık kazandı. Bunlar arasında soldan sağa yazılan İyon Alfabesi zamanla diğerlerini tasfiye ederek tüm Helenler tarafından benimsendi. Halen Yunan Alfabesi olarak bilinen alfabe, İyon Alfabesidir. Latin ve Kiril (Slav) alfabeleri Yunan alfabesinden türemiştir. 

kopyala-yapıştır kaynak: turkcebilgi.com