12 Kasım 2015 Perşembe

XENOPHANES (Ksenofanes, MÖ. 570-475; Kolophon)


Xenophanes (Ksenofanes, MÖ.  570-475) 
Xenophanes heykeli, Viyana Parlamento binası 
Xenofanes, Sokrates öncesi düşünürlerden olan Ksenofanes Kolophonlu'dur (şimdiki İzmir-Değirmendere). Pisagor, Anaksimandros ve Anaksimenes'in görüşlerini Anadolu'dan Yunanistan'a ve güney İtalya'ya taşıyanlardan biridir. MÖ. 540 yılında Anadolu'nun İranlılar tarafından işgal edilmesiyle yurdundan ayrılmak zorunda kalmıştır. Güney İtalya'da çok gezmiş ve gittiği yerlerde eğitici ve öğretici nitelikteki şiirlerini okuyarak dikatleri üzerine çekmiştir. Yaşamının sonlarına doğru, günümüze ancak kalıntıları kalmış olan Elea kentine yerleşmiştir.

Geleneklere, dolayısıyla da Yunan sporcularının yüceltilmesine, kehanetlere ve özellikle de halkının insan biçimli çoktanrıcılık anlayışına karşı çıkmıştır.

Xenofanes insan ve kültür sorunlarına ilgi duymuştur. İçinde yaşadığı Yunan toplumunun ve kültürünün temel kurum, kavram ve değerlerini sorgular. Bunun için sıkı eleştiriler getirmiş ve bu eleştirilerini hiciv biçimiminde ifade etmiştir. Kökleri Homeros ve Hesiodos'a kadar inen, halkın tanrı kavramı ile savaşır: "Homeros ve Hesiodos, tanrılarla insanlar arasında ne kadar ayıp ve kusur varsa hepsini yüklemişlerdir. Hırsızlık, zina ve birbirlerini kandırma."

Xenofanes tanrı kavramına ahlaki bir temel kazandırmak ister. Ona göre; bir yandan tanrılara saygı duymak, öte yandan onlar için bu tür çirkin masallar uydurmak birbiriyle uyuşmaz. Tanrıyı insan biçiminde tasarlamaya da karşıdır: "İnsanlar tanrıların kendileri gibi doğmuş olduklarını ve kendininkilere benzeyen elbiseleri, sesleri ve biçimleri olduğunu sanmaktadırlar. Zenciler Tanrıların siyah renkli, kıvırcık saçlı, kalın dudaklı olduğunu düşünür.  Güney Trakyalılar ise Tanrılarını mavi gözlü, sarı saçlı olarak tasavvur eder. Şayet öküzler de resim yapmasını bilebilselerdi Tanrılarını herhalde öküz şeklinde çizeceklerdi. O halde herkes Tanrıyı kendi biçiminde tasarlayacaktır. Gerçekte ise Tanrı ne insan ve ne de hayvan biçiminde olamaz. Tanrı birdir, her şeyi görür, her şeyi işitir, hareket etmez, sabittir, değişmez, ölümsüzdür, soyut gücüyle evrendeki tüm davranışları ve değişimleri düzenler." Bu düşünceleri ile Ksenofanes daha sonraları Eflâtun ve Aristo'da gördüğümüz Tanrı kavramının hazırlayıcısı olmuştur.  

Görüldüğü gibi Ksenofanes monoteist (tek Tanrı) bir görüşe sahiptir. Ancak O'ndaki monoteizm Hıristiyanlık ve Müslümanlıktan farklıdır. Çünkü onun Tanrı kavramı, aynı zamanda panteisttir (Tanrı ile evreni özleştirmek). Yani Hıristiyanlık'taki ya da Müslümanlık'taki gibi, Tanrı bir yaratıcı olmayıp evren ile aynıdır, özdeştir, evrene eşittir. Tanrıya bir biçim vermek gerekseydi, her halde evren biçiminde, yani küre gibi düşünmek gerekirdi. Hareketini kendinden yaratan bu evren, Tanrının kendisidir. Demek ki, Ksenofanes bir yandan Tanrı kavramına ahlâkî bir öz kazandırırken, halkın kaba görüşlerinden arındırır, öte yandan Tanrı ile evreni aynı ve özdeş sayar.  

Evrenbilimi asıl ilgi alanını oluşturmamakla birlikte bu konularda birtakım görüşler ortaya koymuştur: Dünya düzdür; üst tarafından hava küresi, daha doğrusu yarım hava küresi, alt tarafından ise toprakla çevrelenmiştir. Öte yandan Ksenophanes, güneşin havada bir doğru çizdiğini ve her akşam batıda bir çukura düştüğünü, ertesi gün ise doğudan yeni bir güneşin doğduğunu düşünür. Yıldızlar ise gündüzleri sönen, geceleri tekrar yanan kömür parçaları gibidirler. Dünya belki başlangıçta bir çamurdu. Zamanla güneşin etkisiyle suların bir kısmı buharlaştı, toprak kurudu ve böylece o bugünkü şeklini aldı. Ksenophanes'in karada deniz hayvanlarının, deniz yosunlarının fosillerini bulduğu, bundan hareketle bu kuramı ortaya attığı söylenmektedir. Ksenophanes dünyanın başlangıçtaki halinden birtakım değişimlerle şimdiki haline gelmiş olduğu şeklindeki açıklamasına benzer bir açıklamayı uygarlık hakkında da verir: "Tanrılar insanlara her şeyi başlangıçtan itibaren vermemişlerdir. İnsanlar araştırma yaparak zamanla en iyiyi bulmuşlardır."   

Ayrıca kendisine ve öğretisine karşı eleştirici bir tavır takınmıştır: İnsan doğruya değil sadece doğruyu andırana ulaşabilir. "Tanrılardan hakikati ve de yeryüzündeki her şeyi öğrenen olmadı asla ve olmayacaktır da. Çünkü insan bir kez doğruyu tam tuttursa bile yine de öyle olduğunu bilmeyecektir."